Sıcak yaz günlerinin en sevilen içeceği limonata, şekerin hayatımıza girdiği günlerden beri evlerde yapılır hale gelse de tarihi daha da eskilere dayanıyor. Uzmanlar Mısır uygarlığı döneminde ticareti yapılan limon suyunun limonatanın atası olduğunu söylüyorlar. Limon suyunu bal ve hurma ile karıştırarak yapılan bu en eski limonata çeşidine alternatif olarak, ağaç kavunu suyunun şeker kamışı suyu ve balla karıştırılarak yapılan çeşidi de karşımıza çıkmakta. 10 yüzyıla tarihlenen bu tarif te İran kaynaklarında geçiyor. Eski tıp kitaplarında limon suyu, şeker kamışından elde edilen şeker ve ayva suyuyla yapılan bir içeceğe de rastlanmakta.
Osmanlı saray mutfağındaysa şerbetlerin hazırlandığı özel bir bölüm olduğunu, türlü çiçek ve baharattan şerbetler yapıldığını biliyoruz. Böyle donanımlı bir mutfakta elbette limonata da unutulmuş olamazdı. Limonata 17. yüzyılda Osmanlı saray sofralarının sevilen içeceklerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. İçerisinde C vitamini, kalsiyum, potasyum bulunan, doğal yollarla hazırlandığında serinlettiği kadar, sağlığa da fayda sağlayan limonata tarifleri günümüzde artık limonu aşmış, böğürtlen, şeftali, nane ilave edilerek hazırlanan, dünyanın her yerinde bambaşka usullerle bardaklara doldurulan limonatalara rastlamak mümkün. Hatta süt ile hazırlanan çeşitleri bile var. Ben de bugün, yaz günlerinin sıcağına iyi gelsin diye iki limonata tarifi paylaşmak istiyorum. Sağlıklı, mutlu bir pazar günü dilerim.