İsrail Hayom Gazetesi yazarı Shay Gal “Kuzey Kıbrıs’taki Türk varlığı sadece Rumlar için değil İsrail için de tehdit” dedi. “Adanın kuzeyini kurtarmak için acil durum operasyonu hazırlamalı” diye yazdı. ABD Başkanı Trump’ın temsilcisi, Büyükelçi Barrack, İsrail’in Suriye’yi bölmek istediğini ima etti. SDG’den silah bırakmayacağına ilişkin açık mesajlar gelmeye başladı. Bunların hepsi birbiriyle bağlantılıdır. İsrail kaynaklıdır. Türkiye ve İsrail, ilişkilerde geri dönülmez bir noktaya doğru ilerlemektedir.
İsrail
Hayom Gazetesi yazarı Shay Gal
“Kuzey Kıbrıs’taki Türk varlığı sadece Rumlar için değil İsrail için de tehdit” dedi. “Adanın kuzeyini kurtarmak için acil durum operasyonu hazırlamalı” diye yazdı.
ABD Başkanı Trump’ın temsilcisi, Büyükelçi Barrack,
İsrail’in Suriye’yi bölmek istediğini ima etti. SDG’den silah bırakmayacağına ilişkin açık mesajlar gelmeye başladı.
Bunların hepsi birbiriyle bağlantılıdır. İsrail kaynaklıdır. Türkiye ve İsrail, ilişkilerde geri dönülmez bir noktaya doğru ilerlemektedir. Nedenini anlatayım.
Suriye’de rejim değişikliği bölgede dengeleri kökten sarstı. İran nüfuzu geriledi. İsrail bölgede hegemon güç olmak istiyor. Çevresindeki ülkelerin (özellikle Suriye’nin) zayıf ve kırılgan olmasını hedefliyor. Türkiye, önündeki en büyük engel. Bunu ben söylemiyorum, analistleri yazıyor.
Ocak ayında Netanyahu’ya sunulan
, İsrail’in Türkiye ile bir savaşa hazırlıklı olması gerektiğini salık veriyordu. İsrail,
düşman
. Bunu medyalarında açıkça yazıyorlar. Tel Aviv o günden bu yana Türkiye’ye karşı pozisyonlanıyor. Düne kadar Türkiye-İsrail arasında iki önemli sorun vardı: Gazze ve Suriye (bağlantılı PKK). Ancak Tel Aviv’in bu yeni “düşman pozisyonu” sorunlu alan sayısını artırıyor.
Gazze’de açlık ve soykırıma neden olduğu için İsrail artık yalnızdır. Türkiye’nin askeri, siyasi, diplomatik kapasitesine karşı da eli zayıftır. Buna rağmen didikleyecekler.
Bundan sonraki strateji Türkiye’yi zayıflatmaktır.
Taktik adımları şöyle sıralayalım: Bir. Ankara’nın bölgesel çıkarlarını mini-koalisyonlarla (Yunan-Rum) hedef almaya çalışıyorlar. İki. Ankara’nın bölgesel varlığını tartışmaya açmaya çalışıyorlar (Yukarıdaki KKTC yazısı bu bağlama oturur.) Üç. Ankara’nın askeri nüfuzunu sınırlamaya çalışıyor, ”Suriye’ye gelme” diyorlar. Dört. Ankara’nın askeri kapasitesi gelişmesin istiyorlar. Batı başkentlerinde Eurofighter, F-16 ve F-35 süreçlerini engellemek için ellerinden geleni yapıyorlar. Beş. Öngörülerime göre siber/istihbarat saldırılarına hazırlanıyorlar. Bakınız… Paris, “Filistin devletini eylül ayında tanıyacağım” dedikten bir gün sonra,
Fransa’nın askeri sırları internete saçıldı. Tesadüf değil, emsaldir.
Altı… Suriye’yi bölme çalışmalarına hız veriyorlar.
SÜVEYDA OLAYLARI BOŞUNA ÇIKMADI
Bu nokta önemli… Buradan ilerleyelim…
temmuz ayı başında
Şara ile
bir araya getirdi. SDG’den, 10 Mart’ta yapılan 8 maddelik anlaşmaya uyması istendi.
SDG o toplantıda taraflara silah bırakmayacağını net bir
şekilde
. Ayrıca… Ademi merkeziyetçi bir yapı vurgusu yapıldı. Bunun üzerine Barrack’tan şu önemli açıklamalar geldi: Bir. PKK’ya devlet borcumuz yok. İki. Tek bir yol var, o da Şam’dır. Üç. SDG, Şam’la entegrasyonda elini çabuk tutmazsa Türkiye ve Suriye ile sorun yaşayacak.
Bu açıklamalardan bir kaç gün sonra Süveyda olaylarının patlak vermesi tesadüf değildir. İsrail, Dürzileri koruma bahanesiyle Şam’a saldırmıştır. Daha sonra Türkiye, ABD ve Fransa devreye girdi. İsrail ve Suriye konuşturuldu. SDG’ye yakın isimler “İsrail istediğini aldı” dese de
Şam
, Tel Aviv’in taleplerini kabul etmedi” diyor.
Nitekim, ilave görüşmelerin yapılması konusunda anlaşıldı. Dün, iki ülke temsilcilerinin bir araya gelmesi için Bakü buluşması planlandı.
SDG’NİN SİLAH BIRAKMAYAN KANADI
Süveyda olaylarından sonra SDG içinde silah bırakmama sesleri daha yüksek çıkıyor. Bunun üzerine
“Müdahale ederiz” dedi. Suriye de Ankara’dan resmi askeri yardım talebinde bulundu (Ne anlama geldiğini yazmıştık;
Suriye’de Yeni Faz: Ankara Masaya Silah Koydu, 25 Temmuz.) DEM Partili Cengiz
Çandar’ın, bu hamle üzerine kaleme aldığı “Süreç (Terörsüz Türkiye) zarar görür” mesajlı yazısı ilginçtir.
Gelinen noktada SDG’den ikircikli hamleler geliyor. Bir yandan ABD’nin “Rakka, Deyrizor, Tabka bölgelerinden çıkın” talebini reddedip, ardından “Bu şehirlerin entegrasyonu” için Şam’a başvuruyor. SDG’li bir yetkili “Kesinlikle silah bırakmayız” derken Mazlum Abdi ”Hükümet ile Suriye’nin birliği, tek ordu ve tek bayrak üzerinde mutabıkız” açıklaması yapıyor.
Deniyor ki… Tek parça SDG yok.
Öcalan’a yakın bir grup var. Araplar var…
İsrail’le
konuşan bir grup var. Liderliğini eski,
üst
düzey bir PKK’lı yapıyor.
İşte bu grup SDG içinde etkili ve silah bırakmaya yanaşmıyor.
SURİYE’DE ZAMAN DARALIYOR
İsrail bu grup üzerinden
Türkiye’yi Suriye’ye müdahaleye zorluyor.
Ben böyle okuyorum. Neden? Bir. Türkiye’nin SDG’ye askeri müdahalesi üzerine bir söylem kuracak ve Süveyda’daki nüfuzunu meşrulaştırmaya çalışacak. İki. Bu müdahale ile Terörsüz Türkiye sürecine zarar vermeyi umuyor. Üç. Terör örgütüne sağlayacağı destekle Türkiye’yi yıpratabileceğini hesaplıyor. Dört. Şam’ı daha fazla hedef alabileceğini düşünüyor.
Bunların hepsi ihtimaldir. Ama Suriye’de de zaman daralıyor. Ya Şam ve SDG entegrasyon için elini çabuk tutacak. Ya da Türkiye sahada adımını atacak. Herkes kendini buna göre hazırlamalı.
#Siyaset
#Politika
#Yahya Bostan