Prof.Dr. Doğan Cüceloğlu toplumun her kesimi ile iletişim kuran ve yine her kesim tarafından sevilen bir akademisyen. Yazdığı kitaplar geniş kitleler tarafından ilgi görüyor. Toplum psikolojisini çok iyi biliyor. Biz de aile ilişkileri üzerine konuşmak için kapısını çaldık. Prof. Dr. Doğan Cüceloğlu, sağlıklı bir aile alt yapısı oluşturmadan önce kendimizi tanımamızı ve karşılıklı değerleri tanımayı salık veriyor. İşte o sohbet.
İdeal evlilik ideal insanlar arasında olur. Ve böyle insan yok. İdeal evlilikten ziyade “sağlıklı ve keyifli bir evlilik” aramak daha anlamlı olur. Evlenmeden önce kendini ve ekibini tanımak önemlidir. Sağlıklı bir evliliğin yapı taşlarının önce kendi özümüzü ve değerlerimizi, daha sonra evlenmeyi düşündüğümüz kişinin özünü ve değerlerini tanımaktan geçtiğine inanıyorum. Evlilik sadece iki birey arasında yer almıyor, kız tarafı ve oğlan tarafı da yeni kurulan ekibin gizil parçası olarak ister istemez ilişkinin içinde oluyor. Bugün belki görücü usulü evlilikler kalktı ve gençler görünürde birbirini tanıyarak evleniyor ama tanıma sürecinde neye bakılıyor, hangi noktalar dikkate alınıyor? Kaç kere kendimizi “ben onu değiştiririm” diye düşünürken buluyoruz, ya da içinden geldiği aile kültürünün, değerlerinin, inançlarının ne kadar farkındayız; bu inanç ve değerler benimle ne kadar örtüşüyor? türünden sorular önemli.
Bu sorulara gerekli önem verilmiyor ki boşanmalar gün geçtikçe artıyor; üstelik bu boşanmaların büyük bir kısmı da evliliklerin ilk beş senesi içinde, duygu yoğunluğu geçip kişilerin iki yabancı olarak kalakaldığı dönemde, gerçekleşiyor. Evlenmeden önce bu soruların üzerinde durmanın evliliği sürdürebilmenin anahtarı olacağını düşünüyorum. “Evlenmeden Önce” isimli kitabımda bu konuları oldukça ayrıntılı irdeliyorum.
Çocukluk insanın anavatanıdır ve çocuk yetiştirmek bir ekip işidir. Çocuk doğmadan bilinçli hazırlanmak gerek. İlk üç yıl çok önemlidir. Mümkünse çocuğun ilk üç yılı anneyle ya da anneye en yakın duygusal sıcaklığı verecek biriyle geçirmesi sağlıklıdır. Yetişkin hayatta kendini gösteren birçok duygusal ve davranışsal sorunlar çocuğun bu dönemde duygusal bağlanma sorunları yaşamasından kaynaklanmaktadır. İlgilenen okurlar “Geliştiren Anne Baba” ve “İçimizdeki Çocuk” kitaplarımda bu konularla ilgili ayrıntılı bilgi bulabilirler.
Aslında birinci soruyu yanıtlarken boşanmaya yol açan nedenlere de biraz değindim. Bu soruya genellikle verilen yanıtlar; kadının iş yaşamına girmesi, hayat şartları, ülke ekonomisi, evlilikten beklentilerin farklılaşması, tek ebeveynli aile modelinin özendirilmesi. Şüphesiz, hepsinin belli dozlarda etkisi vardır, ki araştırmalarda var olduğunu gösteriyor. Ancak, boşanmaların çok büyük bir kısmının evlendikten sonra ilk beş sene içerisinde gerçekleştiğini göz önünde bulundurursak bu sayılan nedenlerin her birinin büyük resimde küçük bir paydayı kapsadığını düşünüyorum. Boşanmaya yol açan nedenlerin en başında birey olarak kendimizi, değerlerimizi, duygularımızı ve beklentilerimizi tanımamamızın geldiğini düşünüyorum. Bir birey olarak ben kimim? Temel değerlerim ne? Bu hayatta kendim ve ailem için hayallerim, istediğim ne? Değerlerim benim değerlerim mi? Defolu yönlerimin farkında mıyım? Duygularımın farkında mıyım? Her şeyden önce benim kendim olarak bu sorulara anlamlı cevaplar verebiliyor, yaşamda kendim olarak varım, ben bir şahsiyetim diyebiliyor olmam lazım. İkinci olarak; evlenmeyi düşündüğüm, ilişki içerisinde olduğum kişiyi de gönlümde bu sorular rehberliğinde tanımaya açık olmam lazım. Yani hem kendime hem de karşımdakine karşı dürüst olabilmişsem; tanımak için emek vermişsem, karşımdaki insanın özünü görüp sevmiş ve güvenmişsem evliliğin çok daha temel taşlar üzerine kurulabileceğini düşünüyorum. Duygu yoğunluğu zaman içinde azalınca aynı evde iki yabancı olarak kalmalarının boşanmayı tetikleyen temel unsur olarak görüyorum.
Huzurlu bir aile yaşamı için eşlerin bedenleriyle, duygularıyla, akıllarıyla, ilişkileriyle ve inançlarıyla sağlıklı bir uyum içinde olmasını öneririm. Kendi içinde kendiyle uyumlu olmayı başaramamış bir birey bir başkasıyla ilişkisinde nasıl uyum içinde olacak? Burada benim “Savaşçı” kitabımda önemle üzerinde durduğum “niyetin saflığı” kavramıyla tanışmak gerekiyor.
Niyetinin saflığını, hayatının anlamını keşfetmiş insan en sıkışık zor zamanlarda bile şükür duygusu içindedir. Onların aile hayatının doyumu içinde bulunduğu koşullardan ötesinde kendi aralarında kurdukları ilişkinin ahenginden kaynaklanır.
Her çocuk muhteşem bir potansiyel olarak doğar. Her biri doğuştan potansiyel bir bilim insanı, filozof, sanatçı. Aile olarak, eğitimci olarak bu potansiyelin anlamını bilmemiz önemli; bu bir. İkinci önemli konu değerler konusu: Çocuğun içinde yetiştiği aile ve eğitildiği sınıf ortamında hangi değerleri yaşatıyoruz? Konuşulan, nasihat edilen değil, yaşayan değerlerden söz ediyorum. Mesela çocuğun gelişimine mi değer veriyoruz yoksa onun malumat öğrenip sınavda başarılı olmasına mı? Saygı, sevgi ve dürüstlük yaşayan değerler mi? Yoksa korkutma, tahakküm ve çocukları bir araç olarak kullanma mı hâkim? Farkında olsak da olmasak da toplum olarak geleceğimizi bu iki ortamda yaşattığımız değerler belirliyor. Bir çocuğun potansiyelinin gelişmesinde anne babadan sonra en büyük rol öğretmenin. Bugün belli alanlarda bir yerlere gelmiş insanlara sorsan her biri hayatında etkili olmuş bir öğretmen olduğunu söyler. Öğretmenin gücünü iki kitabımda anlattım: “Öğretmen Olmak Bir Cana Dokunmak” ve “Öğretmenim Bir Bakar mısın?” Öğretmenlerimizi güçlendirip geliştirmeye öncelik vermemiz gerektiğini düşünüyorum. Bana göre en etkili yol bu olur.
Mutlu olmak için bireyin, ailelerin, toplumun üzerine düşen şeyler nelerdir? Son elli yılda mutlulukla ilgili çalışmalar gösteriyor ki, hangi toplumdan olursa olsun insan mutluluğunu belirleyen 7 temel faktör var. Önem sırasına göre bunlar: 1- Sağlıklı bir yuva; 2- Geçimini sağlayacak güvenilir bir gelir; 3- İçine sinen, anlamlı bulduğu bir iş; 4- Kendine yakın hissettiği dostlar; 5- Sağlık; 6- Kendini özgür hissetme; ve 7- Kendine yol gösterecek manevi değerler. Artık okur kendisi karar versin, hangi etken üzerinde gücü var ve ne yapabilir? Bu konuları “Gerçek Özgürlük” kitabımda irdeliyorum.