Mondros Mütarekesi’nin ardından işgale uğrayan Anadolu topraklarındaki binlerce yıllık tarihi ve kültürel zenginliklere Batılı devletler göz dikmişti. Anadolu’nun işgali esnasında Yunanlılar, Fransızlar, İngilizler, İtalyanlar ve Amerikalılar yoğun bir şekilde tarihi eser kaçakçılığı faaliyetinde bulunmuş ele geçirdikleri eserleri ait oldukları topraklardan kopararak yurt dışına götürmüşlerdi.
İşgal kuvvetlerinin Anadolu’da gerçekleştirdikleri kaçak kazılar ile kaçırdıkları eski eserlerin akıbetini Yahya Coşkun “Esir Şehirlerin Eserleri” isimli Kronik Kitap’tan çıkan kitabında tüm boyutlarıyla ortaya koyuyor. 2020-2023 yılları arasında Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdür Yardımcısı olarak yurtdışına kaçırılan eserlerin Türkiye’ye getirilmesi konusunda görev almış olan Yahya Coşkun, doktora tezi olan bu çalışmasında Anadolu’dan kaçırılan eserleri ve yapılan kaçak kazıları Cumhurbaşkanlığı Osmanlı ve Cumhuriyet Arşivleriyle, İstanbul Arkeoloji Müzeleri Arşivi’den ilk kez yayınlanan belgelerle gözler önüne seriyor.
ESKİ ESER KAÇAKÇILIĞI VE BATI DÜNYASI
Osmanlı Devleti’nin son döneminde müzeciliği, Müze-i Hümayun’un tesisini, arkeolojik kazıları, eski eserlerin hukukunun doğuşu ve gelişimini irdeleyen kitap esasında Anadolu’nun farklı bölgelerini işgal eden Yunanlılar, İtalyanlar, Fransızlar, İngilizler ve Amerikalıların eski eser kaçakçılığına odaklanıyor.
30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasından sonra Osmanlı topraklarının dört bir yanında yaşanan işgallerde İtalyanlar, Fransızlar, Yunanlılar, İngilizler ve Amerikalılar eski eserlerle yakından ilgilenmiş, kazılarda tarihi eserler aramış veya mevcut eserleri kendi ülkelerine nakletmeye çalışmışlardı. Anadolu’da eski eser kaçakçılığı yapan işgal güçleri arkeolojiyi politik bir enstrüman olarak görmüş ve sahaya gönderdiği arkeologları bir nevi ajan olarak kullanmışlardır.
Yunanlıların işgal sahası içindeki eski eser bulunabilecek hemen her yeri kazdığı ve bu kazılarda çıkardıkları eserleri ülkelerine kaçırdıklarını ortaya koyan kitap, işgalcilerin Anadolu topraklarının yalnız üstüne değil, altına da göz diktiklerini vurguluyor. Yunanların işgal dönemindeki kaçak kazıları ve eski eserlere verdikleri zararların Osmanlı raporlarına açıkça yansıdığı ifade ediliyor.
Yunan kuvvetleri aynı zamanda işgal ettikleri bölgeler içinde Fransızların ve Amerikalıların arkeolojik kazı yapmalarına müsaade etmiş kimi zaman bu ülkelerin eser kaçırmasına izin vermişlerdir. Batı Anadolu’da gerçekleştirdikleri kaçak kazılarda ele geçirdikleri eski eserleri Yunanlılar Atina’daki Ulusal Müze’ye taşınmışlardır. Yunan işgal güçleri başta İzmir ve çevresi olmak üzere hem işgal esnasında hem de şehirleri terk ederken müzelerde, depolarda ve arazideki eski eserleri tahrip etmiş, saldırdıkları evlerde, camilerde yükte hafif pahada ağır ne varsa yağmalamışlardır.
İtalyanlar daha işgal öncesinde Roma’nın varisi oldukları iddiasıyla başlattıkları arkeolojik faaliyetlerini işgalle birlikte arttırmıştır. Bodrum Kalesi, Gökçallar Nekropolisi, Milyos Antik Kenti ve Antalya’da kaçak kazılar yaptıkları, İtalya’nın Antalya konsolosunun evinde ve konsoloshanede tarihi eserlerin yakalandığı belgelere yansımıştır. Isparta, Burdur, Elmalı, Fenike, Konya’da da İtalyanlar arkeolojik araştırma yapmışlardır. İtalyanların ordu ve konsolosluk eliyle gerçekleştirdikleri faaliyetler Osmanlı makamlarının tüm uyarılarına rağmen devam etmiş bazı eserler kaçırılarak Roma’daki Milli Müze’ye götürülmüştür.
Fransızlar Napolyon’un Mısır Seferi’nden itibaren geliştirdikleri sömürgeci arkeoloji geleneklerinin bir tezahürü olarak işgal devresinde başta İstanbul, Çanakkale, İzmir, Antalya ve Adana’daki birden çok yerde kaçak kazılar yaptıkları ve kimi eserleri de Fransa’ya taşıdıkları kitapta ele alınıyor. Fransızlar İstanbul’da özellikle Bakırköy ile Topkapı Sarayı’nda, Çanakkale’de Elaious Antik Kenti ve Karaağaçtepe’de, Antalya, İzmir ve Adana civarında eski eser kaçakçılığında faaliyet göstermişlerdir. Gelibolu’daki Elaious antik kentindeki kazılarda bulunan eserlerin büyük bir grubu Louvre Müzesi’ne götürülmüş çok az bir kısmı ise Müze-i Hümayun bırakıldığı belgelerde konu edilmiştir.
Ayrıca Fransızlarca Antep, Adana, Maraş gibi tarihi şehirler tahrip edilmiş, eski eserlere, cami, türbe ve benzeri dini yapılarla sivil mimarlık örneklerine yıkım ve yağmalarla ciddi zarar verilmiştir.
İngilizlerin Truva ve Karkamış’ta Amerikalıların ise Sardes’te izinsiz kazılar yaparak buldukları eserleri kendi kıtalarına taşıdıkları, Manisa’daki Bintepeler ve Alyat Tepe’de sondaj faaliyetleri gerçekleştirdikleri de tarihi vesikalardan hareketle kitapta etraflıca anlatılırken dönemin Amerikan konsolosu George Horton, Sardes’te bulunan elli sekiz sandık eserin ülkelerine götürülmesinde etkin şekilde rol oynadığının altı çiziliyor.
İşgal döneminde bulunan eski eserlerden yurt dışına kaçırılanlar kadar yurt dışına götürülmese bile ait olduğu yerden sökülen, bağlamından koparılan ve kayıt tutulmadan depolarda ve benzeri mekanlarda saklanan eserler de kayıp hükmündedir. Bu bağlamda işgal güçleri birçok eseri yerinden etmiş ve bilimsel bilgiye zarar vermişlerdir. Söz konusu buluntular Anadolu’da kalmış olsalar da hangi medeniyete, hangi döneme ait olduğu anlaşılamamakta ve tarihi katmanları takip etmeyi zorlaştırmıştır.
İşgal yıllarında hem Osmanlı idaresi ve hem de Büyük Millet Meclisi zorlu işgal koşullarına rağmen eski eserleri korumak için büyük mücadele vermişti. Osmanlı Devleti eserlerin yağmalanmasına direnmeye çalışmış başta Müze-i Hümayun olmak üzere taşra yöneticilerine kadar bürokrasinin birçok kademesi eski eser kaçakçılığını engellemek için gayret sarf etmiş ancak çok az netice almıştır. Ankara Hükümeti de 23 Nisan 1920’den itibaren Maarif Vekâleti ve Hars Müdüriyetiyle eski eserlerin talan edilmesini durdurmaya çalıştığı konuyu ciddiyetle ele aldığı anlaşılıyor. Hars Müdüriyeti ve Âsar-ı Atika Müzesi işgal bittikten, Cumhuriyet ilan edildikten sonra bile eski eserlerini izini sürmeye devam etmişti. Örneğin Amerikalıların Sardes’ten götürdükleri eserleri geri alabilmek için Müze Müdürü Halil Edhem Bey ciddi bir uğraş vermiştir. 27 Mart 1927’de Hars Müdüriyeti ve Maarif Vekaleti’nin desteğiyle çıkartılan bir kararla söz konusu eserler geri verilmedikçe hiçbir Amerikalıya kazı izni verilmeyeceği Amerikalılara bildirilmiştir. Nihayet 19 Temmuz 1924’de eserlerin büyük çoğunluğu yurda dönmüştür.
Anadolu’nun işgal yıllarındaki kültürel talanı belgeleyen kitap, yurt dışına kaçırılan eski eserlerin yasal yollara baş vurarak iade edilmesine sürecine katkı sunmakta ve eserlerin ait oldukları topraklara dönmesini sağlamak için bilimsel bir dayanak oluşturmaktadır.