Müthiş bir hafızası, okuduğunu hemen zihnine kaydetmesini sağladığı gibi bilgiyi iyi analiz eden bir muhakemesi de vardı. Selçuklu döneminin hem sosyal hem kültürel hem dini yanını araştırmak isteyenler için, o dönemin farklı akımları olan
Mevlevilik, Kalenderilik, Hurufiliğin tarihi ve sosyal, siyasi, kültürel bağlamlarını anlamak açısından mütebahhir bir kaynak
tı. Aynı zamanda Moğolların Selçukluların inhitat dönemindeki faaliyetlerini yazılı kaynaklardan ele alarak bütün ayrıntılarıyla tasvir edebiliyordu. Aslında sadece Selçuklu dönemi ile ilgili değil,
Hulefa-i Raşidin, Emevi, Abbasi ve Hurremiler
dönemindeki siyasi çalkantılar üzerine de emsalsiz araştırmaları ve ufuk açıcı tespitleri vardı. Bilhassa Şiiliğin ortaya çıkışı ve ardından İran’ın kadim tarihi ve dinsel kültürel kaynaklarıyla sentezlenmesinin izini sürebilmek üzere
Zerdüştîlik, Avesta, Hodanâme, Mazdekîler, Parisîleri
de çok iyi incelemişti. Hepsini de temel kaynaklardan, el yazması eserlerden, bazen de yerinde. İran’a seyahatleri esnasında daha altmışlı yıllarda Humeyni’yi görmüş tanımış, sonrasında da söylemlerini, Şiiliği, tarihsel ve güncel dönüşümünü veya dönüşemeyişini izlemeye devam etmiş. Fars ve Türk şiirinin büyük ustası
ile şahsi dostluk kurmuş kendisine şiirler yazmıştı. Bu arada Mikail hoca aruz vezninde şiirler de yazan, edebiyat zevki yüksek biriydi. Şiirlerini
başlığı altında bir divanda toplamıştı.