Abdülhak Hamid: Sanatıyla övüldü, yaşantısının bir yönüyle yerildi

04:0015/04/2025, Salı
G: 15/04/2025, Salı
Yeni Şafak
Abdülhak Hamid
Abdülhak Hamid

Sanatıyla övülen, yaşantısıyla yerilen bir isim olmuştur, edebiyatımızda Abdülhak Hâmid. Yahya Kemal’in aktardığına göre Süleyman Nazif, onun için “Bundan yüksek şair, bundan alçak adam görmedim” demiş.

ALİM KAHRAMAN

Hâmid, 12 Nisan 1937’de vefat eder. Bu sene şairin 88. ölüm yıl dönümü. Sanatıyla övülen, yaşantısıyla yerilen bir isim olmuştur, edebiyatımızda Abdülhak Hâmid. Yahya Kemal’in aktardığına göre Süleyman Nazif, onun için “Bundan yüksek şair, bundan alçak adam görmedim” demiş. Hayatı bir tarafa, sanatındaki “yüksek” taraf, Necip Fazıl’ın da ilgisini çekmiş, aralarında, Hamid’in hayatının son döneminde bir çekim, ruh kıvılcımlanmaları yaşanmıştır. Bu yüzden Necip Fazıl, Türk edebiyatında kendisiyle ortaya çıkan metafizik damarın öncesinde, sadece bir parça Hâmid’in bulunduğunu kabule yanaşır.

Bu yazımızda Mehmet Âkif’ten de söz edeceğiz. Âkif hasta olarak Mısır’dan İstanbul’a döndüğünde Hâmid de hastaydı. Ölümleri arka arkayadır. Âkif’in ölümünden üç, üç buçuk ay kadar sonra da Hâmid ölür (Bu sırada Mehmet Âkif, altmış üç, Hâmid seksen beş yaşındadır). “Şair-i Âzam”, hasta hasta, yattığı binaya Âkif’i ziyarete gelir. Fakat takatsizliğinden birinci kattan yukarıya çıkamaz, merdivenlere oturup kalır. Oradan Âkif’e haber gönderir: “Ayaklarım merdivenleri çıkamıyor. Hürmetlerimi tahassürlerimi söyleyiniz. Şifayâb olmasına çok dua ediyorum.” Âkif de ona haber gönderir: “Teşekkür ederim. İnşallah ben kalkar, gelir kendilerinin hem ellerini hem ayaklarını öperim.” Bu sözler Hâmid’i ağlatır.

Hâmid’in dilinin “çapaklı” bir dil olduğu ilgililerince kabul edilmiş bir durumdur. Onun şiirindeki sanatsal değer dildeki çapaklara ve savrulmalara rağmen yine de kendini gösterir. Şiirde mükemmeliyetçi diyebileceğimiz bir dil anlayışına sahip olan Mehmet Âkif ve Yahya Kemal, onu bu yönüyle eleştirmişlerdir. Mehmet Âkif ve Yahya Kemal, bir çok şairin dizeleri üzerinde kafa yormuş, kendilerine göre o dizelerin mükemmel söyleyişlerini dost meclislerinde çevresindekilerle paylaşmışlardır.

Mehmet Âkif’in Hâmid’den düzeltmelerine bazı örnekler vermemiz gerekirse, Âkif, Eşber’de geçen “Sahrayı şebih edip mesile/Derya kuşanan taliasıyla” söyleyişindeki birinci dizeyi “Sahraları döndürüp mesile” şeklinde düzeltmiştir. Yine Hâmid’e ait “Mûcip ne hakarete apansız?/Tarihi yazan benim yapan siz!” söyleyişinde ilk dize Âkif tarafından “Mûcip ne hakarete sebepsiz” haline getirilerek düzeltilmiştir. Bu düzeltmelere rağmen Hâmid’in sanatına verdiği değeri ifadeden de geri durmaz Âkif, “Nazımdan ne çıkar, hüner bu beyti söylemekte” der.


“DAHİ OLMASAYDI ŞAİR OLURDU”

Âkif’le ilgili bu aktarımları Midhat Cemal’den yaptık. Yahya Kemal’in Hâmid’den yaptığı düzeltmelere örneği de Vedat Günyol’un Yeni Ufuklar dergisinin Aralık 1958’de (sayı: 79), Yahya Kemal’in ölümü üzerine yayımlanan “Yahya Kemal’le Konuşma” başlıklı yazısından vereceğim (En başta aktardığımız Süleyman Nazif’e ait nükte de aynı yazıdan). İşte Yahya Kemal’in bir sohbetinde Vedat Günyol’un izinsiz aldığı notlar: “Onu [Hâmid’i-A.K] mahveden dâhilik. Dâhi olmasaydı, şair olurdu. Bence Hâmit Bey’in yüz kadar mısraı vardır. Etoffe’u [Kumaşı-A.K] var. Methedilen şeyler beş para etmez. En güzel eseri Sultan Selim manzumesidir. Muazzam bir imaj: ‘Verir başındaki destar mevte heybet.’ Şöyle demeliydi bunu: ‘Ölüm başındaki destardan alır heybet.’”

Böylece devam ediyor, Yahya Kemal’in sözleri. Tabii burada hem Mehmet Âkif hem de Yahya Kemal’in yaptığı düzeltmelere kendileri açısından bakarsak, dizeleri düzeltirken onları kendi söyleyişlerinin bir parçası haline getirmiş olduklarını da ifade etmiş olalım. O dizeler Hâmid’in olmaktan çıkmaktadır artık. Buradan hareket edersek, Yahya Kemal’in başka bir dilden yaptığı şiir çevirilerini kendine ait yeni bir şiir gibi görmeye yatkın olduğunu da ifade edelim. Güçlü çevirinin böyle bir özelliğinden söz eder o.

Yeni Ufuklar’daki “Yahya Kemal’le Konuşma” bu aktardığım yönleriyle dikkat çekici. Sanırım Yahya Kemal’in kitaplarında da yer almadı. İlgisi dolayısıyla Yahya Kemal Enstitüsü Müdürü değerli Mehmet Samsakçı hocanın dikkatine sunalım.

Eski ediplerin, şairlerin nüktedanlıklarını bilirsiniz. Nükte parlatmalarıyla tanınan Süleyman Nazif’ten bir örneği aktarmış olduk yukarıda. Mehmet Âkif, Yahya Kemal, Necip Fazıl gibi adı geçen diğer şairlerden de örnekler verilebilir. Ancak bu yazının ekseninde bulunan isim Abdülhak Hâmid olduğu için onun kendisi hakkındaki bir nüktesinden de bahsedelim burada.

Hâmid’in uzun bir ömrü olduğunu belirtmiştik. Tanzimat’tan Cumhuriyet’e uzanan bir ömür onunki. Namık Kemal’lerle yol yürüdüğü gibi aralarında elli iki yaş fark olan genç Necip Fazıl’la da evinin salonunda yan yana olmuştur. Ölümüne yakın yıllar birçok alanda olduğu gibi dilde de bazı değişikliklerin gerçekleştirilmesi için tartışmaların başladığı bir dönemdir. Yeni harflerle beraber yeni bir imlaya da geçilmiştir. Bu arada “Mehmed”, “Hâmid” gibi isimlerin sonundaki “d”ler “t” olmuştur. Şair bu durum için şu nükteyi yapar: “Âhir-i ömrümüzde ismimizin sonuna bir it taktılar!” Yine aktarıldığına göre bu konuyla ilgili bir nüktesi daha var onun. “Hamdık, it olduk!” Burada da yeni imlada uzatmaların kalkmasına bir gönderme yapıyor olmalı. “Hamit” yazılışıyla “a”nın üzerindeki uzatma da kalkınca hem “ham” hem de “it” olmuş oluyor. Bugün bu tür kelimelerdeki uzatmalar söyleyişte de kaldırıldı. Televizyon haberlerinde bile Hâlit, Âdile gibi kelimelerdeki “â”lar kısa okunuyor (Allah’tan Âkif, hâlâ uzun okunuyor).

Abdülhak Hâmid’i bugün hem şanslı, hem şansız görüyorum. Şanslı gördüğüm taraf, eserlerinin külliyat halinde yeni alfabeye aktarılmış ve basılmış olması. Bunda Mehmet Kaplan ve İnci Enginün’ün emekleri önemli. Mehmet Kaplan öğrencisi olan İnci Enginün’e bu tavsiyede bulunarak, Enginün’ün ise bu tavsiyeye uyup külliyatı uzun emekler sonunda ortaya çıkararak bir değer bilirlik örneği ortaya koymuştur. Şanssızlık, dil külfeti sebebiyle bugün bu eserlerin okuma tercihleri bakımından yeterli ilgiyi görmüyor olması. Yine de akademik alanda Hamid hakkında, bugün irili ufaklı birçok çalışma yapılmıştır. Hamid bilinmeyen, ulaşılamayacak yerde biri değil en azından.


#Abdülhak Hamid
#Yahya Kemal
#Süleyman Nazif