
Cour Balat sanat galerisi, "Avludaki Sır" sergisiyle kapılarını sanatseverlere açtı. Saliha Nur Çetinkaya'nın küratörlüğü üstlendiği sergide, İkranur Doğan, Elif Yıldıran, Tülay Yıldıran, Kübra Keskin, Yasin Giray Demir, Elif Macit Demir ve Kübra Hacer Erdoğan'ın eserleri görülebiliyor.

Sergide, çini, yağlı boya, hat, tezhip, ebru, hendesi tezyinat gibi disiplinlerden seçilmiş eserlere yer veriliyor.

"Niyetimiz, çeşitlilikleri bir avluda bir araya getirmek"
Çetinkaya, galerinin açıldığı binanın 1907'de inşa edildiğini belirterek, "İsmi Fransızca'da avlu anlamına gelen 'cour' kelimesinden geliyor. Niyetimiz, ortaya çıkışımız, insanları, farklılıkları, çeşitlilikleri bir avluda bir araya getirmek, buluşturmak." dedi.

Çetinkaya, sergi alanının üç katmanlı bir yapıda olduğunu anlatarak, "Alanda bir giriş sizi karşılıyor, orta alana geçiyorsunuz. Orta alanda atölyemiz var ve son alan mahzen alanı. Mahzen alanında daha özel ve gizli parçaları sergiliyoruz. Ana tablolarımız, Anadolu kadınlarından yola çıkılarak oluşturulmuş eserler." ifadelerini kullandı.
Sergide ebru sanatını kullanarak yapılan manzara resimlerinin de yer aldığını bildiren Çetinkaya, "Görülmemiş, duyulmamış ama gerçekten çok kıymetli eserler. Çizgisine hayran olduğumuz eserleri toplamış olduk buraya. Bu avludaki en temel amacımız, insanları bir araya getirmek. Sadece bir sergi alanı değil, izlenilmelerini ve o ana şahit olmalarını istedik. Burası üç büyük imparatorluğa ev sahipliği yapmış bir yer. O yüzden bütün avlunun paydaşları burada o ruhu yaşasın istedik." diye konuştu.
"Gündüzünü, gecesini aydınlık tutacağımız bir yer olarak planladık burayı"
Saliha Nur Çetinkaya, atölye alanını sadece sanat değil, her pratiği eğitime dönüştürebilecekleri, farklı disiplinlerde eğitimlerin olacağı bir avlu olarak tasarladıklarını söyleyerek, şunları kaydetti:
"Avlumuz üç alana yayılıyor. Birincisi sanat galerisi olarak hizmet veriyor, ikincisi bir workshop, atölye, söyleşi ve etkinlik alanı olarak hizmet verebiliyor. Üçüncüsü de atölye yapan paydaşlarımızı kurumlarla birleştiren, onların yeteneklerinin kurumsallaştığı bir alan. Şu anda yaklaşık 30 tane atölye belirledik. Gündüzünde, gecesinde aydınlık tutacağımız bir yer olarak planladık burayı. Sergimiz ekim sonuna kadar devam edecek. Fakat maalesef aramızdan ayrılan eserlerimiz de olacak.
Gelecekte hem bir sergi alanı hem farklı sanatçılarla bir araya gelinen atölyelerin yer aldığı canlı bir yapı oluşturmayı hedeflediklerini vurgulayan Çetinkaya, "Atölyeleri galeri ruhunun, sanatın içinde sunmak istiyoruz. Genelde atölye dediğimizde insanların aklına sadece sanat atölyeleri geliyor ama burada binicilik gibi teorik kısmı burada olan, sonu çiftlikte biten programlar da tasarlıyoruz. Teoriden pratiğe, Balat'ın sokaklarına dökülen bir noktaya doğru ilerlemek istiyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Çetinkaya, açılış sergisinin gelirinin bir kısmını Gazze'ye göndereceklerine işaret ederek, "Onlara umut olması, eşitlik temennimizi iletmek amacıyla buna niyet ettik. Ekim ayı boyunca ufak kahvelerimiz de dahil olmak üzere, sergimizdeki tüm eserlerden, satın alınmış tüm parçalardan gelen gelirin bir kısmı inşallah Gazze'ye ulaşacak umuduyla yola çıktık." dedi.

Anadolu kültürü yansıtıldı
Sanatçı İkranur Doğan ise serginin dördüncü durağında olduğuna değinerek, "Anadolu kültürünü yansıtan eserlerin Türkiye'yi gezmesi benim için çok kıymetli. Gerçekten çok özel yerler ev sahipliği yaptı. Gelenlerden aldığım geri bildirimler benim için çok özel. İnşallah devamı da olacaktır." ifadelerini kullandı.

Sanatçı Elif Yıldıran, Saliha Nur Çetinkaya'nın güzel bir düşünceyle yola çıktığını, pek çok alanda deneyimli kişilerle iletişim kurduğunu, kendisinin de tezhip çalışmalarıyla sergide yer aldığını belirtti.
Serginin mekan ve tarihle bütünleştiğini vurgulayan Yıldıran, "Çünkü yaptığımız şey geleneksel bir iş, modern bir iş değil. O çizgiler, tarihsel yapıyla bir araya geldiği zaman farklı bir doku kazanıyor haliyle. O anlamda klasik eserlere yer verilmiş olmasını çok kıymetli buluyorum. Sergide dört eserim var." diye konuştu.

Sanatçı Kübra Hacer Erdoğan, satışlardan elde edilen gelirin bir kısmı Gazze'ye bağışlanacağı için mutlu olduğunu dile getirdi.
Hendesi tezyinat ile uğraştığının altını çizen Erdoğan, sergide iki eserinin olduğunu söyledi. Erdoğan, eserlerden birinin adının "Rumeli" olduğunu belirterek, şu bilgileri verdi:
"Rumeli'de Hıristiyan, Müslüman pek çok farklı ulustan insanın bir arada, geleneklerini birbirleriyle ahenk içerisinde sürdürebilmesinden kaynaklı olarak adını Rumeli koyduk. Aynı zamanda tezyinat geleneksel tarafı yansıtırken, altına akrilikle yapılan desen akıtma dediğimiz teknik modern bir şeyi yansıtıyor. İkisinin ahenk ve uyum içerisinde bulunmasından dolayı eserimizin adını Rumeli koyduk. Diğer eser ses dalgaları. Bakıldığında eserde dört dalga ve dalganın altında açığa çıkan desenleri göreceksiniz. Mekana bakıldığında yeni bir el değdi ve bu kadar eski bir bina canlandı orada. Modern ile gelenekselin birleşmesi de zaten bence binadaki bu şeye çok uyum sağladı."



