Sumud Filosu, nefes kesen bir yolculukla hedefine ulaştı: Zihinlerdeki abluka yarıldı, yeni gemiler yola koyuldu…
Demek ki, uluslararası bir nitelik ve boyut katıldığı zaman, bütün duvarlar yıkılabiliyor… Sumud Filosu, küresel bir intifadaya dönüştü: Ve devletlerin yapmadığını sivil halkların yapabileceğini dünya âleme ispat etti.
Devletler köleleştirebilir ama halkların her bir insanın zihnine zincir vurulamaz, dünya halkları insanlık köleleştirilemez.
Azerbaycan’dan MTO temsilcimiz ve talebemiz Vuqar Azizov kardeşimin Sumud Filosu üzerinden yaptığı nefis okumanın ikinci bölümünü paylaşıyorum sizlerle. Son bölümü de yarın paylaşacağım…
Gazze, milat oldu demiştim 7 Ekim yazımda 2 yıl önce. Gerçekten de öyle oldu. Bir Gazze’den öncesi var, bir de Gazze’den sonrası. Gazze’den sonra tarih yeniden yazılacak. İşte bu yazıda bunun şifreleri ve ipuçları gizli…
***
İlk yazının sonunda «Gazze›nin çığlığı «biz”in doğuşuna vesile olacak dedik. Hangi “biz”? Ve nasıl olacak bu? İşte esas soru budur. Burası hem fırsat hem de fitne noktasıdır. Evet, bu aynı zamanda hîle ve fitne dolu bir zamandır. Öyle bir çağ ki, farkında olmazsak, “biz” doğduk derken, yanılgı ile başka kavramların esiri ola biliriz.
Modernitenin zirvesi, fıtraten çatlamaya mahkûmdur. Katılık, baskı ve ideolojik tek tiplik ruhu zorlar; her fıtri duygu, her insani tepki, bu baskının içinde patlamaya hazırlanır. René Guenon’un deyişiyle modernitenin katılığı, manevi patlamaların zeminini oluşturur; çatırdama kaçınılmazdır.
İngiliz aklı, modernitenin bu çatırdamasını erken sezdi. Başlangıçta Yahudi aklı ile birlikte hareket ederken, modernitenin zirvesinde ortaya çıkan çatırdama ile İngiliz aklı ayrıldı. Burada siyaset konuşmuyorum, ardında duran kavramsal dönüşümü anlatmaya gayret ediyorum. Küfrün ayrılması, burada tezahür etti: küfrün kendi içinde bir ayrışması, bir sünnetullah olarak devreye girdi. Çünkü Kur’an bu ayrışmanın ve çatışmanın hep olacağını bildirdi. Bunu niye söyledi? Bu çatışma biz Müslümanlar için bir fırsat ve ikramdır aynı zamanda... Nasıl?
İngiliz aklı, modernitenin kendi içindeki çatırdamanın farkına vardı ve bunu yönlendirmeyi seçti; Yahudi aklı ise kendi yolunda kaldı, ama artık çatırdama ve ayrışmayı yönlendiren taraf İngiliz aklıydı. Bu ayrışma, modernitenin bitişini ve İsrail’in zirve noktası olarak olgunlaşmış hâlinin sonunu temsil eder. Aynı zamanda taraflar arasında bir çatışmaya götürür bu ayrışma.
Gazze, modernitenin çatlamasının, küfrün ayrışmasının ve ruhun dirilişinin bir sembolüdür. Modernitenin baskısı altındaki dünya, Gazze’de açığa çıkan çığlıkla karşı karşıya kaldı; bu çığlık, ruhun fıtraten patlamaya hazır olduğunun işaretidir. Katılaşmış dünyanın içinde, hakiki merhamet ve hakikat sesi Gazze’de yankılanıyor. Bu sesin Avrupa’da yankılandırılmasını isteyen güç yine çatışma sonucudur. Çünkü bu sonuç Batı eksenli dünyanın kendi elleriyle yıkarak bitişinin ilanıdır. İsrail’i işaretle insanlığı ona yönlendirerek yeni bir kavramsal dünyanın temelini atıyorlar. Bir anlamda kendileri insanlardaki merhameti uyandırıyor. Allah’ın kâfirin eliyle bir ikramı. Ama idrak edene...
Gazze’deki bu ses, bize hakiki “biz”in doğması için çağrıdır.
Tarih, küfrün kendi iç çatışmasının bizler için ilahi fırsatlar yarattığını gösterir. Bizans ile Sasani arasındaki çatışma, İslam hilafetine kapı açtı. Osmanlı, Katolik-Ortodoks çatışmasını değerlendirerek Balkanlar ve İstanbul’u fethetti. Katolik-Protestan ayrışması ise Osmanlı’nın Avrupa’daki etkisini güçlendirdi. Her seferinde küfrün kendi iç çatışması, ilahi bir sünnetullah olarak bir fırsata dönüştü. Şimdi de modernitenin çatırdaması ve İngiliz aklının önceden sezmesi, bizler için benzer bir fırsat sunmaktadır. Çünkü kendilerinin kurdukları dünyayı kendileri yıkıyorlar.
Gazze’nin çağrısı, hakiki “biz”in doğuşunu gündeme getirir. Sivil şekilde Gazze’ye giden Sumud Filosu, bu çağrının metaforik izdüşümüdür. Gemiler, suyu ayak altında tutarsa yol alır; içine alırsa batar. Kapitalizmin hız, haz ve ayartısına kapılırsak, dünya içimize sızar ve bizi boğar. Gazze, ölümsüzlük limanıdır; çağın ağlarına takılmadan yola çıkabilmekle ilgilidir. Sumud, çağın ağlarından sıyrılmanın, köklerimize dönmenin ve hakiki “biz”in doğmasının metaforudur.
Modernite bitmiştir. İsrail, modernitenin olgunlaşmış zirvesi olarak kendi miadını doldurmuştur.
Postmodernite, bu çatırdama sonucunda ortaya çıkan kavramsal seviyedeki patlamadır. İnsanlığın tuzağa düşeceği yer burasıdır. Postmodernite bir fırsat gibi görünüyor, ama burası köksüzlük yeridir. Yalnış olansa; köksüzlük üzerinden bir dünya inşa etme girişimi yapmaktır.
Çünkü Postmodernite, modernitenin fikir zemininden hareket eder; özgün bir yaratım değildir. Çatırdama, sahte manevi patlamalara dönüşebilir. Ama burada bir yönlendirme vardır.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.