Güney Afrika Cumhuriyeti, 62 milyon nüfusu ile Sahra Altı Afrika’da Nijerya’nın ardından ekonomik olarak en güçlü ülkedir. Güney Afrika’yı Afrika kıtasında ve dünyada stratejik olarak önemli yapan husus ise sadece ekonomisi değil, uluslararası platformlarda özellikle BM, Afrika Birliği, G20, BRICS, SADC gibi uluslararası ve bölgesel platformlardaki rolü ve başta Avrupa ülkeleri olmak üzere diğer ülkelerle yakın ilişkileridir.
Demokrasiye geçtikten sonra Afrika Ulusal Kongre Partisi (ANC) tarafından 30 yıl yönetilen ülke 29 Mayıs’ta yapılan seçimlerin sonuçları itibarıyla siyasi olarak bir belirsizlik içindedir. Son 30 yılda koalisyon deneyimi olmayan Güney Afrika’nın, yeni kurulacak yönetiminde Mandela’nın mirası olan Filistin davasına sahip çıkıp çıkmayacağı merak konusudur.
Güney Afrika Cumhuriyeti’nde 29 Mayıs 2024 günü düzenlenen seçime katılan partilerin iktidar olmak için gerekli çoğunluğu (yüzde 50’nin üzerinde) sağlayamaması nedeniyle ülke partiler koalisyonu ile idare edilme sorunuyla karşı karşıya kaldı. Güney Afrika halkının ANC’nin elinden iktidarı alması ve parti yöneticilerine ülkede koalisyon kurulmasını salık vermesi ile sonuçlanan seçim sonuçları yalnızca Güney Afrika halkını değil özellikle İsrail’in Filistin’deki soykırımı konusunda duyarlı olan dünyadaki milyarlarca insanı ilgilendiriyor. Bu nedenle seçim sonuçlarının açıklanmasından sonra 14 gün içinde kurulması gereken yeni hükümetin hangi partilerden oluşacağı ve Filistin konusunda Mandela’nın mirasının sahiplenilip sahiplenilmeyeceği merak ediliyor.
Seçim sonrası gündeme gelen başlıca koalisyon olasılıkları şu şekilde: Birincisi, ANC (40.19), MKP (Ulusun Mızrağı Partisi, 14.59) ve EFF (Ekonomik Özgürlük Savaşçıları Partisi, 9.52) arasındaki koalisyon ihtimalidir. Bu birlikteliğin ANC dışında bu iki sol görüşlü partinin ülkedeki beyazların elinde bulunan topraklara el konulması, bankaların ve madenlerin kamusallaştırılması gibi vaatlerinin Güney Afrika’nın ekonomisini olumsuz etkilemesi muhtemel görünüyor. Öte yandan, eski Cumhurbaşkanı ve ANC başkanı Jacob Zuma ile 2019-2024 yılları arasında Cumhurbaşkanlığı yapan ve halen ANC lideri olan Ramaphosa arasındaki güç mücadelesi, özellikle Zuma’nın (Ulusun Mızrağı Partisi başkanı) seçim sonuçlarına itiraz ederek seçimlerin yenilenmesini istemesi ve ANC ile ortaklığının ancak Ramaphosa’nın görevden alınması ile mümkün olacağını söylemesi Güney Afrika’nın geçmişte ve halihazırda büyük gelir adaletsizliğinin, büyük oranda işsizliğin ve yoksulluğun, yüksek suç oranlarının ve düşük ekonomik büyümenin getirdiği sorunlarla mücadele eden ülke halkına yeni bir şey vadetmediği ortadadır.
İkincisi ise, ANC ve DA (Demokratik İttifak, 21.09) arasındaki koalisyondur. Bakanlıkların paylaşımı hususunda ciddi pazarlıklar içerecek olan ve Apartheid’in ayrımcı politikasıyla yüzleşmiş ve acılar çekmiş neslin endişelerini tetikleyecek olan bu koalisyona ihtiyatlı yaklaşılacağı öngörülebilir. Seçimin hemen ertesinde gerek ANC içinde, gerek büyük sendikal yapılardan DA ile ortaklığa itirazlar gelmeye başladı bile.
Bu iki farklı koalisyon olasılığının neticesinde tek başına iktidar olamayan ANC, koalisyonun büyük partisi olacak olsa da iktidarın partiler arasında paylaşılamaması ve uzun vadede yönetim krizinin ortaya çıkması muhtemeldir.
Güney Afrika seçimlerinden en yüksek oyu alan dört büyük partinin Mandela’nın mirası Filistin davasına bakış açısı bilinmekle birlikte, partiler arasında başlayan koalisyon görüşmelerinde Güney Afrika Cumhuriyeti’nin İsrail soykırımı karşısında Filistin’e destek şartının masaya konulup konulmadığı bilinememektedir. Ancak, ANC’nin ülkeye uluslararası arenada büyük bir itibar ve liderlik sağlayan mücadelesinin zayıflatılmasının ülkede siyasi bir bedeli olacaktır. Bu yüzden, ANC Filistin konusundaki mücadele bayrağını dalgalandırmaya devam edecektir.
DA ise ülkedeki dokuz eyaletten biri olan Western Cape (Başkenti Cape Town) eyaletini yönetmektedir. Genel seçimden ikinci parti olarak çıkan DA Partisi’nin Almanya ve ABD başta olmak üzere İsrail yanlısı küresel güçlerin etkisi altında olduğu bilinse de, bu partinin koalisyon ortaklarından biri olması durumunda Filistin davasında geri planda kalabileceği değerlendirilebilir. Öte yandan, küresel sermayenin İsrail yanlısı aktörleri Güney Afrika’da koalisyon görüşmeleri ANC ve DA arasında başladığında Güney Afrika Rand’ının dolar karşısındaki kıymetinin yükselmesini sağlayarak farklı bir koalisyon ihtimali için tehditlerini başlatmıştır. Fakat, Müslümanların oyları 29 Mayıs seçimlerinde DA’yı koltuğundan edememiş olsa da, bölge Müslümanlarının her alanda kurmaya devam edeceklerini öngördüğüm yoğun baskıyla DA ile kurulacak yeni koalisyonu da köşeye sıkıştırmaktan vazgeçmeyeceklerini söylemek mümkün. Bunun yanında, Güney Afrika Cumhuriyeti’nin İsrail’in Soykırımına karşı Filistin’in yanındaki mücadelesinde sembol haline gelen önceki hükümetin Dışişleri Bakanı Pandor’un yeni hükumette aynı göreve getirilip getirilmeyeceğini de merakla takip edilen bir husustur. Zira ANC’nin DA ile koalisyona gitmesi ve DA’nın Dışişleri Bakanlığı görevini üstlenmesi halinde, yalnızca Filistin konusu değil aynı zamanda Rusya-Ukrayna ihtilafı ve BRICS üyeliği hakkında da iki parti arasında anlaşmazlıklar yaşanabileceği öngörülebilir.
EFF partisinin ise Filistin davasına bakışı ANC ile benzerlik göstermektedir. EFF partisi Güney Afrika Cumhuriyeti’nin İsrail’in soykırım yaptığına dair Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde açtığı davayı desteklemekte ve İsrail’in Filistin işgalini ve Filistin’e karşı devam ettirdiği soykırımı durdurması çağrısında bulunmaktadır.
Güney Afrika’nın eski Cumhurbaşkanı Zuma’nın önderliğindeki MK partisi ise, Filistin davası ile ilgili gazetecilerin sorularını yanıtsız bıraktığından dolayı Mandela’nın mirasına sahip çıkıp çıkamayacağı hususunda bu yeni parti ile ilgili bir yargıya varmak şimdilik uygun olmayacaktır. Zira, Zuma’nın hedefi Güney Afrika’nın maliyesi başta olmak üzere yönetiminde söz sahibi olmak ve iç meselelere odaklanmak olarak görülebilir.
Sonuç olarak, Filistin özgür olmadan Güney Afrika’nın özgür olamayacağını her fırsatta dile getiren ve Filistin davasına yürekten sahip çıkan Güney Afrika Cumhuriyeti’nin kurucusu Nelson Mandela’nın, kendisinden sonra gelen ANC yöneticilerine ve Güney Afrika halkına bıraktığı bu mirasın, 29 Mayıs seçimleri sonunda muhtemel koalisyon ortaklarının bakış açılarına ve gündemlerine göre tartışılacağı; fakat ne olursa olsun Mandela’nın mirası Filistin davasına sahip çıkan Güney Afrika’nın cesur ve tutarlı politikası sadece İslam coğrafyasında değil tüm dünyada Güney Afrika’ya büyük bir saygınlık kazandırdığından, Filistin davasına olan destekten vazgeçilmesinin muhtemel koalisyon hükümetinin göze alabileceği bir gelişme olmayacağı değerlendirilebilir.