Hançer şimdi kimin elinde?

04:0018/02/2025, Salı
G: 18/02/2025, Salı
Yeni Şafak
İllustrasyon: Cemile Ağaç Yıldırım.
İllustrasyon: Cemile Ağaç Yıldırım.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP içindeki kaosa dair “Hançer şimdi kimin elinde?” sorusunu gündeme getirmiştir. Bu mesele, parti içi güç dengelerinin ne kadar kırılgan olduğunu göstermektedir. Gizli zoom toplantıları ve kulislerde yapılan planlar, partinin içindeki güven eksikliğini ve liderlik mücadelesini açık bir şekilde ortaya koymaktadır.

Faruk Önalan / Yazar

Cumhuriyet Halk Partisi içindeki Cumhurbaş-kanlığı adaylığı tartışmaları, partinin liderlik yapısının bir yansıması olarak da tanımlanabilir. Bu tartışmalar, parti içindeki farklı fraksiyonlar arasında gerilimlere yol açmış ve partinin gelecekteki yönünü belirleyecek önemli bir faktör olmuştur. İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanları Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın adaylık mücadeleleri, parti içindeki dengeleri altüst etmekle kalmamış şehirlerin ihmal edilmesine de neden olmuştur. Her ne kadar İmamoğlu bu durumu kabul etmeyip “yüksek seviyede mesai harcamaya alışığız” dese de durumun hiç de öyle olmadığı ortadır.

CHP Türkiye’nin en köklü siyasi partilerinden biri olarak, tarih boyunca hem iktidar hem de muhalefet rollerinde önemli bir aktör olmuştur. Ancak son yıllarda parti içinde yaşanan iç çekişmeler, özellikle Cumhurbaşkanlığı adaylığı tartışmaları ve liderlik krizi, CHP’nin hem iç dinamiklerini hem de Türk siyasetindeki konumunu derinden etkilemektedir. Özellikle son zamanlarda tekrar gündemde olan "hançer" meselesi, CHP içindeki güven sorunlarını ve liderlik mücadelesini simgelemektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP içindeki kaosu ve İmamoğlu-Yavaş arasındaki cumhurbaşkanlığı adaylığı çekişmesini eleştirerek, "Hançer şimdi kimin elinde?" sorusunu gündeme getirmiştir. Bu mesele, parti içi güç dengelerinin ne kadar kırılgan olduğunu göstermektedir. Gizli zoom toplantıları ve kulislerde yapılan planlar, partinin içindeki güven eksikliğini ve liderlik mücadelesini açık bir şekilde ortaya koymaktadır.

Bu noktada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Asya turu dönüşündeki sözleri önemlidir: "Hatırlayın, meşhur hançer olayının hemen öncesinde CHP içinde kaynayan kazanı anlattığımızda bunlar ne demişlerdi? Tamamen birlik içerisinde olduklarını asla aralarında bir ayrılığın olmadığını söylemişlerdi. Peki, sonra ne oldu? Gizli Zoom zirvelerinde Sayın Kılıçdaroğlu’nun sırtına hançeri kim saplayacak, onun planlarını yaptılar."

GÜVEN KRİZİNİN SEMBOLÜ

“Hançer” meselesi, CHP’nin 38. Olağan Kurultayı’nda Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaptığı konuşmada kullandığı bir metaforla gündeme gelmiştir. Kılıçdaroğlu, 2023 seçim sürecinde “sırtındaki hançerlerle” seçime girmek zorunda kaldığını ifade ederek, parti içindeki bazı isimlerin kendisine yönelik eleştirilerini ve muhalefetini dolaylı olarak hedef almıştır. Bu ifade hem parti tabanında hem de kamuoyunda geniş yankı bulmuş ve CHP içindeki bölünmüşlüğü gözler önüne seren bir sembol haline gelmiştir. Kılıçdaroğlu’nun “hançer” metaforu, özellikle parti içindeki değişim yanlısı kesimlerle mevcut liderlik arasında bir güven krizine işaret etmiştir. Değişim yanlıları, Kılıçdaroğlu’nun 13 yıllık genel başkanlık döneminde partiyi iktidara taşıyamamasını eleştirirken, Kılıçdaroğlu ise bu eleştirilere, partinin yaşadığı dönüşümü ve ittifak siyasetindeki başarılarını savunarak yanıt vermiştir. Ancak, “hançer” söylemi, parti içindeki farklı gruplar arasında bir suçlama ve karşı suçlama döngüsü başlatmış, bu da liderlik sorununu daha görünür hale getirmiştir.

Özgür Özel’in, Kılıçdaroğlu’na karşı genel başkanlık yarışını kazandığı 38. Olağan Kurultay’da, “hançer” meselesine de dolaylı olarak değinilmiştir. Özel, konuşmasında, “CHP’de hançer olmaz” diyerek, parti içindeki tartışmaların yapıcı bir zemine taşınması gerektiğini vurgulamıştır. Bu söylem, parti tabanında birleştirici bir etki yaratmaya çalışsa da, “hançer” metaforunun yol açtığı duygusal kırılmaların kolayca giderilemeyeceği açıktır. Öte yandan Deniz Baykal, Genel Başkanlıktan istifa etmek zorunda kalmasından bir müddet sonra isim vermeden benzer eleştirilerde bulunmuştur. Baykal’ın Antalya’nın Korkuteli ilçesi Yazır Köyü’nde sarf etmiş olduğu şu cümleler CHP’deki durumu özetlemektedir: "Dostlarınızı satmayın. Sizi bugünlere getirenleri sakın ha satmayın. Onları yok saymayın. Siyaset güven, vefa işidir. Dostluk, arkadaşlık, sevgi işidir. Sevgiyi ihmal etmeyeceksiniz, dostluğu ihmal etmeyeceksiniz. Birbirinize çelme takmayacaksınız. Siyasette ihanet olur ama ölçüsünde kalmaya çalışacaksınız. Makul düzeylerde bu işin kalmasına özen göstereceksiniz. Esas olan ihanet değil, sevgidir. Esas olan dostluktur, esas olan vefadır, esas olan ilkelerinize yönelik kardeşliktir. Her tavsiyenin arkasında yeni yol arayışlarına girmeyeceksiniz. Satmayacaksın, sebat göstereceksiniz. Bunlar da uzun süredir siyaset yaptığınız bir abinizin tavsiyeleridir. Günü gelirse kullanırsınız, gelmezse cebinizde dursun."

LİDERLİK SORUNU AŞILAMIYOR

CHP, 2023 seçimlerinde Kemal Kılıçdaroğlu’nun liderliğinde Millet İttifakı’nın adayı olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a karşı yarışmış, ancak seçimlerden yenilgiyle ayrılmıştır. CHP’nin liderlik sorunu ve iç tartışmaları, yalnızca parti içi bir mesele olmaktan çıkarak, kamuoyunda partinin güvenilirliği ve etkinliği üzerine de bir tartışma meydana getirmiştir. Parti, yıllardır “iktidar alternatifi” olamama eleştirisiyle karşı karşıyadır. “Helalleşme” çağrısı gibi kapsayıcı söylemlerin Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinde başarıya dönüşmemesi, liderlik krizini daha da derinleştirmiştir. Bu yenilgi, parti içinde hem liderlik hem de strateji tartışmalarını alevlendirmiştir. 2023 seçimlerinden sonra yapılan 38. Olağan Kurultay’da Özgür Özel’in genel başkan seçilmesi, parti içinde bir değişim umudu meydana getirmiş olsa da bu değişim süreci yeni tartışmaları da beraberinde getirmiştir.

Ayrıca ittifak siyaseti, CHP’nin geniş kesimlere ulaşma çabasını desteklese de parti içinde “kendi kimliğini kaybetme” kaygısını artırmıştır. Bu durum, liderlik tartışmalarını daha da karmaşık hale getirmiş ve parti tabanında farklı kesimlerin liderlik beklentilerini çeşitlendirmiştir. Özgür Özel’in liderliği, ittifak siyasetini devam ettirme yönünde bir eğilim gösterse de bu politikanın parti içindeki farklı gruplar arasında nasıl bir denge sağlayacağı henüz belirsizdir.

2025 itibarıyla, CHP’nin bir sonraki Cumhurbaşkanlığı seçimine nasıl hazırlanacağı ve adayını nasıl belirleyeceği, parti içinde en önemli gündem maddelerinden biri haline gelmiştir. Genel Başkan Özgür Özel’in, adayın parti üyelerinin tamamının katılacağı bir ön seçimle belirlenmesi yönündeki önerisi, bu tartışmaları daha da yoğunlaştırmıştır. Bu öneri, parti tabanında demokratik bir adım olarak görülse de uygulanabilirliği ve sonuçları konusunda ciddi çekinceler ortaya çıkmıştır. Zira Mansur Yavaş söz konusu ön seçime katılmayacağını beyan etmiştir.

İMAMOĞLU-YAVAŞ REKABETİ

Özgür Özel’in ön seçim önerisi, parti içinde farklı kesimlerden farklı tepkiler almıştır. Bazı kesimler, bu yöntemin parti tabanının sesini daha fazla duyuracağını ve demokratik bir süreç meydana getireceğini savunurken, diğer kesimler ise bu yöntemin parti birliğini tehdit edebileceğini ve aday belirleme sürecini kaosa sürükleyebileceğini öne sürmektedir. Özellikle, ön seçimin mevcut dengeleri değiştirebileceği ve bazı popüler isimlerin avantaj sağlayabileceği endişesi, parti içinde bir kutuplaşma oluşturmuştur.

Örneğin, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, ön seçim yöntemine açıkça karşı çıkarak, bu yöntemin yalnızca CHP üyelerinin değil, tüm Türkiye’nin oyunu alabilecek bir adayın belirlenmesini zorlaştırabileceğini ifade etmiştir. Yavaş, geniş kesimlerin desteğini alabilmek için daha kapsayıcı bir aday belirleme süreci gerektiğini savunmaktadır. Öte yandan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun bu sürece daha ılımlı yaklaştığı, ancak kendi adaylık hedeflerini açıkça ortaya koymadığı gözlemlenmektedir.

Bu durum, parti içinde bir “İmamoğlu-Yavaş” rekabeti algısını güçlendirmiştir. Her iki isim de kamuoyu yoklamalarında CHP’nin potansiyel Cumhurbaşkanı adayları arasında öne çıksa da parti üyeleriyle yapılacak bir ön seçimin bu isimlerden birine avantaj sağlayabileceği, diğerini ise dezavantajlı konuma düşürebileceği tartışılmaktadır. Özellikle, İstanbul’daki üye sayısının Ankara’ya kıyasla çok daha fazla olması, bazı kesimlerce İmamoğlu lehine bir tablo oluşturabileceği şeklinde yorumlanmaktadır. Yavaş, aday kim olursa olsun, seçime 2-3 yıllık bir süreç varken ilan edilmesinin hem partiyi hem de adayı yıpratacağını ayrıca seçim tarihinin belli olmadığını o zamana kadar Türkiye’de şartların değişebileceğini öne sürmektedir.

MERKEZ-YEREL ÇATIŞMASI

CHP’deki liderlik krizi, yalnızca adaylık tartışmalarından ibaret değildir; aynı zamanda Özgür Özel’in genel başkanlık performansı ve parti içindeki birleştirici rolü de yoğun bir şekilde sorgulanmaktadır. Özel, 2023 kurultayında “değişim” vaadiyle genel başkan seçilmiş ve parti tabanında önemli bir destek kazanmıştır. Ancak, genel başkanlık koltuğuna oturduktan sonra, parti içindeki farklı fraksiyonları bir araya getirme ve güçlü bir liderlik sergileme konusunda zorluklarla karşılaşmıştır. Özellikle, İmamoğlu ve Yavaş arasındaki olası rekabeti yönetme konusunda yetersiz kaldığı eleştirileri, Özel’in liderlik kapasitesine yönelik soru işaretlerini artırmıştır.

CHP’nin kurultay geleneği, parti içi demokrasinin bir göstergesi olarak görülse de son yıllarda bu süreçler daha çok bir liderlik mücadelesine dönüşmüştür. Özgür Özel’in genel başkan seçildiği 2023 kurultayı, bu anlamda bir dönüm noktası olmuştur. Ancak, Özel’in liderliği altında geçen süre, parti içinde yeni bir muhalefet hareketinin oluşmasına engel olamamıştır. 38. Kurultay öncesi ortaya çıkan “değişimciler” ile “statükocular” ayrışması bugün çok daha farklı fraksiyonlar şeklinde oluşmaya başlamıştır. CHP’nin büyükşehir belediye başkanları, özellikle Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş, parti içinde önemli bir güç merkezi haline gelmiştir. Bu durum, parti içinde bir “merkez-yerel” çatışmasını da beraberinde getirmiştir.

HALKA HİZMET UNUTULDU

İmamoğlu’nun ulusal siyasete yönelik hırsları, İstanbul’daki görevlerini ihmal ettiği yönünde eleştirilere neden olmuştur. Özellikle, İstanbul’un karşı karşıya olduğu altyapı sorunları, trafik sıkışıklığı, kentsel dönüşüm ve depreme hazırlık gibi konularda yeterince etkili olamadığı yönündeki görüşler, İmamoğlu’nun cumhurbaşkanı adaylığı ihtimalini tartışmaya açmıştır.

Yavaş’ın ise ulusal siyasete yönelik çekinceleri ve ön seçim yöntemine karşı çıkışı, onun adaylık sürecindeki pozisyonunu belirsizleştirmiştir. Yavaş’ın, CHP tabanından ziyade daha geniş bir seçmen kitlesine hitap etme stratejisi, parti içinde bazı kesimlerce “parti kimliğine uzak” olarak algılanmaktadır. Ayrıca Ankara’da her geçen gün daha da büyüyen trafik sorunu başta olmak üzere çözüm bekleyen önemli meseleler bulunmaktadır. Adaylık mücadelesinin, söz konusu problemleri ikinci plana atacağına yönelik endişeler giderek artmaktadır.

Özetle adaylık tartışmaları, yalnızca parti içi dinamiklerine değil, aynı zamanda CHP’li belediyelerin yönetimlerine de tesir etmektedir. İmamoğlu ve Yavaş gibi isimlerin ulusal siyasete odaklanması, şehirlerdeki hizmet kalitesini ve vatandaş memnuniyetini olumsuz etkilemektedir. İlerleyen dönemde söz konusu büyükşehirlerde CHP adaylarına oy veren kitlede güven kaybı oluşması kuvvetli bir olasılıktır.

ŞAİBELİ KURULTAY

Bunların yanında önceki Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun “şaibeli kurultay” söylemine yönelik vurgusu ve konunun yargıya taşınması önümüzdeki günlerde CHP tarafında hareketliliğin daha da artacağını işaret etmektedir. Yargı kararıyla 38. Kurultayın iptal edilme olasılığı CHP içindeki tartışmaların boyutunu bambaşka bir boyuta taşıma potansiyeli barındırmaktadır.

Son olarak; çok denklemli bölgesel ve küresel krizler yanında yeni fırsatların doğacağı bir dönemde atılacak stratejik adımlar son derece hayati iken; parti içi çekişmelerin, kısır tartışmaların had safhada olduğu bir yönetimin iktidarda olmasının şüphesiz olumsuz sonuçları olacağı açıktır. Cumhurbaşkanı Erdoğan da böylesi bir durumun sonuçlarını net bir şekilde dile getirmiştir: Şimdi hançer kimin elinde ve kimin sırtına saplanacak doğrusu bunu da bilmiyoruz. Bu, onların sorunu. Ben bunları bilemem. Böyle bir derdim de yok. Bunların dertleri hiçbir zaman millete hizmet olmadığı için, hep birbirlerinin kuyusunu kazmakla meşguller. Allah bu milleti inanın CHP'den korudu. Ya bunlar yerel yönetimlerin bazılarında işbaşına geldikleri gibi ülkenin başına gelseydiler hâlimiz nice olurdu?



#Siyaset
#CHP
#Muhalefet