lNATO Vilnius zirvesinde öne çıkan hususlar; Rusya-Ukrayna savaşının devamında Ukrayna’ya yapılacak askeri malzeme yardımları ile İsveç’in NATO üyeliğine Türkiye’nin yeşil ışık yakması idi. Özellikle Türkiye’yi ilgilendiren NATO’nun yeni savunma planları ve bu bağlamda Karadeniz’in geleceğinde ittifakın rolünün neler olacağı ise tam net anlaşılamadı.
Rusya’nın Kırım’ı 2014’te hukuka aykırı şekilde işgalinden itibaren NATO’da strateji değişikliği çalışmaları sürdürülürken 2018’de Rusya açıkça “tehdit” olarak algılanmaya başlandı. 2019’da yenilenen NATO askeri stratejisinde tehdit olarak algılanan Rusya ve küresel terör, NATO savunma planlarına dahil edilmeye başlandı. Bu bağlamda Avrupa-Atlantik bölgesine yönelik tehditlere karşı caydırıcılık ve gerektiğinde savunmak maksadıyla neler yapılabileceği üzerinde çalışıldı. 2021 yılında bu bölgelerin demografik yapıları ve teknolojik gelişmeler de dikkate alınarak savunma planları geliştirilmeye çalışıldı.
Rusya’nın Ukrayna saldırısının ardından gerçekleştirilen Haziran 2022’deki Madrid zirvesinde kabul edilen yeni stratejik konsepte göre Avrupa-Atlantik güvenlik mimarisinin “stratejik rekabet ve yaygın istikrarsızlık” sebebiyle baltalandığı, Ukrayna’ya saldıran Rusya’nın açık tehdit haline geldiği ve Arktik ile Kuzey Atlantik’te stratejik mücadeleye girişebileceği, Baltık Denizi, Karadeniz, Akdeniz ile Belarus’taki Rus varlığının ittifakın çıkarlarıyla çatıştığı yer aldı. Konseptte ayrıca Çin’in “kötü niyetli hibrit ve siber operasyonları, çatışmacı söylemi ve dezenformasyonu ile müttefikleri hedef alarak ittifakın güvenliğine zarar verdiği” ileri sürüldü.
Soğuk savaş dönemini anımsatan bu gelişmelerin ardından her ne kadar “çok gizli” gizlilik derecesine sahip olsalar da NATO’nun bölgesel savunma planlarının oluşturulduğu duyuldu. NATO Genel Sekreteri’nin özellikle NATO zirveleri sonrası basın açıklamaları ile ABD’nin son yıllardaki “Küresel Güvenlik Stratejileri” dikkate alınarak belirlenen NATO’nun bölgesel savunma planlarının şöyle olabileceği değerlendirilmektedir:
İlki, Atlantik ve Avrupa’nın kuzeyini kapsayan savunma planlarıdır. İkincisi ise bu alana bitişik olan Baltık bölgesinden Alp Dağları’na kadar uzanan Orta Avrupa bölgesini kapsamaktadır. Sonuncusu da Akdeniz’den Karadeniz’e kadar geniş bir coğrafyayı içeren ve Türkiye’yi doğrudan ilgilendiren bölgedir. Bu savunma planlarında önceki planlardaki gibi kara, deniz ve hava alanları yanında uzay ve siber alanlarda da konuşlanıp kullanılacak kuvvetlerle ilgili ayrıntılar mevcuttur. Ortaya çıkacak tehdidin durumuna göre zaman ve mekan açısından nasıl hareket edileceği kararlaştırılacaktır.
Vilnius zirvesi ile birlikte, daha önce 40 bin olan “NATO Mukabele Kuvveti”nin sayısı yaklaşık 300 bine çıkartılacaktır. Ukrayna saldırısı sebebiyle Avrupa’nın doğusundaki tugay sayıları da arttırılacak olup, bu gelişme de soğuk savaş döneminin “ileriden savunma” stratejisini çağrıştırmaktadır.
Rusya-Ukrayna savaşı öncesi Doğu Avrupa’da başlayıp Bulgaristan ve Romanya’yı kapsayarak şekillenen NATO’nun Karadeniz’e kadar yığınaklanma çabalarına Karadeniz’de bir “Daimi Deniz Kuvveti” talebi de dillendirilmektedir. Aslında ABD’nin yıllardır “Montrö Boğazlar Sözleşmesi”ni delerek Karadeniz’e serbestçe çıkma emelini bilen Türkiye, diplomatik önlemleri zamanında alarak sağlam duruş sergilemeseydi bir oldu bitti de yaratılabilirdi.
Bölgedeki NATO ülkelerinden Romanya ile kısmen Bulgaristan ve ittifak dışından Gürcistan ile Ukrayna da bu kuvveti istemektedir. Öte yandan Ukrayna’ya artan ölçüde ittifak ülke silahların transferi ve savaşın uzaması ile bölgeyle ilgili NATO savunma planları da dikkate alındığında Rusya-NATO savaşının çıkma riski de büyümektedir. Böyle bir durumda Karadeniz’de daimi NATO deniz kuvveti istemeyen Türkiye, donanmasıyla Rusya’yı durduracak güce sahiptir. Ancak Türkiye’ye başta hava savunma sistemleri olmak üzere takviye şartıyla…