Günümüzde televizyon dizi ve programlarına olan ilgi eskiye nazaran azalmış durumda. Bu durum ise dijital platformlardaki dizi, film ve programlara olan rağbetin giderek daha da arttığını gözler önüne seriyor. Üstelik bu ilgi ve alakayı gösteren kesimin çoğunluğunun ergenler ve genç yetişkinlerden oluştuğunu söyleyebiliriz. Dijital mecralardaki her yapım için olumsuz bir değerlendirmede bulunmak tabii ki doğru değil. Çünkü toplum yararına bireysel ve toplumsal gelişime destek veren birçok içeriğin teknolojinin gelişen yanları ile sunulması, bu platformları bir fırsat olarak düşündürebilir. Ancak bunun yanında genç zihinlere ilmek ilmek işlenen enkaz ve yıkıntı parçalarının da artık sinyal vermeye başladığını söyleyebiliriz. Yani toplumsal değerlerin temelinin atılarak inşa edilmeye başlandığı belirtmiş olduğum bu kritik gelişim dönemlerinde, milli ve dini değerlere uygun olmayan içerikler ile ahlaki yapıya zarar veren ve zihinlerde inşa edilen her şeyi birer birer yıkan enkazlar ortaya çıkabiliyor.
Televizyondaki içerikleri nizama getiren, belirli sınır ve kotalar koyan kuruluşların olmasının, bu anlamda gerekli ve manidar olduğunu belirtebiliriz. Ancak televizyona olan ilginin azalarak, güncelde pusulanın yörüngesinin bu tarz denetimlerin olmadığı dijital dünyaya çevrilmiş olması, dini değerlerimiz ve kültürümüzün giderek yok olmasına yönelik bazı endişe ve kaygıları uyandırmakta. Nitekim bu konuda birçok örnek vermek mümkün. Özellikle bu mecralardaki içeriklere ait kendi araştırmalarım ve gözlemlerim dahilinde dijital mecralardaki şahsi kanallarda üretilen içeriklerin tırnak içinde “her şeyin özgürce ve sansürsüz rahatça konuşulduğu” bir formda sunulması ile izleyicinin dikkatini çeken ve bu bağlamda ilgi gören bir tarafı var. Bahsettiğim programlara resmi bir kuruluş tarafından kota koyulmaması, özel olarak kişilere ait kanallardaki programlar olması sebebi ile içeriklerin de bir o kadar mahremiyet dışı ve kendi tabirlerince “doğal” olarak nitelendirdikleri söyleşileri içerdiğini söyleyebiliriz. Daha da özele indiğimizde; kişilerin partner seçiminde cinsiyet fark etmeksizin yanında kendini iyi hissettiği herkes ile ilişki kurmanın, düğün merasiminde kaç aylık hamile olduğunu belirtmenin, ilişkilerde ciddiyet aramadan iyi vakit geçirmek için sadece eğlence peşinde koşmanın ne kadar da doğal olduğunu gösteren sohbetler ile üretilmiş içerikler…
Burada kişileri yargılama gibi bir durumdan bahsetmiyoruz. Çünkü kimin ne görüşe veyahut ne şekilde bir yaşam stiline sahip olduğu bizi ilgilendiren bir husus değil. Aynı zamanda bu konuların hemen her dönem kişilerin hayatında ayrıntısız şekilde sadece var olduğunu biliyoruz. Asıl mesele, son dönemlerde dijital mecralarda Müslüman ve Türk toplumunun yaşam tarzına zıt olan hususlar ile ilgili kişilerin özel yaşamlarındaki kendilerine ait mahrem konuları aleni şekilde sonunu düşünmeden anlatmaları ile genç nesillerde bıraktıkları bilişsel değer enkazı…
Programlardaki sohbetler kadar bu konuları canlı olarak sergileyen dijital platformlardaki Türk film ve dizilerinin içerikleri de içler acısı… Türk dizilerinde Türkçeyi yozlaştırmak adına kullanılan kelimeler ve bunu gençlerin diline nakşeden yapımların Türk diline olan bağlılıklarını da araştırmak lazım. Su içer gibi alkol tüketmeyi normal hale getiren ve sonucunda bilinç dışı davranışlarda bulunan karakterler ile olayın sonunun nereye gideceğine dair merak uyandırmaya çalışan senaryoların da nesiller üzerinde ne gibi olumsuz etkiler bırakacağını bilmesi de… Özgürlük adı altında bunlar bizlere, gençlere aşılanıyor daha da kötüsü bunlara hiç ses çıkarmadığımız gibi alışmaya da başlıyoruz.
İngiliz bir yazar şöyle diyor;
“Özgürlük diye bir şey yoktur. Yalnızca bilgelik ve öz denetim vardır.” O halde bizden yana da bir ses olması ümidi ile…