Dünyayı şoke eden iddia İnsan safarisi

04:0027/11/2025, Perşembe
G: 27/11/2025, Perşembe
Yeni Şafak
Arşiv.
Arşiv.

Nafisa Latic / Gazeteci

Dünya kamuoyu, İsrail’in Gazze’deki soykırım ve savaş suçları işlemesine sessiz kalınmasını hazmedememişken, Saraybosna’dan gelen başka bir hikâye ile sarsıldı. “İnsan Safarisi” olarak adlandırılan bu iddialar basit bir savaş suçu dosyası değil; imtiyazın nasıl bir ölüm silahına dönüşebileceğinin ürkütücü bir portresi.

Milano savcıları, 1992–1996 yılları arasındaki Saraybosna Kuşatması sırasında ultra zengin yabancıların keskin nişancı mevzilerine geçip sivilleri vurmak için para ödediği yönündeki dehşet verici iddialarla ilgili ceza soruşturması başlattı. Soruşturma, gazeteci Ezio Gavazzeni tarafından sunulan 17 sayfalık suç duyurusuna ve 2022 yapımı Sarajevo Safari belgeselindeki bulgulara dayanıyor. Dosyaya göre yalnızca İtalyanlar değil iddiaya göre ABD, Kanada, Rusya ve diğer Batılı ülkelerden zengin ve silah meraklıları, Bosnalı Sırp güçlerine ödedikleri 80 bin-100 bin avro karşılığında Trieste’den Belgrad’a getiriliyor, oradan da Saraybosna’ya bakan tepelerdeki keskin nişancı noktalarına taşınıyor ve silahsız sivillere ateş açıyordu.

SAĞ KALANLARIN ANLATTIKLARI KORKUNÇ

Savcı Alessandro Gobbi, dosyayı “ağırlaştırılmış kasten öldürme” kapsamında ele alıyor. Milano’daki soruşturma, hayatta kalanların yıllardır fısıltıyla dile getirdiği “turist keskin nişancılar” iddialarını ilk kez sınırları aşan resmi bir çerçeveye taşıyor. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki kongre üyesi Anna Paulina Luna, herhangi bir ABD vatandaşının bu “sniper turizmine” karışıp karışmadığının tespiti için resmi bir inceleme başlattı. Bazı tanıklıklar, sözde “turistlerin” bir kısmının Kanada’dan geldiğini öne sürdüğü için Kanada bağlantıları da mercek altında.

Saraybosna kuşatmasından sağ kurtulanlar, yıllardır hafta sonları “eğlence” amaçlı getirilen ve çocuklara, kadınlara, yaşlılara ateş açtığı iddia edilen bu “sniper turistleri” sessizce anlatıyor, çocukları öldürmenin daha pahalı olduğu karanlık bir “fiyat listesi”nden söz ediyordu. Bazı acılar hiç dinmiyor. Bir aile, henüz bir yaşına basmış kızları Irina Cisić’in annesiyle yolun karşısına geçerken vurulduğu günü hâlâ unutamıyor. Tetiği çeken bir Sırp asker miydi, yoksa bir “Sniper turist” mi? Keskin nişancının çocuğu hedef alıp yanındaki yetişkini öldürmemesinin sebebi neydi? Bu ihtimal bile Avrupa’nın modern tarihindeki en uzun kuşatmayı; sniper ateşi, açlık ve bombardıman altında atlatan Saraybosnalıların yaralarını yeniden kanatıyor.

SADECE SARAYBOSNA’DA MI YAŞANDI?

Bu soruşturma iddianameyle sonuçlanırsa, kuşatma sırasında para karşılığı adam öldürdüğü iddia edilen siviller hakkında açılacak ilk Avrupa ceza davası olabilir. Ancak mesele yalnızca savaş suçları değil; insan hayatını metaya dönüştüren, “safari” adı altında yürütülen sapkın bir şiddet ekonomisi. Ve bu kaçınılmaz bir soruyu gündeme getiriyor: Bu yalnızca Saraybosna’da mı yaşandı?

Özü itibarıyla bu, güç üzerine bir hikâye — paranın, milliyetin ve cezasızlığın gücü. Varlıklı kişilerin para vererek insan öldürebilmesi, ayrıcalığın ve sömürünün başka skandallarını hatırlatıyor. Jeffrey Epstein vakasını çağrıştıracak kadar karanlık: Güçlü ve zengin insanlar kendilerini koruyan ağlar içinde rahatça yaşarken, mağdurlar sessizliğe mahkûm ediliyor. Elit statü adaleti yıllarca, hatta on yıllarca geciktirebilir — bu acı gerçek bir kez daha karşımızda. Şimdi aynı ayrıcalıklı yapılar farklı bir biçimde yeniden ortaya çıkıyor olabilir. New York’ta seçilmiş isimlerden Zohran Mamdani’nin de ifade ettiği gibi, güç sadece servet değildir; koruma, erişim ve dokunulmazlıkla da ilgilidir. Kuşatma altındaki Saraybosna’ya gidip para ödeyerek keskin nişancı mevzilerine oturabilenler, bugün hâlâ dünyanın gidişatını belirleyen ağların korumasından faydalanmış olabilir. Bu iddialar yanıtsız kalırsa mesaj nettir: Ayrıcalık hâlâ insanı adaletten satın alıp kurtarabilir.

KÜRESEL AHLAK SINAVI

Bu yalnızca Balkanlara ait bir hikâye değil. Küresel ahlaki düzenimizin bir sınavı. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin beş daimî üyesine atıfla söylediği “Dünya beşten büyüktür” sözü, adaletin birkaç gücün tekeline bırakılamayacağını hatırlatıyor. Milano’daki soruşturma bu bakımdan bir dönüm noktası olabilir. Zenginliğin ve Batılı kimliğin kişiye dokunulmazlık sağlayabileceği anlayışıyla yüzleşmek zorundayız. Saraybosna’da, Gazze’de, New York’ta ya da İstanbul’da olsun, herkesin adalete erişme hakkı vardır. Hiçbir pasaport, hiçbir banka hesabı kimseyi bu sorumluluktan muaf kılamaz. Eğer bu soruşturma somut sonuçlara ulaşırsa, ayrıcalıklı kişilerin geçmişte ve bugün işledikleri savaş suçlarıyla nasıl yüzleştirileceğine dair küresel bir eşik oluşturabilir. Gazze hâlâ bombalanırken, bu mücadele Bosna ve Filistin açısından her zamankinden daha hayati…



#İsrail
#Gazze
#Filistin