Geçtiğimiz günlerde Taksim’den bir röportajdan çıkıp saat altı sularında Tünel durağından otobüse binip Saraçhane’ye doğru yola koyuldum. Her gün saat yedide işgal altındaki Gazze’ye insani yardım tırlarının ulaştırılmasını sağlayan Refah Kapısı’nın açılması için Saraçhane Meydanı’nda Open Rafah ekibinin düzenlediği Gazze Nöbeti’ne gidiyordum. Nöbet tutan gençlerle birlikte iftar açacaktım. İftar saatine yakın Saraçhane oldukça hareketliydi. Bir yanda iftara yetişen telaşlı kalabalık diğer tarafta ise Ramazan eğlencelerini keyifle izleyen neşeli çocuklar vardı. Fatih İtfaiye Müdürlüğü binasının önünde ise getirdikleri hasırları yere sermiş ve iftarı bekleyen bir grup genç vardı. Open Rafah ekibi iftar öncesi toplanmaya başlamıştı. Kısa selamlaşmamızın ardından gençlerle tanışıp hemen birlikte işlere koyulduk. Bir genç arkadaşımız kablosuz büyük boy ses sistemini meydanın tam ortasına yerleştirirken bir diğer genç arkadaşımız da bir kutunun üzerine, içerisinde beyaz güvercin olan bibloyu ve Filistin bayrağı olan beyaz kafesi yerleştiriyordu. Gazze Kapısı açılıncaya kadar her gün nöbetleşe iftar saatinde toplanan Open Rafah ekibinin hikayesini dinledim. Aslında gençler ilk olarak 25 Ocak’ta ablukayı kırmak ve Refah Kapısı’nın açılması için Mısır Konsolosluğu önünde nöbet tutmaya başlamış. Mısır Konsolosluğu önünde başlattıkları nöbet eylemini daha sonra İstanbul’un pek çok farklı noktalarında sürdürmüşler. Bu nöbetlere İstanbul’un farklı semtlerinden insanlar da destek vermiş.
Ramazanın başladığı günden beri ise her gün Saraçhane Meydanı’nda nöbete devam ediyorlar. İftar saati yaklaştıkça da etrafımız kalabalıklaşmaya başlıyor. Yaklaşık iki buçuk aydır nöbet tutanlar neredeyse bir aile olmuş, birbirleriyle sıcak dostluklar kurmuşlar. Her gelen birbirine ismiyle seslenip hemen “nasıl yardım edebilirim?” derdine düşüp, bir işin ucundan tutup işe koyulmaya başlıyor. El birliğiyle kiminin evden getirdiği çorbayla kiminin fırından aldığı pideyle kiminin de marketten aldığı içecekle mütevazı bir iftar sofrası kuruluyor. Ezanın okunmasını beklerken Süreyya Ekingen’in yanına gidiyorum. Başakşehir’den gelen Süreyya Ekingen 52 yaşında. Nöbete eşi ve çocuklarıyla birlikte katılıyor. Aslında nöbeti başlatan iki oğlu ve arkadaşlarıymış. Ekingen’de nöbet başlamadan önce hep kalbinin bir yerlerinde Filistin’in olduğunu ve bir şey yapmak istediğini anlatıyor. Çocukları böyle bir nöbet başlatınca o da yıllardır hayalini kurduğu dileği çocukları sayesinde gerçekleşmiş. İki buçuk aydır çocuklarının başlattığı nöbete katılan Ekingen ramazandan beri nöbete katılanlar için evinde çorba yapıp getiriyor.
Oğlu Emir Seyfullah Ekingen 24 yaşında. Open Rafah ekibini arkadaşlarıyla beraber kurduğunu söylüyor. Ekingen, “Yaklaşık 7-8 kişilik bir ekiple başladık. Bu çalışmadan önce Gazze ile ilgili boykot ve video çalışmaları yapıyorduk. Daha sonra 25 Ocak’ta ablukayı kırmak ve Refah Kapısı’nın açılması için Mısır Konsolosluğu önünde nöbet tutmaya başladık. Refah kapısı açılana dek, on binlerce insani yardım tırı Gazze halkına ulaştırılana kadar da nöbetlerimize devam edeceğiz” diyor. Ezan okunmaya başlayınca Ekingen’i bırakıp yerime geçiyorum ve hurmalarla hemen orucumuzu açmaya başlıyoruz. Oruçlar açıldıktan sonra biraz sohbet edip soframızı toplamaya başlıyoruz. Çaylarımızı da içtikten sonra cemaatle yatsı namazımızı kılıyoruz. Yatsıdan sonra teravih namazını da kıldıktan sonra Gazzeli kardeşlerimiz için dualarımızı edip Fetih Suresi okuyarak nöbetimizi sonlandırıyoruz. Nöbetin bitiminde 22 yaşındaki Beyza Binici, 25 yaşındaki Mücahit Akkuş, 28 yaşındaki Gülşah Eldemir ve 32 yaşındaki Safiye Yıldırım’ı tanımaya devam ediyorum. Buyrun sözü genç arkadaşlarımıza bırakalım.
Gülşah Eldemir
28 yaşındaki yazılımcı Gülşah Eldemir de Sultangazi’den gelmiş. Eldemir, Open Rafah ekibi ile Mısır Konsoloslukları önündeki nöbetlere katılarak tanışmış. Eldemir, “Open Rafah, Mısır’daki Refah sınır kapısının açılması ve insani yardımın girişiminin sağlanması için bir sembol niteliği taşıyordu. Evet yardımlar topluyoruz ama abluka altında bir şehir. Ne kadar insani yardım ulaşırsa bizde buradaki insanlar olarak vicdanen en azından bir rahatlık hissedeceğiz” ifadelerini kullanıyor. “İstikrarla iki buçuk aydır nöbet tutuyoruz” diyen Eldemir, “Biz buralara geliyoruz ve bu nöbeti hiç bırakmıyoruz. Tek isteğimiz sadece Mısır’ın Refah kapısı üzerinden değil de her yerden insani yardım Gazze’ye ulaştırılabilsin. Ramazan ayındayız yiyecek bulamıyorlar. Burada orucumuzu açarken şatafatlı sofralarla değil de birileri açlıktan ölürken onların halinden anlayarak orucumuzu açıyoruz” şeklinde konuşuyor.
Mücahit Akkuş
Üsküdar’dan gelen 25 yaşındaki avukat Mücahit Akkuş ise “Burada Gazzeli kardeşlerimize desteklerimizi göstermek için buradayız” diyor. Akkuş, “Burada nöbetimizi tutuyoruz. Fırsat buldukça nöbetlere katılmaya çalışıyorum. Bundan sonra istikrarlı bir şekilde gelmeye gayret edeceğim” ifadelerini kullanıyor. “Bugün Gazzeli kardeşlerimiz işgal altında olsa da 7 Ekim’den sonra kimlerin işgal altında olduğunu gördük, kravatlar düştü. Gerçekten sadece Gazze için değil, hem dünya için hem de insanlık için büyük bir direniş oldu” diyen Akkuş, şöyle devam ediyor: “Bugün bir tabir vardır: ‘Güneş artık batıdan doğuyor’ diye. Gerçekten batıdan dalgalanan bir güneşin doğuşuyla birlikte inşallah Gazze özgür olacak. İnsanlığın uyandığını düşünüyorum. Biz de burada o direnişe şahit olmak, direnişin içerisinde yer almak için geldik, nöbetimizi tutuyoruz. Burada tutuğumuz orucu açıyoruz. Ramazan ayında ne yediğimizin bir önemi yok. Kiminle yediğimiz, ne amaçla yediğimiz, nerede yediğimiz önemli. Yağmur olsun, soğuk olsun bizim için çok önemli değil. Islanıp korunabileceğimiz bir muhafaza alanımızın olduğunu biliyoruz ama Gazzelilerin sığınacakları bir yer bile kalmadı. Gazze’de her an bir tedirginlik söz konusu. Ben burada kardeşlerimin yanında olduğumu göstermek için bugün buradayım.”
Safiye Yıldırım
Fatih’te yaşayan 32 yaşındaki Safiye Yıldırım “Buraya beni vicdanım, insanlık onurum getirdi” diyor. Yıldırım, “Biz bir dine mensubuz ve dinde ilk ayet ‘Oku.’ Allah-u Teala dünyada da adaletli ahirette de adaletli. Biz bunu umursamadığımız müddetçe okuduğumuz yazılar bize diyor ki onların haritasının içerisinde siz de varsınız. Sadece Filistinlilerin başına bir şey gelmiş biz yapamıyoruz diyerek kenara çekilmek bana işin çok kolayı gibi geliyor. Benim evim buraya yakın olduğu için boşluk buldukça katılmaya çalışıyorum. Mısır’daki Refah Kapısı’nın açılması için bu eylemi sürdürüyoruz. Allah nasip ederse kapı açılana kadar da eylemimizi sürdüreceğiz. Kapıya yığılmış olan yardımların içeriye girmesini istiyoruz. Oradaki insanların açlıktan ölmesinin insanlığa aykırı olduğunu düşünüyoruz. Bu eylemi bunun için yapıyoruz” şeklinde gelme sebebini anlatıyor. Her akşam nöbette Gazze için Fetih Suresi okuduklarını söyleyen Yıldırım, “Beraber akşam yatsı namazını kılıyoruz. Yatsı namazlarında da vitir namazı ve kunut namazı şeklinde kılıyoruz ve her vitir namazında ellerimizi semaya açıp Gazze için dua ediyoruz” diyor. Yıldırım, şöyle devam ediyor: “Burada nöbetlerimiz çok maneviyatlı çok güzel geçiyor. Burada çok güzel arkadaşlıklar, dostluklar kuruldu. Burada belki beden ihtiyacı eksik kalıyor ama ruhun ihtiyacı tamamlanmış oluyor. Bana daha iyi geliyor. İftarımızı sadece çorbayla yapmamızın amacı da biz kardeşlerimizin haliyle hallenmek istiyoruz. Onlar açlıktan ölürken israf ederek bir iftar istemiyoruz.”
Beyza Binici
Başakşehir’den gelen 22 yaşındaki üniversite öğrencisi Beyza Binici, aralıklarla 30 gündür nöbete katılıyor. “Filistin davası hepimizin sorumululuğu altında” diyen Binici, “Orada bir avuç Müslüman direniş gösteriyor ama bizde burada onlardan çok daha fazla sorumluyuz. Belki de orayı kaderine bıraktık” diyor. Binici, sözlerini şu şekil sürdürüyor: “Biz de elimizden geldiği kadarıyla bu uğurda bedel ödemek zorundayız. Çünkü bunun hesabını yoksa ahirette veremeyeceğiz. Bundan dolayı ben de bireysel gayretlerimin dışında da buraya ortak olmak istedim.” Tuttukları nöbetin tek başına Refah Sınır Kapısı’nın açılmasına yetecek güçte olmadığını söyleyen Binici, “Her gün burada bir araya geliyoruz. Fetih Suresi okuyoruz ve dualar ediyoruz. Yeni insanlarla tanışıyoruz. Ben bunların illa ki bir şeylere vesile olacağını düşünüyorum. Buraya sonunu düşünerek gelmedim.
Refah Sınır Kapısı açılır veya açılmaz o bizim sorumluluğumuzda değil. Buna gücümüz de yetemez. Buralara zorlanarak geliyoruz. Bazılarımız çok uzaklardan geliyor. Ama vazgeçmeden geliyoruz. Ben sonunu düşünerek bu nöbeti tutmuyorum. Buraya da en başta kendim için geliyorum. Allah bizi zaferden değil, seferden sorumlu tutuyor. Bu yüzden sonunu düşünmeden yapıyorum” şeklinde gelme sebebini anlatıyor.
Bu davaya özellikle gençlerin destek vermesi gerektiğini belirten Binici, şöyle devam ediyor: “Çünkü özellikle Peygamberimiz (sav) bu tür savaşlara, cihata gençleri gönderiyordu. Gençleri hoca tayin ediyordu ve gençlere çok özel ilgisi vardı. Bizim de hayatımızın bu en verimli zamanlarında bu tür organizasyonlara destek verilmesi gerektiğini düşünüyorum. En verimli zamanımızda Filistin konusunda üzerimize düşeni yapmalıyız. Yaşımız ilerlediğinde pişman olacağız. Allah ahirette ‘Gençliğinizi nerede harcadınız’ diye soracak? Bundan dolayı önce kendime bir hatırlatma olarak bunu söylüyorum sonra da bütün kardeşlerime, ablalarıma, abilerime Filistin konusunda güçleri yettiği kadar mücadele vermelerini söylüyorum. Çünkü Gazzeliler orada çok büyük bir bedel ödüyorlar. Bizim de ödememiz gerekiyor. Bunun da hesabı bize sorulacak. Sadece oradaki insanlar imtihan ediliyor diye düşünüyoruz ama biz de imtihandayız”