Yazar ve aktivist Aaron Mate, Nazilerin Yahudi Katliamı’ndan kurtulan, Siyonizm karşıtı ünlü Yahudi doktor ve yazar Gabor Mate’in oğlu. “Pushback with Aaron Mate” adlı programı sunduğu The Grayzone’daki çalışmalarıyla tanınan Aaron Mate, ABD merkezli bir gazeteci. Aynı zamanda Real Clear Investigations’a katkıda bulunmuş ve “Useful Idiots” adlı podcast’in ortak sunuculuğunu yapmış. Mate, bağımsız gazeteciliği ile tanınmakta olup, özellikle The Nation’da yayımladığı Russiagate haberleri ile 2019’da Izzy Ödülü’nü kazanmış. Kariyeri boyunca Democracy Now!, The Real News Network ve Al Jazeera gibi çeşitli medya kuruluşlarında çalışmış olan Mate, ABD dış politikalarına eleştirel yaklaşımıyla biliniyor. Mate, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali gibi konularda da haberler yapmış bir isim. Aaron Mate ile çekimleri TRT World ekipleri tarafından işgal altındaki Filistin topraklarında gerçekleştirilen, Yahudi yerleşimcilerin Batı Şeria’da Filistinlilere karşı vahşetini anlatan “Kutsal İşgal” (Holy Redemption) belgeselinin özel gösterimi öncesinde Atlas Sineması’nda bir araya geldik. Mate ile 7 Ekim öncesi ve sonrasını, Gazze’de yaşanan soykırımı konuştuk. Babanız Gabor Mate, Nazi soykırımından kurtulan bir isim. Babanızın size anlattığı hatıraları, anıları anlatabilir misiniz? Babam Gabor, Macaristan’da Budapeşte’de doğdu ve kısa bir süre sonra Budapeşte Nazi Almanyası tarafından işgal edildi. Bir bebekken, neredeyse ölüyordu. Babaannemin tanıdığı kişiler tarafından kaçırılmak zorunda kaldı. Babaannem Judy, sokakta gördüğü yabancılara emanet ederek babamı akrabalarına yolladı ve hayatının ilk yılının çoğunda annesinden ve babasından ayrı kaldı. Nazi soykırımından sağ çıkabildiler ve sonunda ailesiyle yeniden bir araya geldi. Ancak büyükanne ve büyükbabası o kadar şanslı değildi. Nazi kamplarında öldürüldüler. Aile hikâyem çok küçük yaştan itibaren bana anlatıldı. “Asla” diye bir şey olmadığını gördüm ve şimdi İsrail’in Filistinlilere ne yaptığını gördüğümüzde, başımıza gelen soykırımından aldığımız dersleri uygulamak zorundayız. Hiç kimsenin diğer insanları ezmeye, kuşatmaya ve onları bir ölüm kampına koymaya hakkı yoktur. Bugün Gazze’deki çocuklar, babamın Holokost sırasında karşılaştığı gibi, Yahudi çocuklara çok benzer koşullarla karşı karşıya ve buna bir son vermemiz gerekiyor. İşte ailemin tarihinden yanımda taşıdığım ders bu.
7 Ekim pek çoğumuz için bir dönüm noktası oldu. Hepimizin hayatında bir 7 Ekim öncesi ve 7 Ekim sonrası var. Sizin peki? Nazi Almanya’sından sağ çıkmış bir ailenin ferdi olarak, her zaman Filistin davasının içinde yer aldım. 7 Ekim’den çok daha önceden beri. Her zaman İsrail’in Filistinlilere yaptıklarını dile getirmeye çalıştım. Her zaman gazetecilik mesleğimi onlara ışık tutmak için kullanmaya çalıştım. Ancak 7 Ekim’den bu yana hepimizin çok büyük bir sorumluluğu var. Çünkü İsrail’in 7 Ekim’den bu yana yaptığı şey kendi tarihinin en büyük suçudur. Ve bundan önce çok fazla suç var ama hiçbir şey bununla karşılaştırılamaz. Bu yüzden 7 Ekim’den bu yana farkındalık yaratmak, elimden gelen her şeyi yapmak, hâlâ Gazze’de olan, hâlâ orada mahsur kalan, şans eseri şimdiye kadar hayatta kalan arkadaşlarımın yanında olmaya çalışmak, Filistin halkına karşı bu tarihi suçu işleyen Yahudi devletine karşı bir Yahudi olarak sesimi yükseltmek için çalışıyorum.
Sizce Gazze’de yaşananların Nazi dönemindeki soykırımla benzerlikleri veya farkları nelerdir? Nazi döneminde uygulanan anti-semitik politikalar ile günümüzde Filistinlilere yönelik uygulanan politikalar arasında herhangi bir paralellik görüyor musunuz? Filistin meselesi ile Nazi Holokost’u arasında tıpkı Naziler gibi mutlak benzerlikler var. İsrail kendini diğer halklardan üstün görüyor. Bu durumda, topraklarını çaldıkları Filistin halkıdır ve üstünlüklerini pekiştirmek için, tıpkı Nazi Almanyası gibi dünyanın en kötü şiddetini uygulamaya hazırlar. Şimdi, yöntemler farklı. Gazze’nin içinde hiç gaz odası yok ama tıpkı Nazi Holokost’unda gördüğümüz gibi bir toplama kampı var. Gazze, insanların hapsolduğu devasa bir toplama kampıdır. Hastaneler İsrail tarafından yıkıldı. Tıpkı Nazi Almanlarının Yahudilere yaptığı gibi Yahudiler de camileri, ibadet yerlerini yıktı ve her iki rejimin de karakteri, Almanların bizi insan olarak görmediği gibi İsrail de Filistinlileri insan olarak görmüyor. Tüm bu korkunç şeyleri Filistinlilere bu şekilde yapabilirler. Durumlar tam olarak aynı olmasa da, İsrail ile Naziler arasında kesinlikle pek çok paralellik bulabilirsiniz. nGazze için uluslararası toplumun daha etkili olabilmesi için ne tür adımlar atılabilir? Dünya, Filistin için daha önce hiç görmediğimiz şekillerde harekete geçti. Güney Afrika, İsrail’i soykırımla suçlayarak davayı uluslararası adalet divanına taşıdı. Bir güney ülkesinin ABD ve İsrail’e karşı durması ve onları doğru bir şekilde soykırımla suçlaması çok cesurcaydı. Ama elbette daha fazlasını yapabiliriz. Dünya İsrail’e silah ambargosu uygulamalıdır. İsrail’i her fırsatta boykot etmelidir. Yapılan hiçbir şey yeterli görünmüyor çünkü suçlar çok korkunç. Ama buna bir son vermek için elimizden gelen her şeyi yapmalıyız. Herkes İsrail’i boykot etmeli ve sesini yükselterek bize katılmalı ve bunu ne kadar çok yaparsak, adaleti o kadar çabuk görebiliriz. Şu anda Filistin için geçerli olan ve Holokost’tan öğrendiğimiz bir ders var. Hiçbir devlet kendisini bir başkasından üstün görme hakkına sahip değil. İsrail’in yaptığı da budur. İsrail bizim herkesten üstün olduğumuzu söylüyor. Bu yüzden Filistinlileri katletmeye, Lübnan’ı bombalamaya, İran’ı bombalamaya, herkesi kışkırtmaya, barışı reddetmeye, Filistinlilerin kendi vatanları üzerinde hakları olduğunu söyleyen tüm uluslararası konsensüsü reddetmeye hakkı olduğunu düşünüyor. Nazilerin de yaptığı buydu.
Filistin ve İsrail arasında barışcıl bir çözüm sağlanması için tarihsel deneyimlerden ve soykırım gibi trajik olaylardan çıkarılabilecek dersler nelerdir? Naziler, istediği ülkeyi işgal etme hakkı olduğunu söyledi. Buradan çıkarılacak ders, hiçbir devletin yasalara itaatsizlik etme ve insanları kendilerinden daha aşağı gördüğü için öldürme hakkına sahip olmadığıdır. İsrail tarafından yeni bir holokost işlenirken yapabileceğimiz en az şey, ilk Holokost’tan çıkan uluslararası hukuku dayatmaktır ve eğer bunu yaparsak, İsrail’in şu anda Gazze’ye yaptıklarını durdurabiliriz.
TRT World’ün “Kutsal İşgal” (Holy Redemption) belgeselinin özel gösterimi öncesinde Atlas Sineması’nda gerçekleşen “İsrail’in propaganda makinesiyle mücadele eden aktivistler: Filistin davası için İsrail’in yalanlarını çürütmek” başlıklı ikinci panelde konuşmacı olan Aaron Mate, İsrailli yetkililerce yürütülen dezenformasyon kampanyalarının sürekliliğinin altını çizerek dezenformasyonun etkisine dikkat çekti. Büyük uluslararası medya kuruluşlarının doğrulunu sorgulamadan yaydıkları “kafası kesilen bebekler” iddiasını hatırlatan Mate, bu iddiaların Batı medyası tarafından eleştirilmeden benimsenmesini eleştirdi. Mate, “Propaganda açığa çıkarılmalı ve gerçek galip gelmelidir” dedi.