
Unutulmaya yüz tutmuş aile albümlerinden ve sahaflardan toplanan "kimsesiz" fotoğraflar, "Hafızayı İşlemek" sosyal girişimiyle iğne iplikle işlenerek, geçmişten bugüne taşınıp bireysel ve toplumsal hafızaya katkı sağlıyor.

İstanbul'da yaşayan Damla Sandal, üniversite yıllarında şehri keşfederken dikkatini çektiği için sahaflardan satın aldığı eski fotoğrafların hikayelerini araştırmaya başladı.
Kimilerinin üzerine düşülen notları, günlüklerden çıkan fotoğraflardaki ipuçlarını takip ederek fotoğraftaki kişilerin yakınlarına ulaşmaya başlayan Sandal, dinlediği hikayeleri yeniden canlandırıp bugüne taşıma isteğiyle "Hafızayı İşlemek" sosyal girişimini oluşturdu.
Sandal, proje kapsamında düzenlenen atölyelerde, sahaflardan veya aile arşivlerinden getirilen siyah-beyaz fotoğraflar üzerine iğne iplikle nakış işlenmesiyle kişisel ve kolektif bir hafıza çalışması gerçekleştirmeye başladı.

Atölyelerde katılımcılar, eski fotoğraflardaki gündelik yaşama, mekanlara ve insanlara nakış yoluyla müdahale edip fotoğraflarla yaşanan an arasında bağ kurmaya başlayarak hem bireysel hem de toplumsal hafızaya katkı sağlıyor.
Geçmişin sadece nostaljik anı olarak değil, bugüne dokunan ve dönüştüren bir unsur olarak ele alınmasını amaçlayan projede kullanılan yöntem, dijitalleşen gündelik yaşama karşı yüz yüze etkileşim ve dokunsal üretim imkanı sunuyor.
Proje, sıradan insanların hikayelerini görünür kılmayı, resmi tarih anlatısına alternatif söz üretmeyi ve dijitalleşen dünyada yeniden yüz yüze gelerek üretmenin imkanlarını hatırlatmayı amaçlıyor.
Atölyeye katılanlar, proje kapsamında getirdikleri siyah-beyaz fotoğraflar üzerine nakış işleyip görünmez kalmış hayatları onurlandırıyor, hüzünlü anıları renklendiriyor.

Kimsesiz fotoğrafların hikayelerini araştırdı
Sandal, üniversite okumak amacıyla İstanbul'a geldiğinde şehri keşfetmek için gezdiği zamanlarda sahaflardan alışveriş yaparken satılan eski fotoğrafların dikkatini çektiğini söyledi.
Bu fotoğrafların hikayelerini araştırmaya başladığını ifade eden Sandal, "'Neden orada, neden satılıyor, neden kimsenin evinde değil de başkalarının önünde satış için bekliyor?' diye düşünürken başladı her şey. Bu fotoğrafların arkasındaki hikayeyi merak ettim, beğendiğim fotoğrafları toplamaya başladım, 15 yılda hatırı sayılır arşivim oldu. 'Bu öğrendiğim hikayeleri nasıl dönüştürebilirim?' diye düşünmeye başladım ve 'Fotoğrafa nakış yaparak bu hikayeleri anlatabilir miyim?' diye bir fikir oluştu. 'Hafızayı İşlemek' de bu edindiğim pratiği, anılar üzerine düşündüğümüz, kendi aile hafızalarımız üzerine konuştuğumuz bir atölye olarak başladı, şimdi her gün yeni hikayelerle katlanarak devam ediyor." dedi.
Fotoğrafların izini sürmenin kolay olmadığını vurgulayan Sandal, iğne iplikle müdahale ederek, yaratıcılığını kullanarak bunlara ilişkin yeni hikayeler oluşturduğunu dile getirdi.

"Eski fotoğrafların kimsesiz kalmasına içim burkulmuştu"
Sandal, "Eski fotoğrafların kimsesiz kalmasına içim burkulmuştu, onları bir gün bir şeye dönüştürme niyetiyle topluyordum. O insanların ortada kalmış fotoğraflarına bir değer yükleme, onlara o değeri geri verme çabası benimkisi. İlk atölyemizi 3 yıl önce Postane'de yapmıştık, bir yerden sonra fark ettim ki atölyeye gelen katılımcılar, aslında kendi ailelerine dair hikayeler getirmek ve onların hikayelerini işlemek istiyor. Biraz daha kendi aile hafızalarımızı deşmek; orada kimler vardı, kimler ne yaşamıştı, bunu aslında bir araya gelen 15-20 kişinin birbiriyle paylaştığı, diyalog kurduğu bir girişime dönüştürdük." diye konuştu.
Nakışı seçmesindeki amacın fotoğraflara renk katmak ve bunu bildiği yolla yapmak olduğunu ifade eden Sandal, şunları kaydetti:
"Eski fotoğraflara nakış yapmamdaki amaçlardan biri, nakışla bir kadın olarak benim de ifade etmekte güçlük çektiğim şeyleri biraz sembolize ederek anlatmak. Atölyelerde insanların anlatmaya olan ihtiyacını fark ediyorum. Hikayelerini duyurmak istiyorlar. 'Annem şöyle bir an yaşamıştı.', 'Teyzem şöyle bir başarı kazanmıştı.', dedesinin hikayesi, bunları paylaşmak istiyor insanlar. Nakış yaparken hem kolektif ama hem de bireysel çalışma yapıyor, kendi çalışmamızı ortaya çıkarıyoruz. İlk olarak getirdikleri fotoğrafın hikayesini konuşuyoruz, herkes neden o fotoğrafı getirdiğinden bahsediyor. Hiç tanımadığımız insanların bulunduğu ortamda kendimizi şeffaf şekilde anlatabiliyor, anılarımızı paylaşıyoruz. Bazen çok ağır hikayeler de çıkabiliyor. Çıktılara baktığımızda kim hangi rengi kullanmış, pul mu boncuk mu kullanmış, biraz da bunları kendileri yorumlayarak anlatıyorlar. Neden onları seçtiklerini, ne katmak istediklerini konuşuyoruz."
Sıradan insanların yaşamlarının, hikayelerinin de görünür olmasını amaçladığını anlatan Sandal, "Resmi tarih anlatısında başarılı kişilerin hikayelerini okuyoruz. Tarihe geçmemiş ailelerimizden insanların da hikayeleri duyulsun istedim. Bizler de zorlu hayatlar yaşıyoruz, hepimizin amaçları, hayalleri oluyor. Büyük alıntılarda sıradan insanların hikayelerine yer verilmiyor, bu da başka bir tarih anlatısı kurmak için bir çaba aslında." ifadelerini kullandı.

"Hüzünlü anıları renklendirmek istiyorlar"
Sandal, katılımcıların aile bireylerinin eski fotoğraflarını işlerken onlara farklı anlamlar katarak, geçmişe dair anıları renklendirme ve duygusal bir onurlandırma gerçekleştirdiklerini söyledi.
Katılımcıların geçmişe bir nebze olsun mutluluk katmaya çalıştıklarını aktaran Sandal, "Özellikle annesinin fotoğrafını getirenlerde şunu görüyorum; 'Annem çok zor bir hayat yaşadı, bizim için çok çalıştı, onu onurlandırmak istiyorum.' diyor. Ona kırmızı bir kazak, çiçek yapıyor, onu renklendirmek istiyor. Bazen zorluk çekmiş insanların hüzünlü anılarını, varoluşlarını biraz daha renklendirmek istiyorlar. Belki onların yaşayamadığı o mutluluğu vermek, oraya taşımak istiyorlar. Eski fotoğraflar, tüm ayrıntıları keşfettiğimiz ve ona iğne iplikle hayat verdiğimiz bir alana, toplumsal hafızaya dönüşüyor. Projeyle asıl hedefim, insanların birbirini anlayabildiği, dinleyebildiği ve paylaşımda bulunabildiği alanları çoğaltmak çünkü artık dünya o kadar dijitalleşti ki ekran sürelerimiz çok arttı; elimizle yaptığımız şeylere, bir araya gelmeye çok uzağız. Atölyenin biraz öyle alanlar yaratarak, diyalog kurma imkanı sunduğunu düşünüyorum." şeklinde konuştu.

Katılımcıların yıllardır evlerinde duran fotoğraflardaki ince detayları yapılan çalışmayla fark edip anılarını tazelediklerini ve ona farklı anlamlar kattıklarını kaydeden Sandal, bu şekilde geçmişi güncelle buluşturduklarını dile getirdi.
Sandal, "O fotoğraf yıllardır evinde duruyor. Küçük bir ayrıntı var. Mesela denizde yüzüyor, küçük bir ada var uzakta ama onu daha önce hiç fark etmemiş, yaşadığı o ana dair detayları fark ediyor. Yaptığımız biraz daha üzerinde durmak ve düşünmek aslında çünkü bu günümüzde çok yapabildiğimiz bir şey değil. Geçmişe dair düşünüyoruz ama onu bugüne de getiriyoruz. Bugün burada başka insanlarla birlikte konuştuğumuz için nostaljiden ziyade onu dönüştüren bir şeymiş gibi geliyor bana. Kendileri yaşamamış dahi olsalar, ailelerinin, başkalarının yaşadığı o deneyimleri bulunduğumuz masaya taşıyarak aslında dönüştüklerini düşünüyorum. Çünkü bazen öyle bir hikaye oluyor ki hiç aklımıza gelmeyecek bir şey ve o konu hakkında fikir sahibi olabiliyoruz. O yaşam deneyiminden, o tecrübeden biz de faydalanabiliyoruz. Geçmişi nostaljik bir an olarak görmek ve onu romantize etmek yerine o anı buraya getirmek ve onunla ilgili 'O eski an bizi nasıl dönüştürecek?', bunun üzerine düşünmek çok kıymetli." ifadelerini kullandı.
Katılımcıların, aile büyüklerinin ya da tanımadıkları kişilerin yaşanmışlıklarına dokundukça kendi hayatlarına dair de yeni farkındalıklar geliştirdiklerini, fotoğraflardaki detaylara yeniden bakarken unutulmuş anıları hatırlayıp ailelerine dair yeni şeyler keşfettiklerini belirten Sandal, bu sürecin geçmişi sadece hatırlamakla sınırlı kalmayıp bugünü anlamlandırma ve dönüştürme fırsatı sunduğunu sözlerine ekledi.