Kazakistan’ın başkenti Astana, Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) Devlet Başkanları Konseyi Zirve toplantısına ev sahipliği yaptı. Kuruluşundan itibaren 14 seneyi geride bırakan ve 10uncusu düzenlenen toplantının sloganının Türk Devri olarak adlandırılması dikkat çekmekteydi. Kasım 2021’de İstanbul’da düzenlenen Zirve’de birliğin adının Türk Devletleri Teşkilatı olarak değiştirilme kararı, Türk dünyasındaki entegrasyon sürecinde yeni bir dönemin başlangıcı şeklinde yorumlanmıştı. Sloganın Türk Devri olarak belirlenmesi, söylemden eyleme geçmenin zamanının geldiğinin de bir işareti olarak anlaşılabilir. Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan ve Kırgızistan gibi teşkilata üye devletlerin yanı sıra gözlemci statüsü bulunan Türkmenistan ve Macaristan da üst düzeyde toplantıya katıldılar.
Toplantı sonunda, birçok konuda üye devletler arasında iş birliği ve ortak pozisyonun belirlendiğini ortaya koyan Astana Bildirisi belgesi kabul edildi. Türk Devletler Teşkilatı’nın iş birliğini ve dayanışmayı güçlendirmek adına girişimleri ve bildiride alınan kararlar, bölgedeki istikrarın ve kalkınmanın artırılmasına yönelik önemli adımlar olarak değerlendirilebilir. Türk dünyasındaki devletler arasında iş birliğinin derinleştirilmesi ve Türk dünyasının değerleri ve çıkarlarının uluslararası alanda tanıtılmasındaki rolünü güçlendirme taahhütleri, Astana Bildirisi’nin dikkat çekici önemli konularından biridir.
Toplantı öncesinde, Astana’daki görüşmelerin sonucu olarak Türk dünyasının entegrasyonuna yönelik önemli çalışmalar üzerinde kararlar alınacağı beklenmekteydi. Toplantı sonunda, Astana Bildirisi kabul edilerek alınan kararlarla teşkilatın Türk dünyasının entegrasyonu yolunda gerçek anlamda önemli bir aşama kaydettiğini söyleyebiliriz. Uluslararası sistemde ve özellikle teşkilata üye devletlerin bulunduğu coğrafyalarda siyasi krizlerin ve çatışmaların meydana gelmesi; güvenlik ve savunma gibi alanlarda iş birliğinin önemini ortaya koymaktadır.
Askeri ve savunma sanayi alanında, üye devletler arasında potansiyel iş birliği mevcut olsa da, hayalimizdeki şartlar bunun için şimdilik zor gözüküyor. Belirtilen alanlarda Türkiye ve Azerbaycan örneğindeki ilişkilerin, tüm üye devletleri kapsaması için zamana ihtiyaç var.
Astana Bildirisi’nde, üye devletlerin İsrail’in Gazze’deki vahşetini şiddetli şekilde kınaması ve Türk Devletleri Teşkilatı olarak ortak pozisyonlarını belirtmeleri dikkat çekmektedir. Bildiride, sivilleri hedef alan tüm saldırıların kınandığı, Filistinli sivillerin korunması için derhal ateşkes ilan edilmesi ve Gazze Şeridi boyunca insani yardım sağlanması çağrısında bulunuldu. İsrail-Filistin çatışmasına barışçıl bir çözümün ancak “iki devletli” çözüm temelinde barışçıl yollarla sağlanabileceği devlet başkanları ifade edildi.
Astana Bildirisi’nde, Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu Hattı, Doğu Zengezur Ekonomik bölgesi ile Azerbaycan’ın Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti’ni birbirine bağlayan Zengezur Koridoru, Kazakistan-Türkmenistan-İran, Çin-Kırgızistan-Özbekistan ve Tirmiz-Mezar-ı Şerif-Kabil-Peşaver demiryolu hatları gibi stratejik ulaşım yollarına değinilerek fırsatlardan yararlanmanın gereği vurgulandı. Hazar geçişli Doğu-Batı Orta Koridor’un yatırım açısından cazip hale getirilmesi için çaba gösterilmesine ihtiyaç var. Ayrıca, Türkmen doğal gazı dahil, Hazar Denizi’nin kaynaklarının Türkiye ve Avrupa›ya taşınmasının önemi de bilinmektedir. Bu ancak Türk devletlerinin iş birliği ile mümkündür.
Türk devletlerinin bulunduğu coğrafyada ihracat ve ithalat hacminin artırılması için Türk Devletleri Ticari İşbirliği Araştırma Merkezi’nin oluşturulması ve Turan Özel Ekonomik Bölgesi (TURANSEZ) konseptinin üye ülkeler tarafından kabul edilmesi ekonomik iş birliği için önemli kararlardandır.
Astana’nın 2024 ve İstanbul’un 2025 yılları için Türk dünyasının finans merkezi olarak kabul edilmesi de üye devletler arasında ekonomik iş birliklerinin geliştirilmesi yönünde alınmış önemli bir karardır. Teşkilat ülkelerinin, meydana gelebilecek insani ve doğal afetlerde iş birliğini güçlendirmek amacıyla Sivil Koruma Mekanizması’nın oluşturulması kararı alması da önemlidir.
Toplantıda, devlet başkanlarının konuşmalarında verilen mesajlara dikkat edilirse, teşkilatın her türlü zorluklara rağmen ilerleyen süreçte başarılı bir şekilde amacına ulaşabileceğine şüphe yoktur. Özellikle, devlet başkanlarının, teşkilatı uluslararası sistemin önemli güç merkezlerinden biri olarak görmek istemesi buna bir örnek olarak gösterilebilir.
Fakat, önemli bir toplantıya gözlemci statüsü olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin davet edilmemesi, önümüzdeki dönem Türk Devri’nde teşkilatın benzeri stratejik ve sembolik kararlar alabilmesi için daha fazla çaba harcaması gerektiği gerçeğini ortaya koymaktadır. Kıbrıs Türk halkına uygulanan haksız izolasyona hep birlikte karşı durmak Türk devletlerinin bir görevi olmalıdır.
Ayrıca, Türk Devri olarak nitelendirilen bir dönemde şimdilik gözlemci statüdeki Türkmenistan’ın teşkilata tam üyeliğinin, 2024 yılında Kırgızistan’da gerçekleşecek bir sonraki zirve toplantısında gerçekleşeceğine inanmak kalıyor.