
İsrail’in Gazze’de desteklediği çeteler ve terör yapılanmaları işgalin ve yeni sömürgeciliğin yeni bir formu, Gazze’deki askeri, siyasi ve toplumsal hedeflerine hizmet eden hibrit savaş stratejisinin bir parçasıdır. Bu yapılar sadece savaşın bir aracı değil; aynı zamanda savaş sonrası dönemde toplumu kontrol etmenin ve İsrail’e uygun bir yönetişim modeli oluşturmanın da zeminidir.
İsrail’in Gazze’de yürüttüğü soykırım ve yıkımın son halkası, doğrudan silahlandırılan, fonlanan ve korunan çete tipi yapıların ortaya çıkmasıyla yeni bir aşamaya evrilmiştir. Özellikle Yasser Abu Shabab liderliğinde kurulan ve “Popular Forces” olarak anılan milislerin İsrail destekli paramiliter aktörler olarak işlev gördüğü artık resmi makamlarca da kabul edilmiştir. Söz konusu çeteler ve terör yapılanmaları, Hamas’a karşı değil, Gazze toplumunun genel sosyal dokusuna karşı da kullanılan işlevselleştirilmiş araçlardır.
KAOS MÜHENDİSLİĞİ
İsrail’in Gazze’deki çeteleşmeyi teşvik etme politikası, klasik askeri müdahalelerle sınırlı kalmayan bir sömürgeci denetim stratejisinin güncel biçimidir. Yasser Abu Shabab gibi aktörler üzerinden kurulan bu silahlı yapılanmaların, Hamas karşıtı direnişçiler değil, doğrudan toplum içinde kaotik, güvensiz ve kriminal bir ortam yaratan ajan yapılar olduğu ifade edilebilir. Birçok kaynağa göre, bu çeteler İsrail’den hem silah, maddi destek ve koruma almış hem de insani yardım konvoylarına sistematik olarak saldırarak kıtlık ortamını daha da derinleştirmiştir. Bu sayede, İsrail hem yardımı bir savaş aracı hâline getirmiş hem de açlık krizinden Hamas’ı sorumlu tutacak söylemsel zemini oluşturmuştur. Bu çeteler aynı zamanda insani yardımı bloke ederek, dağıtımı manipüle edip belirli bölgelerde yaşayan sivilleri belirli alanlara yönlendirmekte; böylelikle İsrail’in hedeflediği zorunlu göç ve etnik temizlik süreçlerini hızlandırmaktadır. Refah’ın doğusunda oluşturulan kamplar, bu çetelerin “güvenlik gücü” kisvesi altında kontrol ettikleri bölgelerde kurulmakta ve açlıkla mücadele eden sivillere, aslında İsrail’in tuzağı olan bu alanlara göç etmeleri için yardım paketi vaadiyle çağrı yapılmaktadır. Bu durum, İsrail’in doğrudan sivilleri kitlesel şekilde Sina’ya ve diğer ülkelere yönlendirme planının bir parçası olarak okunabilir.
SOYKIRIMI GÖLGELEME
İsrail’in bu çeteleri yalnızca taktik bir araç değil, aynı zamanda ideolojik bir meşrulaştırma unsuru olarak da kullandığı rahatlıkla söylenebilir. Gazze’de İsrail tarafından oluşturulan ve paravan halinde kullanılan bu paramiliter yapıların hem Hamas hem de genel olarak Filistin halkı içinden çıktığı izlenimi, uluslararası kamuoyuna yönelik bir algı operasyonunun temelini oluşturmayı hedeflemiştir. Buradaki amaç, Filistin toplumunun kendini yönetemediği, içsel olarak bölünmüş, yozlaşmış ve şiddete meyilli bir yapıda olduğu imajını güçlendirmektir. Bu imaj sayesinde İsrail, yürüttüğü kuşatma, bombardıman ve aç bırakma politikalarını “kaosa müdahale” veya “terörle mücadele” başlıkları altında meşrulaştırmaya çalışmaktadır. Bu bağlamda, İsrail destekli çetelerin sosyal dokuyu bozmak, güvensizlik yaymak ve toplumsal dayanışmayı parçalamak gibi çok katmanlı işlevleri bulunmaktadır. Bu yapılar klasik anlamda bir direnişin karşıtı değil, toplum içi güveni çökerten, aidiyet bağlarını koparan ve kolektif iradeyi zayıflatan aktörlerdir. Hamas’ın bu grupları “musta’ribeen” (sözde Filistinli, gerçekte işbirlikçi) olarak tanımlaması, çetelerin bir toplumsal sabotaj aracı olarak işlev gördüğünü teyit etmektedir. Ayrıca bu yapılanmaların DEAŞ terör örgütü bağlantıları da özellikle vurgulanmakta; böylece İsrail’in karşı karşıya olduğu tehdidin yalnızca “Hamas” değil, daha büyük bir terör ağı olduğu yönünde yeni bir uluslararası söylem zemini yaratılmak istenmektedir. Bu durum, Filistin’e yönelik saldırıları uluslararası kamuoyuna daha kabul edilebilir kılma stratejisinin parçası olarak okunabilir. Halbuki bu grupların İsrail istihbaratınca doğrudan yönetildiği, bazı mensuplarının İsrail tarafından korunduğu ve hatta sınır ötesine geçişlerinin sağlandığı belgelenmiştir.
İŞGALİN YENİ FORMU
Sonuç olarak İsrail’in Gazze’de desteklediği çeteler ve terör yapılanmaları işgalin ve yeni sömürgeciliğin yeni bir formudur. Yasser Abu Shabab ve onun etrafında kurulan milis yapılanmalar, İsrail’in Gazze’deki askeri, siyasi ve toplumsal hedeflerine hizmet eden hibrit savaş stratejisinin bir parçasıdır. Bu yapılar sadece savaşın bir aracı değil; aynı zamanda savaş sonrası dönemde toplumu kontrol etmenin ve İsrail’e uygun bir yönetişim modeli oluşturmanın da zeminidir. Ancak bu yapıların yerel halk nezdinde hiçbir meşruiyeti olmadığı gibi, aileleri tarafından dahi dışlanan figürler olmaları, İsrail’in stratejisinin uzun vadeli başarısızlığa mahkûm olduğunu göstermektedir.
Neticede, İsrail’in çeteleri destekleme politikası yalnızca askeri değil; aynı zamanda epistemolojik ve psikososyal bir saldırıdır. İsrail bu çete ve terör yapılarıyla Filistin toplumunun kendine güvenini, dayanışma ağlarını ve kolektif hafızasını parçalamayı hedeflemektedir. Bu yüzden, bu çetelerin varlığı yalnızca sahada değil, aynı zamanda uluslararası düzlemde de ifşa edilerek; İsrail’in soykırımı gizleme ve meşrulaştırma aracı olarak kullandığı bu hibrit stratejiye karşı güçlü bir söylem ve dayanışma ağı inşa edilebilir.