
Osmanlı’nın son döneminde hukuk, tarih ve siyaset gibi birçok alanda kalıcı izler bırakan Ahmet Cevdet Paşa, çok yönlü bir sempozyumla anıldı. Yeni Şafak’a konuşan Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Murteza Bedir, “Türk hukukçuları için hukuk 1926’da başlıyor. Ama aslında Ahmet Cevdet Paşa zamanındaki düzenlemeler bilinse, kendimize ait hukuk yapma kültürünü elde edebileceğiz ” dedi.
Osmanlı’nın son dönemine damga vuran Ahmet Cevdet Paşa, çok yönlü bir sempozyumla anıldı. Hukuk, tarih, siyaset ve edebiyat alanlarında kalıcı izler bırakan Cevdet Paşa, Zeytinburnu Kültür Sanat’ta düzenlenen uluslararası bir sempozyumla yeniden gündeme geldi. “Yegâne-i Zaman: Ahmet Cevdet Paşa” başlıklı sempozyumda, Paşa’nın ilmî, siyasî ve entelektüel mirası günümüz bakışıyla ele alındı.
Sempozyumda; hukuk, tarih, ilahiyat, siyaset bilimi, dil ve edebiyat alanlarından 24 akademisyen bir araya gelerek, Paşa’nın düşünce dünyasını farklı yönleriyle tartıştı. Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı ve İslami Araştırmalar Merkezi Başkanı Prof. Dr. Murteza Bedir’le Cevdet Paşa’nın çok yönlü kişiliğini ve bugüne yansımalarını konuştuk.

MİLLİ EĞİTİMİN KURUCU İSİMLERİNDEN
Cevdet Paşa, bugünkü Türk ve Müslüman dünyanın modernite ile karşılaşmasında tipik bir tanzimat insanı olarak somutlaştığı bir isim. Oturumlarımızın ilk bölümü olan edebiyat oturumunda da görüldüğü gibi 19. yüzyılın ortalarından itibaren kitle eğitim araçlarının, yeni okullaşma tarzının ortaya çıkmasıyla beraber, temel ders kitapları, dil, öğretmen yetiştirme gibi alanlara öncülük ettiğini ve bu alanda çığır açıcı işler yaptığını görüyoruz. Bu kısmı daha az vurgulanıyor ama bu açıdan baktığımızda Türk Milli Eğitimi’nin kurucu isimlerinden birisidir. Tarih alanında da yeni tarzın başlatıcısıdır. Târîh-i Cevdet’i halkın konuştuğu dile yakın bir usulle bir ders kitabı olarak hazırlıyor.
BUGÜNÜN İNŞASINDA ETKİSİ BÜYÜK
Mecelle’yi kaleme alan Ahmet Cevdet Paşa, hukuk dilinin ve hukuk modernleşmesinin de öncülerinden biri. Eski kanunname geleneğinden gelen unsurları modern hukuk nosyonlarıyla birleştirip yeni bir tarz oluşturuyor. Hukuk dilinin daha sade ve anlaşılır bir dil olmasını sağlıyor. Ama aynı zamanda bunun kurumsallaşmasına ön ayak olurken, Mektebi Hukuk’un açılmasında, Nizamiye Mahkemeleri dediğimiz bugünkü mahkemelerin atası olan mahkemelerin oluşturulmasında birinci derecede rol alıyor. Yani bugünün inşasında düşündüğümüzden çok daha geniş etkilere sahip bir isimle karşı karşıyayız.
Mecelle’den 20 yıl önce yürürlüğe konulmuş olan ticaret kanunu vardı. Bu ticaret kanunu ile ekonomik durumlar, şartlar, şirketler ve ekonomik hayatta büyük bir dönüşüm yaşanıyor. Bu dönüşümün ardından da bir medeni kanun ihtiyacı doğuyor. Ahmet Cevdet Paşa Fransa’dan çevrilen bir medeni hukuk yerine bu milletin örf ve adetleriyle harmanlanmış bir medeni hukuk yapma cesareti buluyor. Kendisinin oluşturduğu bir ekiple işe başlıyor. Mecelle, medeni hukukun sadece borçlar ve eşya kısmı ile biraz da usul hukuku kısımlarını içeriyor. Aile hukuku kısmı ise onun açtığı yol sayesinde Cevdet Paşa’dan sonra hazırlanıyor.
TÜRK HUKUKÇULAR İÇİN HUKUK 1926'DA BAŞLIYOR
Mecelle, çok derin bir hukuk bilgisinin ve tefekkürünün zirveye taşındığı ve Türkçe yazıldığı bir metin. Türk hukukçuları için hukuk 1926’da başlıyor. Ama aslında Ahmet Cevdet Paşa ve onun çağında yapılan düzenlemeler bilinse, kendimize ait hukuk yapma kültürünü elde edebileceğiz. Bunu kaybettik. Bugün Türkiye’de eksikliğini yaşadığımız en önemli hususlardan biri, hukuk düşüncesinin yeterince gelişmemiş olması. Hukuk yapmak pek çok şeyi içerir; bir toplumun örfü, adeti, fikirleri, sosyolojisi ve felsefesidir aynı zamanda.
MECELLE’NİN ALTINCI KİTABININ HİKAYESİ
Ahmet Cevdet Paşa Mecelle’nin dördüncü kitabından sonra görevden alınmıştı. Beşinci kitap da hazırdı o sırada. Bir buçuk yıla yakın komisyona başkanlık edemedi. Onsuz hazırlanan 6. kitap basıldı, ancak başarılı bulunmadı. Cevdet Paşa'sız bunun olmayacağı anlaşıldı. Ahmet Cevdet Paşa geri döndükten sonra 6. kitabın adını değiştirdi, içine de ‘Emanet’ bölümünü koydu.









