MTO-Deha-Medeniyet Tasavvuru Düsturu: Osmanlı medeniyetinin ruhunun temellerini anlamak…

04:0021/11/2025, Cuma
G: 21/11/2025, Cuma
Yusuf Kaplan

Tam da dünyanın bize ihtiyaç hissettiği bir zaman diliminde biz intihar ediyoruz, demiştim. İntihar›dan kurtuluş, hem bizi hem de dünyayı yaşanan anlam krizinden çıkaracak bir medeniyet fikri ve bu fikri hayata geçirecek bir öncü dâhiler yetiştirmekten geçiyor. Bir neslin yaptığı işi tek başına yapabilecek Gazâlî gibi, Sinan gibi, Şeyh Galip gibi önce dehalar yetiştirebilirsek hem intihardan kurtuluş hem de yeni bir medeniyetin kuruluş yolculuğu sürecinde bir mesafe katedebiliriz. Azerbaycan MTO

Tam da dünyanın bize ihtiyaç hissettiği bir zaman diliminde biz intihar ediyoruz, demiştim. İntihar›dan kurtuluş, hem bizi hem de dünyayı yaşanan anlam krizinden çıkaracak bir medeniyet fikri ve bu fikri hayata geçirecek bir öncü dâhiler yetiştirmekten geçiyor. Bir neslin yaptığı işi tek başına yapabilecek Gazâlî gibi, Sinan gibi, Şeyh Galip gibi önce dehalar yetiştirebilirsek hem intihardan kurtuluş hem de yeni bir medeniyetin kuruluş yolculuğu sürecinde bir mesafe katedebiliriz.

Azerbaycan MTO temsilcimiz Vuqar Azizov kardeşimiz bu sorunu Osmanlı ruhu çerçevesinde tartışıyor.


MTO-DEHA-MED NİYET TASAVVURU DÜSTURU

Bir medeniyet sadece bilimsel temeller üzerinde kurulamaz. Bunun için bir alt yapı olması gerekiyor. Bu fikri tarihin dehlizlerinde gezdiğimizde görebiliriz. Tarih, kronolojik bir devamlılık değil. Tarih, akışın içinden genel düsturu ortaya çıkarmak ve bu düsturu devam eden zamanın içine koymaktır. O zaman gelecek tasavvuru ortaya çıkacaktır. Bunun için fikir işçisi iki meseleyi gündeminde canlı tutmalıdır:

1. Yaşadığı çağı tanımalı ve bu çağın bütün tarih içinde hangi konumda olduğunu bilmeli.

2. Tarihten çıkardığı genel düsturu olduğu zamanda doğru biçimde değerlendirmeye almalı.

 Tarihe iz sürdüğümüzde medeniyetin temellerini atanları, hiç bir zaman göz önünde bulamayız. Onlar bir ön rüzgar gibidirler, bulutları olgunlaştırır getirip yağacağı yerlerde durdurur. Her kes bulutu bilir onu görür. Hiç kimse rüzgarı konuşmaz. Tarih, hep böyle bilinmeyen rüzgarların omuzlarında yükselmiştir. Bunlar medeniyetin yapıtaşlarıdır. Düşünce mimarlarıdır.

Dolayısıyla bir medeniyetin yapıtaşları, dehalarıdır. Deha kimdir?  Deha - bireysel zeka ve yaratıcılığın ötesine geçerek, toplumsal dönüşüme hizmet eden bir güçtür. Medeniyet tasavvuru, bu dehanın rehberi ve yön verici ilkesi olarak işlev görür. Deha, tasavvur olmadan bir nehre akacak yön bulamayan akıntıya benzer. Dolayısıyla, deha ancak medeniyet tasavvuru ile birleştiğinde anlam kazanır ve insanlığa hizmet eden bir vizyon oluşturabilir.

Deha ne yapar? Deha, geleneksel kalıpların ötesinde düşünerek, yeni fikirler, yöntemler ve çözümler geliştirir. Sadece bugünün sorunlarını çözmekle kalmaz, geleceği ön görerek uzun vadeli vizyonlar oluşturur. Medeniyetin doğuşuna ve yükselişine katkıda bulunur. Eğer deha hikmetle birleşirse, insana ve topluma fayda sağlayan bir miras bırakır...

Başlığımızı Medeniyet Tasavvuru Okulu ile başladık. Bu okul, zamanın ruhunda kaybolmuş medeniyet şifrelerinin yeniden bulunması, ihya olunması ve bu medeniyet şifrelerinden köke inerek, geleceğin inşa edilmesine dönük, Yusuf Kaplan hocamızın öncülüğünde başlatılan bir ekoldür. Hoca, okulu “Dijital Nizamiye” tarif ediyor. Bunu çok dikkatle düşünmek gerekiyor.

Yusuf Kaplan Hoca, İslam medeniyetinin iki defa kriz yaşadığına işaret ediyor. İkincisini şimdi yaşıyoruz. İlki ise aşılmıştır. İşte aşılan ilk krizi anlamlandırarak, geleceğe not düşüyor. Yani yine kendi tabiriyle köklere inerek, bu krizi de aşmak ve yeniden ulu çınar misali, medeniyeti göklere yükseltmektir hedefi. Bunun tohumlarını atmak. İlk medeniyet krizinin aşılması dediğimizde karşımıza İmam Gazzali çıkıyor.

Deha kavramını anladıysak ilk medeniyet krizinin aşılmasında rolü olan şahıslara göz atmamız gerekiyor.

Bunu MTO kapsamında, Yusuf Kaplan hocanın belirlediği çizgi üzerinden değerlendirmeye gayret gösterelim; “İLİM-İRFAN-HİKMET”.

İlk medeniyet krizi, bu üç kavramın hayat içinde anlamlandırılmasıyla aşılmıştır. Köklere inerek, bu kavramları şahıslar üzerinden nasıl ele alabiliriz?

“İlim” - İmam Gazzali, “irfan” - Muhyiddin İbn Arabi, “hikmet” - Mevlana Celaleddin Rumi öncülüğünde inşa edilmiştir. Dolayısıyla bu üç düşünür, birbirini tamamlayan bir sistemin yapıtaşları gibidir:

* Gazzali, bilgi ve ilim inşasında öncülük etmiş ve İslam dünyasında hem aklın hem de kalbin uyum içinde çalışmasını sağlamıştır. (Afakî boyut)

* İbn Arabi, irfanın en büyük temsilcilerinden biri olarak manevi bilginin sınırlarını derinleştirmiştir. (Enfûsi boyut)

* Mevlana, hikmetin yani ilim ve irfanın pratik hayata yansımasının sembolü olmuştur.

Daha sade dille anlatırsak:

* Gazzali, ilimle temeli atmıştır.

* İbn Arabi, irfanla bu temele derinlik kazandırmıştır.

* Mevlana, hikmetle bu derinliği hayata taşımıştır.

Ya da ağac metaforu üzerinden bir dil ile anlatırsak:

* Gazzali, ağacın kökü;

* İbn Arabi, bu ağacın gövdesi. Kökü ve dalları kendi kuvvetinde tutan köprü. 

* Mevlana, bu ağacın dalları, yaprak, çiçek ve meyveleri...

Biliyoruz ki, hilafet Araplardan Türklere geçmiş ve ikinci büyük İslam medeniyeti olgun halini Osmanlı devleti olarak tezahür etmiştir. Bunun altyapısını ise bir şekilde bu 3 büyük deha olan Gazzali, Muhyiddin ibn Arabi ve Mevlana Celaleddin Rumi kurmuşlardır. Hem Osmanlıyı anlamak hem ilk medeniyet krizinin nasıl aşıldığını anlamlandırmak için bu 3 dehayı 3 başlık altında ele alarak Osmanlı üzerindeki etkisini bulmamız gerekiyor.

1. “Nizamiye Medresesi” ve Üç Deha;

2. Üç Deha’nın “Medeniyet Tasavvuru”;

3. Üç Deha’nın Osmanlı kurumları’ndaki izleri...

#aktüel
#hayat
#MTO
#Gazze
#Yusuf Kaplan