
Batı-Ankara ilişkileri, on iki yıllık bir fetret döneminin ardından yeniden tanımlanıyor. Yeni bir tür ilişki biçiminden bahsediyoruz. Ancak henüz adı konmadı. Çerçevesi de net değil. Bu noktada söyleyebileceğimiz tek şey, ilişkilerin, on iki yıl önce kaldığı yerden devam etmeyeceğidir. Çünkü bu on iki yılda çok şey değişti. Türkiye değişti. Bölge değişti. Dünya değişti.
ABD’nin Çin’e odaklanma hırsı ve yeni mimari arayışı artık çok belirgin. İyi günde burnundan kıl aldırmayan Avrupa’nın kötü gün zaafları da ortaya çıktı. Bu yüzden Batı-Ankara ilişkileri bu yeni tabloya göre yeniden tanımlanacak. Elbette “Batı”, yekvücut değil. Washington ayrı, Londra ayrı, Berlin-Paris ağırlığı taşıyan Brüksel/AB ayrı değerlendirilmeli. Güvenlik alanında, AB’nin kısıtları nedeniyle Brüksel’i de aşan yeni bir Avrupa perspektifi de ortaya çıkıyor. Yeni tanımlama Batıyla ilişkilerde genel bir çerçeveyi işaret etse de her biriyle masaya ayrı ayrı oturmak gerekiyor.
Almanya ile son günlerde yaşanan trafik bir şekilde bu süreçle ilintili. Almanya Başbakanı Merz, geçtiğimiz günlerde Ankara’daydı. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da Almanya’ya gitti. Almanya Dışişleri Bakanı Wadephul ortak basın toplantısında Türkiye ile yeni bir sayfa açma gereğinden bahsetti. Fidan da Ankara’nın AB üyeliğini hala stratejik bir hedef olarak gördüğünü söyledi.
Basına açık toplantılarda ortaya konan resmi politika bu. Ancak Türkiye’nin AB üyeliği fetret dönemi öncesi konjonktüre ait bir tartışmaydı. Avrupa ile yeni tür bir ilişki geliştirilmesi gerektiği fikri Ankara’da artık daha güçlü konuşuluyor. Deniyor ki… “Bizim Avrupa’yla iki konumuz var. Gümrük birliği, serbest dolaşım. Bunların çözülmesi gerekir. Savunmada zaten Ankara’ya hayır diyemezler. İmtiyazlı ortaklık eskiden bizi küçümsemek için söylenirdi. Ama devir değişti. AB ile esnek bir ilişki kurarak, İngiltere, Norveç gibi ülkelerle geliştirilecek stratejik ortaklık daha çok işimize gelecek.”
Ankara’yı bu noktaya iten AB’nin karar alım süreçlerindeki tıkanıklık ve siyasi bagajdır. Avrupa’nın güvenliği gibi stratejik bir konuda, SAFE kredilerinde bile AB, Yunanistan engelini aşamadı. Dün, SAFE’e erişim için başvuran ülkelerle ilgili çalışma başladı. Bu ülkeler arasında İngiltere ve Türkiye yok. Diplomatik kaynaklar, başvurunun önümüzdeki dönemde de yapılabileceğini, yani trenin henüz kaçmadığını söylüyor ancak Atina ve Rum tarafının konuya yaklaşımı belli. Yunanistan Savunma Bakanı Dendias, Ege’de yapacakları savunma yatırımlarına işaret ederken Türkiye için “En görünür tehdit” ifadesini kullanıyor.
Dışişleri Bakanı Fidan’ın Welt Am Sonntag’a verdiği röportaj bu kapsamda, sorulan sorular ve verilen yanıtlarıyla oldukça dikkat çekici. Şu önemli soruyu Fidan soruyor: “ABD artık Avrupa’da varlık göstermiyorsa, hangi güvenlik yapısı oluşturulmalıdır?” Yanıtı yine kendisi veriyor: “Öncelikle Birleşik Krallık, Fransa, Almanya, Türkiye ve İtalya gibi ülkeler bir araya gelmeli ve tartışmayı yönlendirmelidir.”
Yukarıda vurguladığım gibi, savunma/güvenlik anlamında, masanın üzerinde artık AB’yi aşan bir Avrupa perspektifi var. Bu kapsamda NATO’nun yanı sıra Avrupa’nın savunma işbirliğini geliştirmek için kurulan Ukrayna için Gönüllüler Koalisyonu öne çıkıyor. Türkiye koalisyonun bir üyesi. Ukrayna’da, barış halinde garantörlük sisteminin nasıl sağlanacağı, dolayısıyla AB’nin de ötesinde, Avrupa’nın güvenlik mimarisinin nasıl oluşturulacağına ilişkin tartışmalar burada yapılıyor.
Son toplantı, Trump’ın tartışmalı barış planı gündeme gelince, geçtiğimiz hafta yapıldı. Toplantıya Cumhurbaşkanı Erdoğan da katıldı. Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un, “Ukrayna’da Fransız, İngiliz ve Türk askerleri yer alabilir” dediği önemli toplantıydı bu. Avrupalı liderler bu toplantıda atılacak ortak adımları değerlendirirken, Putin’in tam olarak ne yapmak istediğini anlamaya çalışmış. Putin’in asıl amacını Cumhurbaşkanı Erdoğan’a soruyorlarmış. “Putin ne yapmak istiyor? Erdoğan bize anlatsın” diyorlarmış.
AB içinde Ukrayna savaşı nedeniyle yaşananların büyüklüğünü anlayamayan liderler var. Bu liderlerin vizyonu Atina gibi küçük hırsları olan ülkelerin beklentilerini yönetmeye yetmiyor. Türkiye-Avrupa ilişkileri AB’nin de ötesine geçilerek yeniden tanımlanacak. Bu kapsamda özellikle Ankara-Londra hattını yakın takibe almak gerekiyor.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.