Hamas kazandı herkes kaybetti, kararı ne olursa olsun

04:001/10/2025, Çarşamba
G: 1/10/2025, Çarşamba
Yasin Aktay

ABD Başkanı Trump ile Müslüman ülkeler arasındaki görüşmeden sonra Gazze konusunda oluşan iyimser hava, soykırımcı katil Netanyahu ile görüşmeden sonra ilan edilen anlaşma ile dağılmış, yerini büyük bir hayal kırıklığı almış durumda. Öyle görünüyor ki, Trump ile en son görüşen onu daha fazla etkileme şansını yakalamış oluyor. Trump’ın nasıl ve ne şekilde olursa olsun savaşı durdurmaya odaklanması, karşılığında her türlü tavizi vermesini de mümkün kılıyor sanki. Mevzu bu kadar basit mi? Netanyahu’dan

ABD Başkanı Trump ile Müslüman ülkeler arasındaki görüşmeden sonra Gazze konusunda oluşan iyimser hava, soykırımcı katil Netanyahu ile görüşmeden sonra ilan edilen anlaşma ile dağılmış, yerini büyük bir hayal kırıklığı almış durumda.
Öyle görünüyor ki, Trump ile en son görüşen onu daha fazla etkileme şansını yakalamış oluyor.
Trump’ın nasıl ve ne şekilde olursa olsun savaşı durdurmaya odaklanması, karşılığında her türlü tavizi vermesini de mümkün kılıyor sanki.
Mevzu bu kadar basit mi? Netanyahu’dan büyük bir taviz koparmış ve barışa koşar adım gitmiş gibi bir havayla sunduğu plan Netanyahu’nun tam iki yıldır gökte arayıp bulamadığı bütün şartları sağlıyor neredeyse.
Hamas silahları bırakacak, elindeki bütün rehineleri 48 saat içinde teslim edecek ama İsrail Gazze’den hemen değil ancak aşamalı olarak çekilecek. İsrail’in silahsızlanmış ve Hamas’ın elindeki bütün rehineleri kurtarmış olarak Gazze’den nasıl ve neden çekileceğine dair hiçbir güvence, hiçbir yol haritası bile verilmemiş.
Zaten bütün savaş boyunca elde etmek istediği her şeyi elde ettikten sonra neden ve nasıl çekileceğine dair kimsenin elinde hiçbir güvence yok.
Anlaşmanın sonunda Hamas’ın veya Gazze’nin eline ne geçmiş olacak? Hiçbir şey. Peki hiçbir şey elde etmeyeceği bir anlaşma metnini Hamas neden kabul etmeli?
Çünkü kabul etmediği taktirde inatçı bir oyun bozan olarak nitelenmiş olacak ve bütün dünya kamuoyu nezdinde şimdiye kadar sağlamış olduğu bütün haklılığı, sempatiyi ve meşruiyetini kaybetmiş olacak.
Aslında planın özeti bu.
Ve bu Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde Trump ile New York’ta Arap-İslam ülkeleri liderleriyle yapılan zirvede konuşulandan çok farklı bir anlaşma metni.
Bu tam anlamıyla Netanyahu’nun baştan beri kafasındaki plan ve öyle görünüyor ki Trump’a Netanyahu bu metni barış ve çözüm istikametinde başarılı bir “uzlaşma” olarak yutturmuş. Netanyahu ile Trmup arasında varılan anlaşmaya göre:

- Hamas silahlarını tamamen teslim etmediği sürece İsrail geri çekilmeyecek ve savaş tamamen sona ermeyecek.

- Gazze'deki geçiş döneminde Filistin Yönetimi olmayacak. Beyaz Saray'ın Gazze'yi bağımsız Filistinlilerden yönetmek üzere seçeceği bir teknokrat komiteye Tony Blair başkanlık edecek. Bu da Gazze’nin çifte işgali anlamına gelecek

- Anlaşmanın yürürlüğe girmesinden itibaren 48 saat içinde tüm tutuklular teslim edilecek.

- Gazze'den ayrılmak isteyenler için geçişler açılacak (gönüllü göç).

– Hamas liderliği Gazze'den gönüllü olarak çıkarılacak ve Gazze'de kalmak isteyenler teslim olmak zorunda kalacak.

- Hamas şartları reddederse, gerçek bir ikilemle (Trump'ın isteği üzerine Katar'dan sınır dışı edilmek) karşı karşıya kalacak ve liderleri suikasta uğrayıp yurt dışında takip edilecek.

- Gazze Şehri'nden geriye kalanları yıkıp, onu Refah ve Beyt Hanun'un bir modeline (boş, tamamen yıkılmış ve İsrail kontrolü altında) dönüştürmek.

- Hamas'ın teklifi reddetmesi, Netanyahu'ya savaşı sürdürmesi için uluslararası, Arap ve Amerikan kamuoyuna açık bir yeşil ışık yakacak ve İsrail'e Gazze Şeridi'nin geri kalanını işgal etmesi için yeterli zaman tanıyacaktır.

- Hamas, teklifi reddettiği için Gazze'deki kan dökülmesi ve katliamlardan tek başına sorumlu tutulacaktır.
Tabii Batı ve İsrail'in sivilleri silahsızlandırma konusunda geçmişte yaşanmış çok acı ve trajik emsaller var.
1995 yılı Temmuz ayında Bosna-Hersek 9000’e yakın Müslüman erkeğin silahsızlandırıldıktan sonra Sırplara bizzat BM yetkilileri tarafından teslim edilerek ölüme gönderildiği
Srebrenitsa katliamı
var.
Yine Filistin direnişinin 1982'de silahlarını teslim etmesinin ardından gerçekleşen
Sabra ve Şatilla katliamı
da var.
Dahası bugünlerde verdiği hiçbir sözde durmamış, savaş suçlusu, insanlık suçlusu, soykırımcı Netanyahu gerçeği var.
Planın tek garantisi onun sözü, oysa dünyada kendisine şu anda güvenilmeyecek tek şahıs ismi istense kendi ismi öne çıkar.

Nitekim daha ABD’den ayrılmadan önce Trump’la ilan ettiği bu anlaşmaya sadık kalmayacağını açık açık söylemiş durumda: “Hamas yüzünden tecrit edilmek yerine, durumu tersine çevirdik ve Hamas'ı tecrit ettik. Arap ve İslam dünyası da dahil olmak üzere tüm dünya, Trump ile birlikte geliştirdiğimiz planı kabul etti. Plana göre, Gazze Şeridi'nin çoğu bölgesinde ordu varlığını sürdürürken tüm İsrailli tutukluları serbest bırakacağız. Bir Filistin devletini kabul etmedik ve bu planda yer almıyor. Bir Filistin devletinin kurulmasına karşı olduğumuzu belirttik.”

Ya bu süreçte Tony Blair’e mi güvenilecek?
Irak’ta kimyasal silah var yalanı peşinde bütün dünya kamuoyunu aldatarak en az bir milyon Iraklının ölümüne ve bütün bölgenin bir kaosa sürüklenmesinin baş sorumlularından biri.
Son 15 yıldır Arap Baharı denilen bölgenin yaşadığı en umut verici gelişmeleri boğmak üzere bölgenin diktatörlerine danışmanlık hizmeti veren Tony Blair
’in Gazzelilere getireceği şey ne olabilir?
Trump’ın Netenyahu’ya uyarak ilan ettiği anlaşma aslında İsrail’in Gazze halkını rehin alarak Hamas’a yaptığı bir şantaj ilanı.
Hamas’ı bu anlaşmaya ikna edebilecek tek şey kendi halkı üzerine yağan ölümü, kendi halkının akan kanını durdurmak, açlıktan kırılan insanları hayatta tutabilmek.
Yoksa kendileri için bu anlaşma ölümden beter. Onlar şimdiye kadar hayata bakış tarzıyla ilgili bütün insanlığa destansı dersler verdiler.
Kendi canlarının onursuzca bir teslimiyetle ilgili pazarlık konusu olmayacağını her gün her saat bütün insanlığı utandıracak şekilde gösterdiler.
Ancak şimdi ve epey zamandır işgal güçleri Gazze’nin sivil halkının canlarıyla onları tehdit ediyor.
Trump’ın söylemlerinde de aynı tehdit tekrarlanmış oldu. Hamas teslim olmazsa, yani silahlarını ve rehineleri teslim etmezse Gazze halkına karşı uygulanacak daha kapsamlı bir soykırıma kendisi sebep olmuş olacak.
Şu küstah ve kibirli dile bakar mısınız?
Yapılacağını alenen tehditle duyurdukları soykırımdan fail İsrail’i değil, Hamas’ı sorumlu tutmak.
Arap ülkeleri de kendi mutabık oldukları metinden epeyce uzaklaşmış bu anlaşma metnini kabul edip tebrik etmek suretiyle buna razı olduklarını göstermiş oldular.
Zaten bazı ülkelerin İsrail’den gizli gizli Hamas’ı bitirme beklentisi içinde oldukları hiç de sır değildi.
Yine de bu kıskaçta Hamas’ın neyi tercih edeceği kendi kararı olacak.
Kimler tarafından nasıl bir açmaz içinde bırakıldığına şahidiz.
Onların Müslüman şerefi, haysiyeti ve özgürlüğü adına şimdiye kadar en asil mücadeleyi verdiklerine de şahidiz ve bundan sonra verecekleri karara da sonuna kadar saygı duyuyoruz.
Gazze yönetiminden çekilmiş olduklarını çoktan beri ilan etmişti zaten. Kararları ne olursa olsun, Gazze’yi kim yönetirse yönetsin Hamas’ı silahsızlandırmak ve yok etmenin mümkün olamayacağını da biliyoruz.
Çünkü Hamas bizatihi Gazze’dir, bizatihi Filistin’dir.
Hamas kazandı, bütün dünya kaybetti. Kararı ne olursa olsun.
#Gazze
#Hamas
#İsrail