SDG’ye hatırlatma: İsrail’e yatırım yapan kaybetmeye mahkumdur

04:0020/12/2025, Cumartesi
G: 20/12/2025, Cumartesi
Yasin Aktay

Suriye devriminin birinci yılı kutlamaları yeni rejimin halkla sahici ve güçlü bir kucaklaşmasının gerçeklemiş olduğunu gösterdi. Devrimin lideri Cumhurbaşkanı Ahmed el-Şara’nın kutlamalar esnasında ortaya koyduğu liderlik profili her geçen gün liderlik özelliklerini ve kapasitesini daha da fazla pekiştiren, besleyen sahneler ortaya koyuyor. Söylemleri, davranışları ve genel siyaseti Suriye için büyük bir sosyal sermaye varlığını da gösteriyor. Güçlü, karizmatik ve organik bir liderlik bir ülke

Suriye devriminin birinci yılı kutlamaları yeni rejimin halkla sahici ve güçlü bir kucaklaşmasının gerçeklemiş olduğunu gösterdi. Devrimin lideri Cumhurbaşkanı Ahmed el-Şara’nın kutlamalar esnasında ortaya koyduğu liderlik profili her geçen gün liderlik özelliklerini ve kapasitesini daha da fazla pekiştiren, besleyen sahneler ortaya koyuyor. Söylemleri, davranışları ve genel siyaseti Suriye için büyük bir sosyal sermaye varlığını da gösteriyor. Güçlü, karizmatik ve organik bir liderlik bir ülke için büyük bir şans.

Şara’nın liderliğinde fark yaratan bir başka özelliği, böyle bir büyük başarıyla ortaya çıktığı halde tevazudan hiç geri durmaması. Hiçbir söyleminde şahsına, kendi kişisel başarılarına vurgu yapmıyor. Bir toplantıda kendi Dışişleri Bakanına ayrılan koltukla kendi koltuğu arasındaki farka takılıyor ve koltukları eşitlemeden programına devam etmiyor. Bir başka dikkat çekici sahne ise ne devrim kutlamalarında ne de genel olarak hiçbir yerde kendi fotoğraflarına hiç yer verdirtmiyor olması. Devrimi bir halka, bütün silah arkadaşlarına mal etme yönünde sergilediği bu tevazu kuşkusuz emsalini sıkça görebildiğimiz bir şey değil. Altı mutlaka çizilmesi gereken bir özellik.

Bir yıl gibi kısa bir süre içinde Şara liderliğindeki Suriye çok mesafe kat etti. Kontrol edilen bölgelerde huzurun, sükunetin ve istikrarın tesisi sağlandı. 14 yıllık bir yıkımın ve 60 yıllık bir demirperde yönetiminin ardından devralınan enkaz kısa sürede toparlanmaya imkân vermiyor elbet. Ama Şara ve ekibi bir yandan bu enkazı kaldırmaya bir yandan da Suriye’yi dünyada hak ettiği yere taşımaya talip. Güçlü diplomatik girişimleriyle, Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan’ın da desteğiyle Suriye üzerindeki ABD ve BM yaptırımlarını kaldırtmayı başardı. Bu ayağa kalkma yolunda çok önemli bir adımdı.

Suriye’nin önündeki engelleri aşma yolunda en büyük tehdit kuşkusuz İsrail. Devrimin ilk günlerinden itibaren düşmanca tutumunu hemen gösterdi ve göstermeye devam ediyor. Birleşik, kendi halkına dayanan ve güçlü bir Suriye’yi doğal bir düşman olarak görüyor İsrail. Aslında bunda hiç de haksız değil. Kendi halkına dayanan hiçbir yönetimin İsrail’i dost olarak, hatta normal bir komşu olarak görmesi mümkün değil. Ama bu anormallik bu yönetimlerden ziyade tabii ki İsrail’in kendisinden kaynaklanıyor. Emperyal ve işgalci bir yayılma niyeti taşıyan kendisi olduğu için, bu niyetini bozabilecek her gücü düşman olarak algılıyor. Karşısında teslimiyetçi yönetimler istiyor çünkü. Esed böyle biriydi. Böyle olmaya devam eden diğer bölge aktörleriyle bir sorun yaşamıyor. Türkiye’yi bir tehdit olarak görüyor çünkü Türkiye’nin onun yayılma heveslerini kursağında bırakacak bir güç olarak görüyor.

İsrail Suriye’yi böyle görse de Suriye’nin toparlanabilmesi, halkının yüzyıldır özlediği huzuru bulabilmesi için bir bütün olması lazım. Ülkenin kaynaklarının bütün vatandaşlar arasında eşit olarak dağıtılabilmesi, halkın tamamına bir devletin sunabileceği hizmetleri ulaştırabilmesi açısından Suriye’nin üniter bir yapıya sahip olması, bütün silahlı unsurların tek bir ordu altında toplanması lazım.

Diğer bütün unsurlar toplandı nitekim. Ancak Dürzilerin bir kısmı ile Fırat’ın bütün doğusunu ABD desteğiyle elinde tutan ve ağır silahlara sahip yapılanmasıyla SDG bu birleşmeye hala yanaşmış değil. Aslında devrimin başlarında 10 Mart’ta bu yöndeki çağrıya olumlu cevap vermiş ve bu yılın sonuna kadar yani 30 Aralık’a kadar bu bütünleşmeye katılacağı yönünde bir mutabakata varılmıştı. Ancak süre yaklaştıkça SDG’nin bu konuda sergilediği ciddi bir isteksizlik de göze çarpıyor.

Konunun Kürtlerin kültürel veya ekonomik-siyasi haklarıyla bir ilgisi olduğuna kimse inanmıyor. SDG’nin bugün kontrolünü elinde tutmaya talip olduğu, fiilen kontrol ettiği bölgelerde Arap nüfusun ağırlığı yüzde 80 oranında. Deyr Zor, Rakka ve sair bölgelerin nüfusunun tamamı Araplardan oluşuyor. Esasen SDG içinde de bu bölgelerin Arap aşiretlerinin, bilhassa Şemmar ve Agedat aşiretleri de var. Ancak bu aşiretler SDG’nin İsrail’in isteği doğrultusunda merkezi hükümetle bütünleşmeye ayak diretmesine karşılar. Bu aşiretler SDG içinde güçlü bir ağırlığa sahipler ve SDG’nin bu işi gereğinden fazla uzatması halinde SDGyi gerçekten de tam Erdoğan’ın dediği gibi “pirince giderken evdeki bulgurdan olma” durumuna düşürebilir.

Esasen Şara liderliğindeki yeni Suriye Kürtlerin ülkenin eşit vatandaşları olarak, hak ettikleri saygıyı ve konumu elde edebilecekleri bir fırsat sunuyor. Şara’nın İsrail’in niyetleri ve saldırgan politikaları karşısında zayıf kalabileceğini düşünerek büyük bir hesap hatası da yapıyorlar. İsrail’in bölgede kurulduğunda beri Kürtlere özel bir yatırım yaptığı doğrudur. Ama herkesin bilmesi gereken şey İsrail’in bölgede bir geleceğinin olmadığıdır. İsrail eninde sonunda bu bölgede kaybetmeye mahkûm bir işgalci güçtür ve giderek artan saldırganlığı kendi sonunu daha fazla hazırlıyor.

60 yıldır acı çekmiş bir halkın acısının en büyük sebebi Esed ailesi olduğu kadar, onun bu zulümlerini kendi güvenliğinin bir teminatı gibi gören İsrail olmuştur. Devrim sonrası bu gerçek iyice gün yüzüne çıkmıştır. Bu dönemde Kürtler de bu zulümden nasibini fazlasıyla aldılar. Ama aynı Esed, kendi halkına karşı savaşında, yıllarca kimlik bile vermediği Kürtleri kullanmaya kalkmış, nihayet onları ABD’nin (dolayısıyla İsrail’in) idaresine bırakmıştır.

Nitekim devran döndü ve Esed bütün zalimler gibi defolup gitti. Suriye halkı yüzyıldır ilk defa layık olduğu huzurlu, adil bir yönetimi tesis etme konumunda. Kürtler bu işin şuurunda. Ama SDG’nin Kürtlerin iradesini bağlayıp İsrail’in hizmetine sunmaya hakkı olmadığı gibi bunun kendisine hiçbir yararı da olmayacaktır. Dünyanın gidişatı bölgenin bütün halklarının, Türklerin, Kürtlerin ve Arapların bir ve beraber olmasını beraber bir nizam tesis etmesini getiriyor. SDG tarihin yanlış tarafında durmamalı.


#Suriye
#SDG
#Yasin Aktay