Şiiri, Dil ve Edebiyat dergisinin şubat sayısının kapağına taşıyan Genel Yayın Yönetmeni Üzeyir İlbak, yaptığı açıklamada, Cemil Meriç ile henüz öğrenciyken tanıştığını anlattı.
İlbak, Meriç'in kızı Ümit Meriç'i de tanışıklıklarını belirterek, "Derginin son hazırlıklarını yaparken bir arkadaşım aradı ve 'Bir dönem Cemil Meriç ile ilgili araştırma yaparken, Afrin şiiri olduğundan bahsedildi. Şiirin bir kısmını ben de biliyorum' dedi. Bildiği kısmı bana gönderdi. Bunun üzerine Ümit Meriç Hanımı aradım ve 'Cemil Meriç üstadın böyle bir şiiri varmış. Bu şiiri teyit etmemiz lazım' dedim. 'Bana okur musunuz?' dedi. Ümit Meriç, 'Babam Cemil Meriç' adlı kitabını yayına hazırlıyor. Bu şiirin o kitapta da yer alacağını söyledi. 'Şu anda ben metin üzerinde çalışıyorum ve düzeltmelerini yapıyorum. Size okuyayım' diyerek şiiri okudu. Ben de not alıp şiiri düzelttim" diye konuştu.
Cemil Meriç'in şiirinde, bölgenin coğrafi özelliklerine, iklimine, insan ilişkilerine vurgu yaptığını aktaran İlbak, şunları kaydetti:
"Cemil Meriç, Asi Nehri, Asi Nehri'nin etrafında yetişen ağaçların salınım biçimleri ve bunun üzerinden de bir aidiyet öngörmeye çalışmış. Yani yaşadıklarını ve izlediklerini anlatmış. Bugünü öngörmesi pek mümkün değildi. Daha sonraki hatıralarında da zaten Balkanlar'dan gelip o bölgeye götürülüşün acılarını anlatır. Yaşadığı acıları da anlatır. Bütün bunlar hem göç hem Cemil Meriç hem de coğrafyanın bütünlüğü ve aidiyeti noktasında bizi aydınlatıyor. Bize öngörüler sunuyor. Sonuçta Reyhanlı'dan oraya seslenme mesafesinde bir uzaklık var. Oraya kızlarımız gelin gidiyor. Biz oradan gelin alıyoruz. Dolayısıyla bu ilişkiler devam ediyor. İlişkiler devam ettiği için de gönül coğrafyasında olmamız gerektiği gibi bir temel düşünce var."
Üzeyir İlbak, Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK), Suriye'nin Afrin bölgesinde sürdürdüğü Zeytin Dalı Harekatı'na vurgu yaparak, "Şiiri derginin kapağına taşımaya karar verdik. Çünkü askerlerimiz Afrin'e girmişlerdi. Afrin ile ilgili bir şey yapmamız gerekiyordu. Bunu en güzel ifade edecek şey de bence bu şiirdi. Çünkü 1937'ye kadar biz Hatay'da bazı sorunlar yaşadık. Hatay o yıllarda, İskenderun Eyaleti ya da İskenderun Sancağı adı altında, Fransızlarla yapılan anlaşma çerçevesinde müstakil bir ildi. Cemil Meriç de orada yaşıyordu. Afrin, Hatay, İskenderun, Reyhanlı'nın da içinde olduğu bölgenin tamamı bir merkeze bağlıydı ve bir arada yaşanıyordu. Bize ait olan ve Türkçe konuşulan bir yerdi. Cemil Meriç, Halep'e kadar bu coğrafyayı gezen, bilen ve orada yaşayan biriydi" değerlendirmesinde bulundu.
1830'lu yıllarda çizilmiş bir haritaya da kapakta yer verdiklerini kaydeden İlbak, "Hem bu coğrafyanın bize olan aidiyetini hem bu coğrafyayla ilişkilere vurgu yapabilmek amacıyla, bu şiirin gündeme getirilmesi gerektiği yönünde bizde bir kanaat oluştu. Bu nedenle de şiiri ve haritayı kapağa taşıdık. Buralar bizim gönül coğrafyamızdı. Bu coğrafyanın bir şekilde işlenmesi gerekiyordu. Bizim orada oluşumuzun bir meşruiyeti vardı. Orada bize saldıran bir terör örgütü vardı. Buna karşı bizim de buranın bize aidiyetini belirtmeliydik" diye konuştu.
Genel Yayın Yönetmeni İlbak, dergi yayımlandıktan sonra okuyucuların yoğun ilgisiyle karşılaştıklarını sözlerine ekleyerek, şöyle devam etti:
"İki yüzlülük tarih boyunca kötülük çiçeklerinin besin kaynağı olmuştur. İyiler görevini yapmadığı sürece kötülük çiçekleri çoğalacak ve kanla beslenmeye devam edecektir. Merhamet çiçekleri göğersin diye Afrin'de olmak gerek. Sınır boylarındaki şehirlerimize, sokaklarımıza, pazar yerlerine, evlerimize, camilerimize, okullarımıza füzeler düşmesin, çocuklarımız, insanlarımız, savaştan kaçan komşularımız ölmesin diye ve Afrin’de silahlandırılan teröristler daha da çoğalmasın, tıraş edilen DEAŞ’lı, PKK,PYD'li kiralık katiller palazlanmasın ve insanlar insanca yaşasın diye, sınır ötesine geçen erinden komutanına, istihbarat personeline tüm kardeşlerimizi dualarla kucaklıyoruz."
Dergide yer verilen, Cemil Meriç'in şiiri şöyle:
"Afrin"
Kışın rüzgârları tehdit ederdin
Sevahil darbe-i mevcinle inlerdi
Kaçardı irtiaşla savletinden.
Ve gâhî kahrını teşdîd ederdin
Sürüklerdin reh-i azminde evler.
Yıksan bin hanumanı bugün
Amik halkına yeni bir mezar eşsen
Ve göklere yücelip, yıldızlarla öpüşsen
Tokatlasan o mağrur, haşin güneş sultanı
Yine bir gün tabiat o şahlanan başına
Yenilmez kudretinden kırılmaz bir gem takar
Yine bir gün ufkunda gam şimşekleri çakar
Bir uyuşukluk çöker dalgalanan başına
Kumları fistolayan, sahili oyalayan
Uslu, sessiz, çekingen küçük bir su olursun,
Böyle şahlanma Afrin, çarçabuk yorulursun
Yaz, tembellik aşılar damarlarına, aman!
(Reyhanlı 1935)