Son on yılın en baskın temalarından birisi olan fake news (sahte haber) olgusu, gündelik hayatımızın hemen her alanına nüfuz etmiş durumda. Sadece Türkiye değil dünya açısından da kritik bir konu olarak ele alınan bu olgu ile mücadele, devletlerin başat önceliklerinden birisi olmuş durumda. Bir tür ulusal güvenlik tehdidine dönüşen bu durum, beşinci kol ve dış müdahale gibi unsurlarla da birleşince, güvenlik tehdidi boyutu bir ölçek daha artmaktadır.
2016 ABD Başkanlık seçimleri ile gündemimize giren sahte haber, Türkiye sathında 2019 yerel seçimleri başta olmak üzere son dönemdeki bütün kritik süreçlerde karşımıza çıkan bir olgu. Her ne kadar toplumsal ve ekonomik motivasyonlarla yalan haberlere imza atılsa da son dönemin en yoğun sahte haberleri siyaset alanı üzerinden ilerlemektedir. Doğrudan duygulara hitap ederek öfkeyi artırmayı hedefleyen bu tür yalan haberler, kamusal barışı zedeleyerek toplumsal güven ile ilgili soru işaretlerini artırmaktadır.
Peki neden, Türkiye gibi nüfusunun önemli bir bölümünün Müslüman olduğu bir ülkede dini kurumlar ve dindarlar hedef alınmaktadır? Yerli İslamofobi olgusunun en fazla yaşandığı ülkelerden birisi olan Türkiye, din-devlet ilişkilerini rehabilite eden yapısal adımlar atsa da, bazı toplum kesimlerinde dinin kamusal temsillerine yönelik ciddi bir tepkisellik söz konusu. Özellikle son dönemde, imam-hatip liselerinin başarısını gölgelemeye dönük yapılan yalan haberlerde bu etkiyi görmek mümkün. Dindar yaşam tarzına sahip insanların eğitim tercihleri ve bu alanda ortaya çıkan başarıyı hedef alan bu yaklaşım, başarı olgusunu bile vesayet altına almaktadır. Bir müftünün çocuğunun tam puan almasını haberleştirerek soruların çalınmasına gönderme yapmak, bu tür bir vesayetle izah edilebilir herhalde.
Son dönemde, Diyanet’in 4-6 yaş proje okulları ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın Maarif Modeli gibi yapısal adımların hedef alınmasını da bu bağlamda değerlendirmek gerekiyor. Bu tür adımları, toplumsal talebin bir sonucu olarak değerlendirmek yerine rejim tartışmasına indirgemek, kısır döngüyü devam ettirmek anlamına geldiği gibi Türk toplumunun dinamiklerini de anlamayı zorlaştırmaktadır.
Sosyal medya kullanım alışkanlıkları ve bu mecralarda geçirilen zaman dikkate alındığında Türkiye, dünya ortalamasının üzerinde bir seyre sahiptir. Aynı doğrultuda Türkiye, dünyada sahte habere en fazla muhatap olan ülkelerden biri. Son dönemde daha fazla maruz kaldığımız manipülasyonların en önemli yönü, gerçek ve popüler kişiler aracılığıyla üretilmesidir.
Siyasetçilerin ön planda olduğu bu düzlemde, dezenformasyonla mücadele, siyasetin de ana gündemi haline gelmelidir. Siyaset alanında dezenformasyonla yeterince mücadele edilememesi durumunda, toplumsal kutuplaşmanın derinleşmesi de kaçınılmaz olacaktır. Bu alanı bir tür milli güvenlik meselesi olarak konumlandırmak ve çağın koşullarına göre hareket etmek açık bir zorunluluk. Aksi takdirde, siyaset alanını manipüle eden algı siyaseti, nihai noktada kamu otoritesine ilişkin güveni zedeleyecek ve toplumsal barış ortadan kalkacaktır.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.