Türkiye’deki bilimsel çalışmaların teşvik edilmesi adına birbirinden değerli bilim insanlarımızın ödüllendirildiği İlim Yayma Ödülleri için geri sayım başladı. Milli sorunlara çözüm üretebilecek imkân ve kabiliyetlerin geliştirilmesine öncü olacak bilim insanlarının mükafatlandırılacağı tören bu yıl 3. kez düzenlenecek. Bilim dünyasının geleceğine ışık tutmaya devam edecek İlim Yayma Ödülleri’ne bu yıl da üniversite, kurum ve kuruluşlar ile değerli bilim insanlarından binlerce başvuru bekleniyor.
Millilik bilincine sahip, toplumda yaygın etki oluşturan, ülkemizin ve insanlığın hayrına katkı sağlayan çalışmaların Büyük Ödül’e layık görüldüğü İlim Yayma Ödülleri ilk kez 2019’da düzenlenmiş ve Büyük Ödül’ün sahibi bor ve bor bileşikleriyle gerçekleştirdiği sağlık ürünleriyle Prof. Dr. Fikrettin Şahin olmuştu. Şimdiye kadar yürüttüğü bilimsel araştırmalar kapsamında 495 bilimsel makale, 480 bildiri, 39 kitap bölümü ve 7 adet kitap yazarlığı, 196 adet tescillenmiş patenti bulunan Şahin’in öğrenim hayatı tam bir başarı öyküsü olarak karşımıza çıkıyor. 1968’de Erzurum’un Çatalelme Köyü’nde doğan Şahin, ortaokul için Sarıkamış’taki halasına, lise için Keçiören’deki amcasının yanına gitmiş ve azmiyle 1989’de Atatürk Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Bitki Koruma Bölümü’nden Fakülte Birincisi olarak mezun olmuş 1991’de YÖK bursuyla ABD’ye gitme hakkı kazansa da “YÖK bursu ile gitmem onuruma dokundu. Kendi ülkemin kaynaklarını ABD’de harcamak istemiyorum” diyen Şahin, 1500 dolarlık YÖK bursunu iptal ettirip ABD’den 900 dolar burs alarak eğitimini sürdürmüş. 1994’te yüksek lisans ve 1997’de doktora derecelerini almış. ABD ve Kanada’daki ödüllü çalışmalarının ardından yurda dönen Şahin, Türkiye’de ilk “Genetik ve Biyomühendislik Bölümü”nü kurmuş. Halen bölüm başkanlığını yürüttüğü bu bölümde “Borla obezitenin önlenmesi” konusunda yaptığı çalışmalarla İlim Yayma Büyük Ödülü’nün sahibi olan Şahin, başarılı çalışmalara imza atmaya devam ediyor. Şahin ile hem akademik çalışmalarını hem de İlim Yayma Ödülleri’ni konuştuk.
ABD ve Kanada’da bilimsel araştırmalarımı tarım, çevre ve sağlık biyoteknolojisi ile ilgili alanlarda yapmıştım. Gelecekte biyoteknolojinin savunma, tarım, çevre ve sağlık sektörlerinin ihtiyaç duyulan yeni nesil bütün ürün ve çözümleri üretebilecek bir disiplin olduğunu öngörüyordum. Türkiye’de biyoteknoloji alanında disiplinlerarası eğitim ve araştırma yapabilecek, ürün ve teknolojiler geliştirebilecek insan kaynaklarına ihtiyaç vardı. Bu konunun önemi 2003 yılında Yeditepe Üniversitesi Kurucu Başkanı Bedrettin Dalan tarafından iyi anlaşılmıştı. 2003 yılının Eylül ayında Dalan tarafından Yeditepe Üniversitesi’ne davet edildim. Benden geleceğin biyoteknologlarının yetiştirilebileceği ve biyoteknoloji alanında geleceğe yön veren ürün ve teknolojileri geliştirebilecek araştırmaların yapılabileceği bir bölümün Yeditepe Üniversitesi Mühendislik Fakültesi bünyesinde kurulmasına liderlik yapmamı istediler. Yapılan görüşmelerimiz sonucunda böyle bir bölümün biyoteknoloji alanında farklı disiplinleri (medikal, tarımsal, gıda ve çevre biyoteknolojisi gibi) kapsayabilmesi için “Genetik ve Biyomühendislik Bölümü” olarak kurulmasına karar verildi.
Bor konusuna ilgim, ilkokul öğretmenim Gülsaray Gündaş’ın “Türkiye’nin dünyada en büyük bor rezervine sahip bir ülke olduğu ve gelecekte bor madeninden yeni ürün ve teknolojilerin geliştirilmesini ile Türkiye’nin çok zengin bir ülke olabileceği” hususunda verdiği bir ders ile başladı. İlerleyen yıllarda bilim insanı olarak Yeditepe Üniversitesi Genetik ve Biyomühendislik Bölümü’nü kurduktan sonra bor bileşiklerinin sağlık alanındaki kullanımı ile ilgili dünyada çok az sayıda araştırmanın olduğunu gördüm. 2009 yılında bor bileşiklerinin biyolojik sistemler üzerindeki rolü ve önemini anlamak üzere bir araştırma ekibi kurdum. Başlangıçta temel bilim araştırmaları olarak başlayan çalışmalarımız zamanla ürün ve teknolojilerin geliştirilmesine yönelik evrildi ve çeşitlendi.
Obezite tedavisi için piyasaya bazı terapötik seçenekler sunulmuş olsada, hipertansiyon, kardiyovasküler problemler, karaciğer hastalıkları ve psikiyatrik bozukluklar gibi ciddi yan etkileri olması nedeniyle klinik kullanımları sınırlı. Bu nedenle yeni, güvenli ve etkili bir anti-obezite ilacının geliştirilmesi çok önemliydi. Bor bileşiklerinin deney hayvanlarında kilo azalmasına neden olduğu ile ilgili bazı çalışmalar literatürde vardı. Ancak obezitenin altında yatan moleküler mekanizma üzerindeki etkileri bilinmiyordu. Ben ve ekibim tarafından yürütülen bilimsel çalışmalar ile ilk defa hücresel ve deney hayvan modelleri kullanılarak farklı bor bileşiklerinin adipogenez üzerindeki inhibitör aktiviteleri ispatlandı. İlk defa bor bileşiklerinin adipogenez baskılanmasında rol oynayan moleküler mekanizmaları aydınlatıldı. Bu çalışmalar sonucu obezite tedavisinde kullanılacak formülasyonlar geliştirildi ve patentlendi. Hatta yeni gıda takviye ürünleri ruhsatlandırıldı ve satışa sunuldu. Ayrıca bu formülasyonların ilaç olarak ruhsatlanması ve global markete sunulması için klinik çalışmalar başlatıldı.
İlim Yayma Büyük Ödülü’nün ilk defa 2019 yılında “Bor bileşiklerinin Obezite tedavisi konusunda rolü ve önemi” ile ilgili yapmış olduğumuz bilimsel çalışmalarımızdan dolayı bana verilmesine çok mutlu olmuştum. Bu ödül, birçok genç araştırmacının benim grubumda lisansüstü araştırmacı veya doktora sonrası araştırmacı olarak çalışma isteklerini ve motivasyonlarını artırdı. Ayrıca ödülden sonra yürütmekte olduğumuz araştırmalara toplumun her kesiminden büyük bir ilgi oluştu. İlim Yayma Ödülleri’ni, çok aşamalı şeffaf ve bilimsel değerlendirme süreçleri, ulusal ve uluslararası basının karşısında Cumhurbaşkanımız tarafından verilmesi, ödül sahiplerinin bilim dünyasına ve özellikle toplumun her kesimine iyi örnek olarak tanıtımı nedeniyle gençleri bilim yapmaya yönlendirme hususunda Türkiye’de örneği olmayan etkili bir mekanizma olarak değerlendiriyorum. Gelecekte bu ödüllerin uluslararası standartlara kavuşması ile Türkiye’nin Nobel Ödülü konumuna taşınabileceği kanaatindeyim.