Enflasyonla mücadele: Siyasi karmaşa ve boykot

04:0027/03/2025, Perşembe
G: 27/03/2025, Perşembe
Yeni Şafak
Fotoğraf: Arşiv
Fotoğraf: Arşiv

Dr. Deniz İstikbal - İstanbul Medipol Üniversitesi

Şubat 2025’te beklentilerin aksine aylık enflasyon yüzde 2,27 gelerek yıllık enflasyon rakamını yüzde 39’a çekti. Merkez Bankası'nın yıl sonu enflasyon hedefi ise yüzde 24 olarak yenilendi. IMF, OECD, JP Morgan ve diğer uluslararası finans kuruluşları da benzer enflasyon rakamlarını açıkladılar. 2021-2024 dönemi Türkiye’de görece yüksek enflasyonun tecrübe edildiği tarih aralığı oldu. Ancak Haziran 2023’te ekonomi yönetiminde yaşanılan değişim enflasyonla mücadele konusunda genel iktisat teorisinin söylediği kulvara doğru politikaların benimsenmesini sağladı. Cari ve dış ticaret açığı, bütçe dengesi gibi kronik problemlerin çözümü için alınan önlemler kamu harcamalarında dengelenme getirdi. Fakat deprem bölgelerine aktarılan ve tasarruf yapılması mümkün olmayan ek kaynaklar kamunun harcama ihtiyacının dengelenmesinin önüne geçti.


UZUN VADELİ STRATEJİLER MEYVELERİNİ VERMEYE BAŞLADI

Genel ortalama olarak milli gelirin yüzde 33-36 arası harcama yapan kamu, 2025’te mevcut payını yüzde 34’e doğru düşürmeyi ve 2023’teki zirveden uzaklaşmayı hedefliyor. Toplam milli gelirin 1,455 trilyon dolar olduğu göz önüne alındığında ise 2025’te devletin toplam harcamalarının yaklaşık 496 milyar dolar olması bekleniyor. Bu rakam Türkiye’ye komşu devletlerin hiç birinin milli gelir rakamı olarak ulaşamadığı bir rakam. Türkiye’nin devlet harcamalarının geldiği yerin büyüklüğünü göstermesi açısından da önem taşıyan bir istatistik. Mevcut harcama kapasitesinin ve ihtiyaçların deprem bölgesinde yeniden inşa faaliyetlerinin tamamlanmasıyla azalması ve enflasyonun tek haneye düşürülmesine katkı sunması beklenebilir.

Salgın dönemiyle başlayan ve petrol krizlerindeki tarihi zirvelere ulaşan küresel enflasyon rakamları Türkiye’de fiyat istikrarını ciddi anlamda etkiledi. Bozulmaya başlayan fiyat algısına tedarik krizi eklendi ve ardından Ukrayna Savaşı patlak verdi. Savaş, gıda enflasyonunu son çeyrek asrın en yüksek seviyesine çıkarırken temel tüketim maddelerindeki fiyat dengesizlikleri yükseliş gösterdi. 2021’in sonlarından itibaren benimsenen ve Haziran 2023’e kadar sürdürülen enflasyon altı kredi politikası da fiyat istikrarına olumsuz yansıdı. Hane halkları enflasyondan korunmak için değerli maden, Kur Korumalı Mevduat ve döviz gibi opsiyonları tercih ederken dış ticaret açığı artış gösterdi. Uluslararası kuruluşların tahminlerine göre dünyadaki beş büyük dış ticaret açığına sahip ülkeler arasında yer alan Türkiye, uzun vadeli stratejilerle sorunu çözmeye çalışıyor. Bu stratejilerin başında enerji ithalatının azaltılması ve ithal girdi mallarının millileştirilmesi yer alıyor. Yenilenebilir enerjide yapılan yatırımlar meyvelerini vermeye başlarken kısmi olarak ithal mallarda millileştirme çalışmaları teşviklerle devam ediyor.


DÖVİZ REZERVLERİ TARİHİN EN YÜKSEK SEVİYESİNE ULAŞTI

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Haziran 2023-Mart 2025 dönemi içerisinde enflasyonla mücadele, TL’nin reel değerlenmesine izin verilmesi, cari açığın düşürülmesi ve döviz rezervlerinin artırılması gibi çok önemli başarılara imza attı. Özellikle döviz rezervleri tarihin en yüksek seviyeleri olan 170 milyar dolara yaklaştı. Net uluslararası rezervler ise 2013’teki rekor seviye olan 70 milyar doların üzerine çıktı. Swaplar hızla kapatılırken piyasada talebi dengeleyici birçok aksiyon alındı. Alınan aksiyonlar arasında politika faizinin yüzde 50 seviyesine çıkarılması çok hassas bir görev üstlendi. Enflasyonun düşüşüyle birlikte faizleri de düşürmeye başlayan ve son olarak 250 baz puanla yüzde 42,5 seviyesine çekilen faizlerin yıl içerisinde düşmeyi sürdürmesi bekleniyor. Sene sonundaki enflasyon hedefiyle uyumlu şekilde yüzde 20’ler düzeyine çekilmesi planlanan politika faizlerinin 2026’da ise yüzde 10’lar düzeyinde denge kazanması beklenebilir.


MEYVE VEREN AĞACI TAŞLIYORLAR

Martın üçüncü haftası başlayan ve ekonomi yönetimini hedef alan siyasi bir süreç işletiliyor. Uluslararası yatırımcıların Türkiye’ye gelmemesi ve mevcut ekonomi yönetiminin kötü bir süreç işlettiğine dair propaganda yapılacağı vurgulanıyor. Ek olarak farklı firma ve ürünlerin kitlesel şekilde boykot edileceği dile getiriliyor. Uluslararası medya ise süreci daha negatif hale getirmek için yanlış ve olumsuz havayı abartarak yayınlıyor. Siyasilerin böylesine bir süreçte Türkiye’nin iktisadi konumunu zayıflatacak şekilde hareket etmesi orta ve uzun vadede ciddi sonuçlar doğurabilir. Sosyal medya platformları üzerinden turistlerin Türkiye’ye gelmemesi için açıklamalar yapılıyor, tehditler ediliyor. Türkiye’nin global imajına karşı yerel ve küresel düzeyde siyasi propaganda yürütülüyor. Ekonomi yönetimi ise yabancı yatırımcılarla toplantılar düzenliyor ve piyasanın yakından takip edildiğini vurguluyor. Sermaye Piyasa Kurulu, TCMB, Maliye Bakanlığı ve diğer iktisadi kuruluşlar da koordinasyon halinde hareket ederek yaşanabilecek olumsuzlukların önüne geçmeye çalışıyor.


TÜRKİYE’NİN KÜRESEL İMAJINA KASTEDİLİYOR

Uluslararası finansal kuruluşlar da Türk ekonomisi hakkında tehlikelere dikkat çekerken sürecin izlendiğini ve enflasyon üzerinde kısmi bir etkisinin olmasını beklediklerini vurguluyorlar. JP Morgan temkinli bir açıklama yaparken bazı çok hızlı yorumlara da rastlanıyor. Haziran 2023’ten itibaren yürütülen iktisadi reform ve gelişmelere karşı olumlu açıklama yapmaktan kaçınan kuruluşlar siyasi olaylar ilk başladığı andan itibaren Türk ekonomisi hakkında hızlıca olumsuz gelişmeleri sıralıyorlar. Fakat Güney Kore’de yaşanan benzer eylemlere karşı olumsuz rapor, analiz ve yorum yapmaktan olabildiğince kaçınıyorlar. Demokratik hakların kullanılması ve toplumların eleştirel düşüncülerini duyurmaları hem gerekli hem de demokrasinin gelişmesi için kaçınılmazdır. Fakat Türk mallarını ve ürünlerini hedef almak sadece ülke ekonomisine zarar verir. Ek olarak firmaların boykot edilmesi veya tüketimden kaçınılması enflasyon üzerinde aşağı yönlü etki oluşturur. Türkiye’deki sürecin bu şekilde gerçekleşeceğini söylemek için ise henüz erken.

Sonuç olarak Türk ürünlerinin hedef alınması, boykot çağrılarının yapılması, yabancı yatırımcıların tehdit edilmesi, turistlerin Türkiye tercihlerine karşı propaganda yürütülmesi orta ve uzun vadede Türkiye’nin küresel imajına tehdittir. Ek olarak ekonomi yönetiminin siyasiler tarafından küresel şekilde hedef alınması da enflasyonla mücadele ve yabancı yatırımcının ülkeye çekilmesini negatif etkiler. Bu nedenle demokratik hakların kamu düzenini bozmayacak şekilde yapılması ve Türk ekonomisinin global imajının hedef alınmaması çözüm yolu olarak karşımızda durmaktadır.


#Ekonomi
#enflasyon
#politika