Allah, yerin ve göğün bütün imkânlarını insanın hizmetine verdi. Onu akıl nimetiyle donattı. Onu kendi haline bırakmayıp rahmetini elçiler vasıtasıyla insanlar arasında yaydı. Prof. Dr. Soner Duman’ın geçtiğimiz günlerde Timaş Yayınları etiketiyle okurlarıyla buluşan “O Bize Yeter” isimli yeni kitabı da İslam’ın ışığında ibadet, huzur, dua, tövbe, sosyal ilişkiler, şükür, korku, karakter, ahiret ve daha nice konuya odaklanıyor. Duman ile yeni kitabını konuştuk.
Sosyal medya modern zamanların kaçınılmaz bir gerçeği olarak hayatımızda son derece önemli bir rol oynuyor. Özellikle genç neslin neredeyse tamamı bu mecrada yer alıyor. Ben, Müslüman ve ilahiyatçı bir akademisyen olarak bu mecrada söylenecek bir sözüm olduğuna, gençlere verecek bir mesajım olduğuna inanıyorum. Sosyal medyada her kesimden insanın rahatlıkla anlayabileceği, günlük hayatımıza ilişkin kimi zaman bir âyet, kimi zaman bir hadis veya bir olay üzerinden mesaj veren yazılar yazıyorum. Önceki yıllarda bu yazılarımın bir araya getirilmesiyle oluşan kitapların özellikle gençler arasında oldukça kabul gördüğünü gözlemledim. “O Bize Yeter” adlı kitabımda da bu yazılarım içinden, bir Müslümanın Allah’a olan inanç ve bağlılığının günlük hayatına nasıl yansımaları olduğunu içeren yazılarımı seçtim. Allah inancının kalbin bir köşesinde hapsedilen bir şey olmadığını, pratiğe yansıdığını örnekler üzerinden göstermeye çalıştım.
Kur’an bir Müslümanın varlıklara, olaylara, insanlara nasıl bakması gerektiği konusunda bir pusula, bir haritadır. Allah Resûlü de bize hayat yolunda nasıl yürüyeceğimizi öğreten bir rehberdir. Kur’an’ın ve peygamberimizin rehberliğini inkâr veya ihmal ettiğinizde hayat anlamını yitiriyor. Evrenin nasıl ve niçin var olduğu, sizin bu dünyada bir misyonunuzun olup olmadığı soruları cevapsız kalıyor. Rabbimiz bir âyette peygamberimize “Bu kitabı sana insanları karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için gönderdik” (İbrahim 1) buyuruyor. Demek ki hayatımızda Kur’an ve Allah Resûlü’nün rehberliğini bize yansıtan sünnet yoksa hayatımız karanlıklar içinde kalmaya mahkûmdur. Yaşantımızda taşlar ancak bu ikiliyi dikkate aldığımızda yerli yerine oturuyor.
İnsanı insan yapan aslî özelliği ona Yüce Allah tarafından verilmiş olan ruhudur. Huzur dediğimiz şey beden ile değil ruh ile ilgilidir. Ruhumuz Allah’tan geldiğine göre onu huzura kavuşturacak olan şey de ancak Allah’tan gelen şeyler olabilir. İnsan Rabbini tanıdığında, var oluş amacını kavradığında, dünya hayatının bir imtihan olduğunu anladığında huzura giden yolda gömleğinin ilk düğmesini doğru iliklemiş demektir. Bundan böyle hayatını Allah’ın çizdiği sınırlara, koyduğu kurallara riayet ederek yaşamaya başladığında artık hayatında hangi durumlarla karşılaşırsa karşılaşsın iç dünyasındaki manevî güç ve kuvveti, ruhundaki sükûnet ve dinginliği onu asla bırakmıyor. Allah Resûlü huzurun gerçek iman ile irtibatlı olduğunu ve şuurlu bir mümin dışında bir kimsenin bunu asla bulamayacağını şu sözünde ifade ediyor: “Müminin durumu gerçekten şaşılacak bir durumdur; çünkü onun her işi kendisi hakkında hayırlıdır. Eğer bir rahatlıkla karşılaşırsa buna şükreder ve bu durum onun için hayırlı olur. Bir sıkıntı ile karşılaşırsa buna sabreder ve bu durum da onun için hayırlı olur. Böyle bir durum müminden başkası için söz konusu olmaz.” (Müslim)
Bizi var oluş sebebimiz hakkında düşünmekten alıkoyan çemberin içinden çıkmak, gaflet uykusundan uyanmak için öncelikle ölüm gerçeği ile yüzleşmemiz gerekir. İkinci olarak da bireyselliğe son vermemiz gerekir. Çoğu insan, milyonlarca kişinin yaşadığı şehirlerde kalabalıklar içinde yalnız bir hâlde hayat sürüyor. Bireysellikten kurtulmanın en kesin yolu bir Müslümanın cami ile beden ve gönül bağı kurmasıdır. Hayatımız bir tablo ise namaz o tablonun çivisidir. Çivisi çıkmış bir tablonun duvarda durması mümkün olmadığı gibi namaza gereken önemi vermediğimiz zaman da hayatımızın bir düzene girmesi mümkün değildir. Üçüncü olarak sosyal sorumluluk projelerinde görev almak, sivil toplum kuruluşlarının gönüllü yardım faaliyetlerine katılmak da bizi bencillik ve tembellikten koruyacak, hayatımızı bir amaç uğrunda yaşama yolunda bize bir hedef belirleyecektir. Her gün mutlaka Kur’an’dan bir miktarı anlayarak (meal ve tefsiriyle) okumak, Allah Resûlü’nün hayatını öğrenmek, yanlış yaptığımızda uyaran, doğru yaptığımızda teşvik eden dostlar kazanmak, bizimle aynı ideallere sahip arkadaşlar edinmek de bireysellikten kurtulmak adına son derece önemlidir.