
Yeşilçam’ın unutulmaz karakterlerinden Arap Bacı rolüyle tanıdığımız Dursune Şirin’in oğlu oyuncu ve müzisyen İbrahim Şirin, “Şakir Paşa Ailesi” dizisinde seyirciyle buluşuyor. Annesinin yolunda oyunculuk mesleğini seçen Şirin, “Annem her evin Arap bacısı, dadısıydı. O rolü ve karakteriyle her eve giriyor, izleyicinin kalbine dokunuyordu. O sadece bir karakter değil, aynı zamanda samimiyeti ve sevgisiyle insanlara dokunan bir figürdü” diyor.
Yeşilçam'ın unutulmaz karakterlerinden biri olan Arap Bacı’yı izleyenler, onun “Amanın beyim!”, “Evinize bereket geldiii!” ve “Ay başımıza gelenler!” gibi repliklerini hâlâ hatırlar. Bu replikler arasında en bilinenlerden biri de özellikle evin hanımına ve genç kızlarına hitap ederken kullandığı “Küçük Hanım” ifadesidir. Yeşilçam’ın klasik filmlerinde bu söz, onun şefkatli ama otoriter üslubunu yansıtan en ikonik ifadelerden biri olmuştur. Afro-Türk kökenli olup, aile kökleri Kongo’dan İstanbul’a uzanan Arap Bacı, sadece filmlerle değil, sanat dolu bir evin atmosferiyle de iz bıraktı. Oyuncu bir anne ve çiftçi bir babanın oğlu olan İbrahim Şirin de annesinin izinden giderek müzik ve tiyatro dünyasında önemli bir isim haline geldi. İstanbul’un eski sokaklarında, annesinin sahne kostümleri arasında büyüyen İbrahim Şirin, çocuk yaşta tiyatro ve müziğin büyüsüne kapıldı. 1966’da başladığı sanat yolculuğu, İstanbul Belediye Konservatuvarı’nda aldığı eğitimle klasik batı müziği ve Türk Sanat Müziği’ne uzandı. 1978’de TRT İstanbul Radyosu’nda sanat hayatına yön veren Şirin, yıllar boyunca sahnede ve akademik çalışmalarıyla müziğe katkı sağladı. Tiyatronun da içinden gelen Şirin, 1970’lerde Engin Cezzar-Gülriz Sururi Tiyatrosu’nda sahneye çıktı ve “HAIR” müzikalinde Füsun Önal ve Neco gibi isimlerle birlikte oynadı. Daha sonra Altan Erbulak-Metin Serezli Tiyatrosu ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nda sahne almaya devam etti. Sinema dünyasında da kendini gösteren Şirin, “Sevgili Babam”, “Ayşecik Yuvanın Bekçileri” ve “Akıllı Deliler” gibi önemli yapımlarda rol aldı. Şimdilerde televizyonda yayınlanan Şakir Paşa Ailesi dizisinde “Lala” rolünü canlandıran İbrahim Şirin, tiyatro ve müzikle iç içe büyüdüğü hayatına, ekranlarda da iz bırakmaya devam ediyor. Yeni Şafak Pazar olarak; annesinin sanat dolu evinde nasıl büyüdüğünü, oyunculuk kariyerine nasıl adım attığını, müzikle olan bağını ve son dönemdeki Lala rolünü konuştuk.

İspanya üzerinden Türkiye’ye gelmişiz
Afro-Türk kökenli olup, ailesinin kökleri Kongo’dan İstanbul’a uzanan İbrahim Şirin, “Biz Afrika’dan geldik. Afrika’da köle ticareti hiçbir zaman insani olmadı. İnsanlar sömürüldü, madenleri yağmalandı ve esir edilerek başka ülkelere götürüldü. Amerika, İngiltere, Fransa, Portekiz ve İspanya bu sürecin en büyük aktörleriydi” diyor. Ailesinin Türkiye’ye geliş hikâyesini anlatan Şirin, kökenlerinin İspanya üzerinden Türkiye’ye uzandığını belirtiyor. İslam’ın Altın Çağı’na uzanarak Emeviler ve Abbasiler dönemine değinen Şirin, “O dönemde bazı Türkler katliamlarla yok oldu, azınlığa düştü. Tehdit büyüyünce Osmanlı, onları gemilerle kurtardı. Ancak bu kurtuluş sadece Türklere değil, Yahudilere ve Afrikalı kölelere de uzandı. Biz de öyle geldik. Osmanlı Musevileri, Yahudileri ve Afrikalıları kurtardı ve topraklarına kabul etti” sözleriyle dile getiriyor. En köklü bağlarının Kongo’ya dayandığını ve bu göçün yaklaşık 300-400 yıl önce başladığını söyleyen Şirin, “Şu an Afrika ile bir bağımız kalmadı ama geçmişimiz Kongo’ya kadar uzanıyor” diyor.

Ailesinin Türkiye’nin farklı köy ve kasabalarına yayıldığını belirten Şirin, “Dedelerimin dedeleri farklı yerlere yerleşmiş; kimisi İstanbul’a, kimisi Manavgat’a, Adana’ya, Osmaniye’ye, hatta Ege’ye kadar gitmiş” ifadelerini kullanıyor. Annesinin Sivaslı, babasının ise Manisalı olduğunu söyleyen Şirin, Manisa’da doğmasına rağmen hayatının büyük bir kısmının İstanbul’un Beyoğlu sokaklarında geçtiğini anlatıyor.
Evimizde büyük sofralar kurulur, annem ud çalardı
Beyoğlu’nda Büyükparmakkapı Apartmanı’nda yaşadıklarını söyleyen Şirin, annesinin sanata olan ilgisinin evlerinde kurulan müzikli sofralarla birleştiğini dile getiriyor. Komşuları arasında Çetin Alp, Nükhet Duru ve Nesrin Topkapı gibi ünlü isimlerin olduğunu anlatan Şirin, “Küçüklüğümde insanlar evimize gelir, büyük sofralar kurulur, annem ud çalar ve saz eşliğinde meşkler yapılırdı. Komşularımızla sık sık bir araya gelir, birlikte eğlenir ve müzik yapardık. O dönemde komşuluk dayanışması, sevgi ve paylaşım çok güçlüydü ama ne yazık ki şimdi bunlar kayboldu” diyerek eski günleri özlemle anıyor. “Benim çocukluğumda herkes bir aradaydı; Ermeni, Rum, Yahudi… Bir bütündük” diyen Şirin, “Onlarla kiliseye giderdim, onlar da benimle camiye gelirdi” sözleriyle geçmişteki hoşgörü ortamına dikkat çekiyor.
Oyunculuk yeteneğim annemden geliyor
Beş kardeşin en büyüğü olan Şirin, Manisa’da kalan kardeşlerinin ziraatla ilgilendiğini belirtirken, kendisinin ise sanatla iç içe büyüdüğünü vurguluyor. Annesi Dursune Şirin’in sahne kostümleri arasında geçen çocukluğu ona farklı bir yol çizmiş. Şirin, çocukluk yıllarında setlere sık sık gittiğini ve annesinin oyunculuk kariyerine yakından tanıklık ettiğini anlatıyor. “Annem her evin Arap bacısı, dadısıydı. O rolü ve o karakteriyle her eve giriyordu. O sadece bir karakter değil, aynı zamanda izleyicinin kalbine dokunan bir figürdü. Bugün hâlâ Arap Bacı denildiğinde insanların yüzünde bir tebessüm oluşuyorsa, bu onun samimiyetinin ve sevgisinin bir göstergesidir. Ben de çocukluk yıllarımda annemin prova yaptığı sahneleri sessizce izler, Arap Bacı’nın repliklerini ezbere bilirdim. Annemin Nejla Tosun ile sahneleri vardı, onları izlerdim. Vahi Öz, Belgin Doruk, Ayhan Işık, Filiz Akın, Cüneyt Arkın… Neredeyse oynamadığı kimse yoktu. Annem, dönemin en çok aranan karakter oyuncularından biriydi” diyor. Annesinin Nejla Tosun ile sıkça birlikte rol aldığını belirten Şirin, “Onlar bir ikiliydi zaten. Biri bahçıvan, diğeri dadı olarak sevimli karakterler canlandırırlardı” diye anlatıyor. Yeşilçam’ın unutulmaz oyuncularından biri olan annesini anlatırken, onun döneminin bir devri kapattığını vurguluyor ve ekliyor: “Annemin zamanındaki oyuncular bir devirdi ve o devir kapandı. Allah vergisi bir yeteneğe sahipti, canlandırdığı karakterler izleyicinin hafızasına kazındı. Onlar, örnek alınan sanatçılardı ve gerçekten de öyle oldu. Bugün hâlâ Arap Bacı karakterini taklit eden birçok kişi var.” Yeşilçam filmlerinin topluma ayna tuttuğunu belirten Şirin, “O filmler insanı anlatıyordu, mahalle kültürünü, dostlukları, bizi biz yapan değerleri yansıtıyordu” açıklamasını yapıyor.
Oyunculuk yeteneğini annesinden aldığını söyleyen Şirin, “Bu yetenek bana annemden geçti. Ama benim oyunculuk gibi bir planım yoktu, hedefim müzikti. Rahmetli annem de bu konuda beni destekliyordu” diyor. Tiyatronun mutfağında yetişmiş, sahne tozunun kokusunu küçük yaşta içine çeken Şirin’i, 1970 yılında dünyada büyük yankı uyandıran Vietnam Savaşı’na karşı hippilerin başlattığı barış ve kardeşlik hareketi, beklenmedik bir şekilde tiyatroya yönlendirmiş. Şirin, “O dönem savaş karşıtı hippiler ortaya çıkmıştı. Sevgi ve kardeşlik adına Vietnam Savaşı’nı protesto ediyorlardı. Bu temayı anlatan bir müzikal oyun, Engin Cezzar Tiyatrosu’nda sahnelenecekti. Dans eden, şarkı söyleyen ve oynayan karakterlere ihtiyaç vardı. Bu vesileyle bana ulaşıldı ve oyunculuk hayatım 19 yaşında böyle başladı” diye anlatıyor.

Kamelyalı Kadın oyununda Arap Bacı rolünü oynadım
Annesini genç yaşta kaybettiğini belirten İbrahim Şirin, “Annem, ben 17-18 yaşımdayken vefat etti. Onunla hiç aynı sahneyi paylaşamadım ancak Şehir Tiyatroları’nda Kamelyalı Kadın oyununda Arap Bacı rolünü oynadım. Bu benim için çok farklı bir histi” diyor. Tiyatroya odaklansa da Yeşilçam filmlerinde de rol aldığını belirten Şirin, “Ayşecik’in çocukluktan genç kızlığa geçtiği dönemde, genç bir arkadaş grubunun içinde yer aldım. Sevgili Babam, Yuvanın Bekçileri, Ayşecik Sana Tapıyorum gibi Yeşilçam filmlerinde oynadım. Ancak esas olarak mesleki kariyerimde tiyatro ve müzik ağırlıklıydı” açıklamasını yapıyor. Müzik kariyerine de 1978 yılında profesyonel olarak adım atan Şirin, İstanbul Radyosu’nda Türk Sanat Müziği sanatçısı olarak görev aldığını söylüyor. “Bu bir yetenektir, bir zenginliktir. Yaradan’a şükrediyorum ki bana hem tiyatro hem de müziği birlikte nasip etti” diyerek sanat hayatındaki çok yönlülüğünü vurguluyor.
Lala, paşanın kara kutusu
Şimdilerde televizyonda yayınlanan Şakir Paşa Ailesi dizisinde “Lala” rolünü canlandıran İbrahim Şirin, dizinin gerçek bir hikâyeye dayandığını belirtiyor. Şirin, Osmanlı paşalarından Şakir Paşa’nın hayatına ve ailesine dair önemli noktaları aktardığını dile getiriyor ve rolünü şöyle anlatıyor:”Lala, köşkün önemli bir kişisi ve aynı zamanda paşanın kara kutusudur. Vicdan sahibidir; paşa eğer yanlış bir şeyin içindeyse buna göz yummaz. Lala, yanlışa yanlış diyebilen biridir.” Dizideki en etkileyici sahnelerden birine de değinen Şirin, “Lala, sadece bir hizmetkâr değil, aynı zamanda vicdanın ve doğruluğun temsilcisi. Cevat Şakir, zaman zaman anlaşılamayan, dışlanan bir karakter olarak Lala’ya sığınıyor, ona dertlerini anlatıyor. Bir sahnede, ‘Ben seni zaman zaman hep babam olarak gördüm’ diyor. Lala, bunu ilk kez duyuyor ve derinden etkileniyor” şeklinde anlatıyor.