Çalışma ziyareti kapsamında bulunduğumuz Rusya’da MAKS-2019 Uluslararası Havacılık ve Uzay Fuarı’na katıldık ve sektörün yeni ürünlerini yerinde tanıma fırsatımız oldu. Savunma sanayiinde Rusya ve diğer ülkelerle iş birliğimizi artırırken milli imkan ve kabiliyetlerimizi her alanda geliştiriyoruz. Bu vesileyle ben de Sayın Putin’i 17-22 Eylül’de İstanbul’da yapılacak Teknofest’e davet ettim. Başbaşa ve heyetler arası görüşmelerde ikili ilişkilerimizi, Suriye ve Libya başta olmak üzere bölgesel konuları ele alma fırsatı bulduk. Ticaret, turizm ve S-400 bu konuların başında geliyor.
Suriye’de siyasi çözüm için çalışmalarımız devam ediyor. Bu çerçevede Anayasa Komitesi’nin kurulması ve çalışmalarına hemen başlaması önem arz ediyor. Burada en acil konu İdlib Mutabakatı’nın uygulanması ve devam eden operasyonların durdurulmasıdır. Bu bölgede yeni bir insani krizin yaşanmasını istemiyoruz. Biz terör örgütlerinin tamamına karşı mücadelede kararlıyız. DEAŞ, PYD-YPG, HTŞ; hepsi bertaraf edilmelidir. Bu konuda taviz vermeyiz. 12 gözlem noktamız İdlib’de çok önemli bir vazife icra ediyor. Görevlerine aynı şekilde devam edecekler. 16 Eylül’de Ankara’da yapacağımız Üçlü Zirve’de bu konuları da Sayın Putin ve Sayın Ruhani ile ele alacağız.
Fırat’ın doğusunun PYD-YPG’den temizlenmesi için de önemli adımlar atıyoruz. Güvenli bölge kurulması için ABD ile vardığımız mutabakat bu yönde atılmış doğru bir adımdır. Bu çerçevede ortak harekât merkezi kuruldu ve ortak devriyeler yakında başlayacak.
Burada iki hususun altını çizmek isterim. Birincisi Münbiç’tekine benzer bir oyalamaya asla müsaade edemeyiz. Süreç hızlı ilerlemelidir. İkincisi Fırat’ın doğusunun PKK-YPG-PYD için korunaklı bir bölge haline gelmesine izin vermeyiz. Burada bir terör koridoruna izin vermedik. Bundan sonra da adımlarımızı buna göre atacağız.
ABD, DEAŞ ile mücadele gerekçesiyle terör örgütü PYD-YPG ile kurduğu ilişkisine son vermeli, bu örgüte meşruiyet kazandıracak ve alan açacak adımlardan kaçınmalıdır.
Sayın Putin ile Libya konusunu da ele aldık. Libya’da Birleşmiş Milletler çatısı altında siyasi çözüm için atılan veya atılması gereken adımları konuştuk. Keşmir konusunu da ele aldık. Keşmir’de yeni gerilim ve çatışmalara yol açacak adımlardan kaçınılması gerektiğini özellikle ifade ettik. Bu konularda da Sayın Putin’in hassasiyetini gördüm.
* İdlib’de rejim güçleri tarafından Astana çerçevesine uymayan müdahaleler gerçekleşiyor. Türk askerini de tehdit ediliyor. Bu saldırıları önlemek için ne yapılacak? Şam yönetiminin anlaşmalara aykırı tutumunu engelleme konusunda Rusya’nın atacağı bir adım olacak mı?
Sayın Putin’in bu konuda birlikte bir dayanışmanın gerektiğinden bahsetti. Biz de kendisine bununla ilgili olarak dışişleri, savunma ve istihbarat teşkilatımızın müşterek çalışma içerisinde olabileceğini ifade ettik. Ama biz burada birbirimizi kesinlikle rahatsız etmemeliyiz.
Geçenlerde bizim gözlem noktamıza yapılan saldırıda bir şehidimizin olmasının, daha sonra yine bir saldırı yaşamış olmamızın bizi millet olarak ciddi manada rahatsız ettiğini kendisine ifade ettik. Onun da özellikle söylediği şey şu; “biz burada dostumuz Türkiye’nin ve bu gözetleme kulelerinin çevresinde görev yapan Türk askerlerinin zarar görmesini istemiyoruz.” Beraber çalışmanın devam ettirilmesi şarttır.
* ABD ile yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen güvenli bölge mutabakatının sahada yürüdüğü görülüyor. Durum bizim açımızdan tatmin edici mi?
Fırat’ın doğusu konusu özellikle Sayın Trump’ın çok iddialı bir çıkışıydı. Fakat o iddialı çıkıştan sonra maalesef Trump bu işin üzerinde duramadı. Hep Obama’ya yüklendi; yani “biz bu bedeli onlardan dolayı ödüyoruz” dedi. Tamam da onlar geçti, şimdi sıra sende, ne yapacaksan yap. Ama yapamadı. Adamlarını gönderdi, bizim arkadaşlarla görüşmeler oldu. Bütün bu görüşmelerden sonra en sonunda onlar Obama’nın söylediği 20 milin (32 km) dışında bir teklifle arkadaşlarımızın karşısına geldiler. Yani derinliği daha da daralttılar. Bunun üzerine ben Hulusi Paşa ve ekibine dedim ki “burada bunu şöyle böyle yapmanıza gerek yok. Biz bunu bu şekilde bir başlatalım ve bu süreci sürdürelim. Daha sonra da zaten gereği yapılır” dedik ve adımı attık. Şu anda bu süreç bir şekilde işliyor ama biz tabi asla rehavete kapılıp da hazırlıklarımızı bir kenara koymadık. Şu anda bütün sınır boylarında hazırız.
Trump’ın söylediği kadar değil. Biraz daha dar ama biz planımızı ona göre yaptık.
* Kara birliklerimiz girmeye hazır mı?
Onun için söylüyorum işte. Şimdi hepsi sınırda. Bütün personel, zırhlı taşıyıcılarımız hepsi sınırda. Yani her an her şeyi yapabilecek durumdayız. Bizim için orada bir sıkıntı yok.
Münbiç’te de şimdi PYD-YPG numara çekiyor. İşte çıktık, çıkıyoruz vesaire... Çıktıkları yok. Biraz bir azalma olayı var ama asıl olan Kobani ötesi... Oralarla ilgili olarak da biz tabi diğer taraftan güvenli bölge hazırlıklarının da çalışmasını yapıyoruz. Güvenli bölge ile ilgili olarak da inşallah 16 Eylül’de Türkiye’de yapacağımız Türkiye-Rusya-İran Üçlü Zirvesi’nde bunu da aramızda konuşacağız.
* Su-35 ve Su-57 uçaklarını da incelediniz. F-35’lerin verilmemesi halinde Türkiye bu uçakları alternatif olarak değerlendirebilir mi?
Bununla ilgili daha önce açıklamalarımızı yaptık. Bir defa şunun bilinmesi lazım; biz hiçbir zaman kendi bağımsızlık mücadelemizi birilerinin dudaklarının arasına bırakamayız. Bu bağımsızlık mücadelemiz için uçak olsun, çeşitli savunma sistemleri olsun, helikopter olsun, bugüne kadar biz bunların teminini yaptık.
Bu noktada daha önce yaptığım açıklama şuydu; “F-35’ler noktasında biz pazar değiliz. Biz burada üreticiyiz. Burada hem mali olarak gerekli desteği veriyoruz hem de parçalarına üretimde katılmak suretiyle biz bu işin üretiminde varız.” Burada eğer ABD bizimle ilgili kararını verirse, bir defa buradaki 8-9 ülkenin her birine uçak başına nereden bakarsanız bakın 8-9 milyon dolar maliyet bindiriyor. Bunu da tabi kendilerinin düşünmesi lazım.
Biz şu anda beklemedeyiz. Nihai kararlarını bekliyoruz. Zannediyorum birkaç gün içerisinde Sayın Trump ile bir telefon görüşmemiz olacak. Bunları tekrar gündeme getireceğiz. Kendileriyle bunu konuşacağız. Onların nihai kararını da öğrendikten sonra adımlarımızı atacağız. Yani biz şu endişeyi taşımıyoruz; “Acaba bu olmazsa ne olur” diye bir şey yok. Her şey olur. Temin edebileceğimiz pazarlar çok.
* Su-35 ve Su-57 uçakları da alternatifler arasında mı?
Niye olmasın? Boşuna gelmedik buraya.
* Orman yangınları çok hassas bir mesele. Kamuoyu duyarlılığı nasıl oluşturulabilir?
Biz elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. STK’ların da çalışma yapması lazım. Dünyanın hiçbir yerinde terör örgütleri orman yaksa bile üstlenmez. Negatif bir şeydir. Liste yapıyorlar ve “biz yaktık” diyorlar. İnsanları öldürüyorlar. Teröre karşı kamuoyundan yeterince ses çıkmıyor. Her şey devletten bekleniyor. Ne diyor; idam, idam, idam... Tamam da ben cumhurbaşkanı olarak açıklıyorum; “Meclis versin idam karanını ben bunu onaylarım” diyorum. Bugün de aynı yerdeyim. En yakın çevremde olanlar bile bana ne diyorlar biliyor musunuz; “Avrupa şöyle yapar, şurası burası böyle yapar...” Peki o canın yakınları ne yapar?
* Kadın cinayetleri konusunda yeni önlemler var mı? Ne yapmak lazım? Siz de Emine Bulut’un babası ile konuştunuz...
Adalet Bakanıma da söyledim; ‘hukuk içerisinde ne yapılıyorsa yapacaksınız’ dedim. Bizim bir şey daha yapmamız lazım. Tabi benim partimdekiler de dahil burada benim gönlüm açık ve net idamdan yanadır. Bir kadını bıçaklayarak öldürüyorsun, hem de yavrusunun gözleri önünde. O yavru “anne ölme” diyor. Kan revan içinde kadıncağız. Ondan sonra çıkıyor bazıları da insan hakları mücadelesi veriyor. “Bu nasıl istenir, Avrupa’da bu yok.” Avrupa’da bu yok diye biz doğrudan, haktan sapacak mıyız? ABD’nin çeşitli eyaletlerinde var. Dünyanın değişik ülkelerinde var. Demek ki oluyor. Can bu kadar basit mi? Biz burada bir defa insana değer nasıl verilir bunu ortaya koymamız lazım. O zaman bütün bu insan hakları savunucularına sormak lazım; hadi gidin şu savaşları durdurun bakalım durdurabiliyor musunuz? Buralarda bunca insan öldürülüyor. Şimdi Suriye’de sadece son günlerde 500 sivil öldürüldü. Haydi gidin durdurun. Varil bombaları atılıyor. Arakan’da ne yaptınız? Hiç... Ben şahsen parlamento bu işin müzakere eder, tartışır, kararını verirse kesinlikle onaylarım. Vicdanım sesine de bu noktada inanıyorum.
TERÖRE KARŞI YALNIZ CUMHUR
* Türkiye’nin, PKK terör örgütünü tasfiyesi ne aşamada?
Şunu bütün samimiyetimle söylemem lazım; muhalefetin terörle mücadele diye bir derdi yok. Terörle mücadele şu anda sadece Cumhur İttifakı’nın verdiği bir mücadeledir. Burada biz yanımızda sadece MHP’yi bulduk. Bunun dışında herhangi bir siyasi, terörle mücadelede bizim yanımızda yer almadı. Şu anda dağ taş demeden mücadelemiz sürüyor. Malum; üç tane teröre bulaşmış belediye başkanını idari bir kararla görevden aldık. Niye aldık? Çünkü bunlar, fakir fukaranın garip gurebanın alın terini, vatandaşımıza hizmet üretsinler diye belediyelere dağıtılan vergileri illeri için harcamak yerine bakıyorsunuz Kandil’e gönderiyor. Kandil’de bunlar kurşun oluyor. Bunlar tespitli. Biz bunları nasıl olur da hâlâ o makamlarda tutarız.
Şimdi düşünün; Mardin Belediye Başkanı çok enteresandır. Neymiş, hastaymış. Hasta olduğu için adli kontrolle cezaevinden bırakıldı. Bu kişi neydi? Mahkum değildi ama tutukluydu. Adli kontrolle serbest bırakıldığı halde Ankara-İstanbul yolunda ana muhalefetin başıyla beraber yürüyüş yaptı. Hasta hasta! Kusura bakmasınlar bunları da göz göre göre yutamayız. Diyarbakır aynı. Van aynı. Bunların dışında göreceksiniz, inşallah Meclis açıldığı andan itibaren bu noktada önümüzde birçok dosyalar var. Bu dosyaların hepsi masaya yatacak. Ondan sonra da Meclis gereken kararını verecektir.
Benim seçim öncesi kampanyalarda söylediğim şeyler var. Siz zannediyor musunuz şu anda belediye başkanı olanların birçoğu hakkında herhangi bir soruşturma, kovuşturma veyahut mahkeme dosyaları çıkmayacak. Çıkacak. Bunlar bizim duygusal olarak vereceğimiz kararlar değil. Yargı verecek kararları. Yargı ne karar verirse verecektir.
Son günlerde peş peşe yanan orman alanları ile ilgili terör örgütünün bir parmağı tespit edildi mi?
Bu konuyla ilgili olarak belli bir safhadan sonra bu endişeyi ekipler de taşıdı. İçişleri Bakanımız Süleyman Bey de taşıdı. Şimdi terör örgütü orman yangınlarını sahiplendi. Tabi bu konunun üzerine gidiyoruz.
* Çıkardıkları orman yangınlarıyla ilgili bir liste yayınladılar ama bununla ilgili bir taraftan hiçbir ses çıkmamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bunların terör örgütüne yönelik bir derdi var mı? Yaşadığımız seçim sürecinde de bu terör örgütü kiminle el eleydi, kol kolaydı? Kime destek verdi? Hepsi ortada ve bu dörtlü grup bu çalışmayı yaparken kimse dertlenmedi.
Şu anda bir olay daha çıktı ortaya; Türk Hava Kurumu meselesi. THK’nin arkasında kim var? CHP’li milletvekili. Onun arkasında CHP. Bunu savunuyorlar ve “Bakanlık neden THK ile çalışmıyor?” diyorlar. Yahu bu adam zaten mezarlığa dönüştürmüş THK’yi. Oradaki uçakların motorları, pervaneleri yok. Yani rezillik diz boyu. Şimdi büyük ihtimalle şurada birkaç gün içerisinde orayı da masaya yatıracağız. Yani bu THK ile bir yere varamayız.
Mesela MAKS-2019 Fuarı’nda yangın söndürme uçakları, aynı zamanda helikopterlerle ilgili de bilgiler aldım. Şimdi Tarım ve Orman Bakanımız Bekir Bey’i buraya da bir göndereceğiz. Onlarla bir çalışma yapmak suretiyle gerekirse buradan da belki istifade yollarına gidebiliriz.