Ekmekle oynamak!

04:0019/09/2025, Cuma
G: 19/09/2025, Cuma
Yusuf Kaplan

Fahiş fiyat artışları, toplumda helâl-haram ilkelerine dayanan ahlâkî ölçülerin buharlaştığını gösteriyor. İşte bu çok ürpertici. Bizim dünyaya vereceğimiz en güzel şey, hakka ve hakikate dayalı hukuk anlayışıdır. Hukuku öncelerseniz, sistemi insanın önüne geçirirsiniz ve insanı da, ruhunu da yok edersiniz. Ahlâk’tan kopuk bir hukuk, makina gibidir; ezer insanı. Önce ahlâk, hayata ruhun ve ölçülerin hâkim olmasının yegâne şartı ve sigortasıdır. Şimdilerde ekmek zamları aldı başını gidiyor. Ekmek,

Fahiş fiyat artışları, toplumda helâl-haram ilkelerine dayanan ahlâkî ölçülerin buharlaştığını gösteriyor.

İşte bu çok ürpertici. Bizim dünyaya vereceğimiz en güzel şey, hakka ve hakikate dayalı hukuk anlayışıdır. Hukuku öncelerseniz, sistemi insanın önüne geçirirsiniz ve insanı da, ruhunu da yok edersiniz.

Ahlâk’tan kopuk bir hukuk, makina gibidir; ezer insanı. Önce ahlâk, hayata ruhun ve ölçülerin hâkim olmasının yegâne şartı ve sigortasıdır.

Şimdilerde ekmek zamları aldı başını gidiyor. Ekmek, kutsaldır bizde. Ama ahlâk çöktükçe, çürüme alıp başını gittikçe, toplumun mayası bozuluyor, ekmek değerini, yerini, anlamını ve kutsallığını yitiriyor.

MTO’muzun parlak isimlerinden Mehmet Varıcı hocamız ekmek fiyatlarının gelişigüzel artırılmasının anlamını sorgulayan nefis bir metin yazdı. Her bakımdan doyurucu bir metin bu.

*

AHLÂK VE ÇARŞININ NABZI

Ahlâk kelimesi bugün konuşulduğunda çoğu insanın aklına ilk olarak cinsellik gelir. Oysa ahlâkın mahremiyeti de sınırları içine alan çok geniş bir hinterlanttı vardır. Ticarette, siyasette, komşulukta, sofrada, pazarda, yani hayatın her alanında bir ahlâk ölçüsü vardır. İnsan ilişkilerinde şeffaflık, alım satımda dürüstlük, üretimde hakkaniyet, tüketimde ölçülülük…

Bunların her biri ahlâkın aslî parçalarıdır. Fakat görünür olmadığı için çoğu zaman gündeme gelmez. Bugün toplumun en temel gıdası olan ekmek üzerinden yaşananlar bize ahlâkın bu görünmeyen yüzünü acı biçimde hatırlatıyor. Çünkü ekmeğe dokunmak, aslında rızka dokunmaktır; rızka dokunmak da doğrudan toplumun vicdanına dokunmak demektir.

İslâm medeniyetinin en güçlü damarlarından biri ticaret ahlâkıdır. Peygamber Efendimiz’in (sav) “Doğru ve güvenilir tüccar, peygamberler, sıddıklar ve şehitlerle beraberdir” buyurması boşuna değildir. Osmanlı’da Ahî teşkilatları bu anlayışı çarşı pazara nakşetmiş, her ürüne bir kalite ve ölçü standardı getirmişti. Gramajla oynayan, kaliteden çalan, haksız fiyat koyan esnafın pabucu dama atılır; yani meslekten men edilirdi. Bu sistem, ekonomik düzeni toplumun adalet duygusunu da ayakta tutarak sağlardı.

Bugün geldiğimiz noktada ise kapitalist mantığın hâkimiyeti altında ticaretin ahlâkî zemini zayıfladı. Kâr marjı, piyasa dengesi, maliyet hesabı gibi kavramlar hayatın bir gerçeği olabilir; fakat bunlar ahlâk terazisini bozmamalıdır. Ne yazık ki son yıllarda ekmek fiyatlarında izlenen yöntem, bu terazinin şaştığını gösteriyor.


GRAMAJ OYUNU VE GİZLİ ZAMLAR

Türkiye’nin pek çok ilinde, Sakarya örneğinde çok açık şekilde görüldüğü üzere, ekmek zammı doğrudan yapılmıyor. Önce ekmeğin gramajı artırılıyor; bu artışa bağlı fiyat yükseltiliyor. Vatandaşa, “ekmek büyüdü, fiyatı da arttı” algısı veriliyor. Birkaç ay sonra ise ekmeğin gramajı sessiz sedasız düşürülüyor, fiyat ise aynı kalıyor. Sonuçta ekmek kilo bazında daha pahalıya geliyor. Kısacası, adı konmamış bir zam yapılmış oluyor.

Bu uygulama, iktisat kitaplarında enflasyonla açıklanabilir belki; fakat ahlâk kitabında bunun adı aldatmadır. Çünkü vatandaş fırına girdiğinde fiyatın aynı olduğunu görür, ama aldığı ekmeğin küçüldüğünü çoğu zaman fark etmez. Fark ettiğinde ise güven duygusu sarsılır. 

Bu yöntem, tüketicide “aptal yerine konuluyorum” hissi uyandırır. Toplumun mayasını bozan da işte bu güvensizliktir.


TOPLUMSAL YANSIMALAR

Ekmek gramajıyla sürekli oynanması, fiyat istikrarsızlığının yanı sıra hanelerde de düzensizlik doğurur. Özellikle orta ve alt gelirli aileler ekmeği tartarak almaz, adetle alır. Yani “iki ekmek, üç ekmek…” diye hesap yapar. Gramaj değiştiğinde tüketim alışkanlığı bozulur. Daha büyük ekmek alındığında fazlası bayatlar ve israf olur. Daha küçük ekmek alındığında ise karın doymaz, aile bütçesi zorlanır.

Sağlık açısından da dengesizlikler doğar: Kimi zaman fazla kalori tüketilir, kimi zaman eksik beslenilir.

Üstelik bu süreç resmî kurumların onayıyla gerçekleştiğinde mesele sadece ekonomik olmaktan çıkar, ahlâkî bir sorun hâline gelir. Çünkü devletin varlık sebebi vatandaşın güvenini korumaktır. Halkın gözünün önünde gramaj oyunları oynanıyorsa ve buna göz yumuluyorsa, devlet ahlâkı da sorgulanır hâle gelir.


ÖZELEŞTİRİ VE SORUMLULUK

Elbette bütün sorumluluğu fırıncılara ya da odalara yüklemek kolaydır. 

Ama tüketici olarak bizler de sorgulamalıyız: Neden gramaj oyunlarına ses çıkarmıyor, sessizce kabulleniyoruz?

Enflasyon eleştirisini dilimize pelesenk ediyoruz ama kendi sofrasındaki ekmek küçülürken susuyoruz. Tepkiden korkan yöneticiler, aynı vatandaşı kandırmakta sakınca görmüyorsa burada bir çelişki vardır. Bu çelişkiyi aşmak için hem kurumların hem de toplumun özeleştiri yapması gerekir.


EKMEĞİN MAYASI, TOPLUMUN MAYASI

Kendi ekmeğiyle oynayan bir toplumun istikrarı bozulur. Bu bozulma önce alışkanlıklarda, sonra güven duygusunda, en sonunda da toplumsal yapıda kendini gösterir.

Tarih bize defalarca göstermiştir: Ahlâkını yitiren toplumlar, ekonomik olarak güçlü görünseler bile çökmeye mahkûmdur. Kur’ân’ın uyarısı açıktır: Yüz çeviren helâk edilir, yerlerine başka bir topluluk getirilir (Muhammed, 47/38).

Bugün gramajıyla oynanan ekmek aslında bize şunu söylüyor: Toplumun mayası bozuluyor. Ekmeğin mayasına katılan her niyet, toplumun mayasını belirler. Eğer ekmekte dürüstlük eksilirse, toplumda da güven eksilir. Eğer ekmekte hile karışırsa, toplumda da istikrar kaybolur.

Ahîlik geleneğinde pabucu dama atılan esnaf, toplumun vicdanında mahkûm olurdu. Biz ise bu mirası ters yüz ederek kullanıyoruz. Oysa belki de Türkiye’nin pabucu, bizzat Allah tarafından dama atılmak üzere. Medyen-Eyke kavimleri gibi… Çünkü ekmeğe dokunan, rızka dokunur; rızka dokunan, Sünnetullaha dokunur. Sünnetullah değişmez, dokunan eller kırılır…

Ekmeği bozulan toplumun mayasının sağlam kalması mümkün mü?

#Aktüel
#Hayat
#Yusuf Kaplan