İnsanlık hallerimiz

04:0015/08/2025, Cuma
G: 15/08/2025, Cuma
Yeni Şafak
Fotoğraf: Arşiv
Fotoğraf: Arşiv

Çeşitli dergilerde ve gazetelerde hikâye, deneme ve kitap eleştiri yazan Meral Afacan Bayrak’ın Biz Hep Çiçek Açarken adlı hikâye kitabı Klaros Yayınlarından çıktı. Yazar, bu kitabında hayatın içinden gözlemledikleriyle, olayların, gerçeklerin ve durumların yazıya aktarılışları yanında bunlara uygun kendine özgü bakış açıları geliştiriyor.

İSMAİL KARAKURT

Yazmak bir dokunmak biçimidir; hayata, seçilen temaya ve dile. Her yazar kendi zihniyeti, birikimi ve zevkine göre dokunur bu üçlüye. Belki de bundan yazarların ilk yakınlığı hayatın kendisine ve onun dildeki temsilinedir. Bu şiirde de böyle, öyküde de. Pekiyi, şiirsel anlatımın başat olduğu bir hikâye kitabı nasıl okunur?

Çeşitli dergilerde ve gazetelerde hikâye, deneme ve kitap eleştiri yazan Meral Afacan Bayrak’ın önceki yıllarda yayımlanmış Tarçın Çıkmazı (Hikâye, 2012), Gitme Saati (Hikâye, 2014) Mutlu Tesadüfler (Hikâye, 2018) adlı eserlerinden sonra bu yıl üç kitabı daha yayımladı: Dünya Hırkası (Şiir, 2025), Eşikler ve Güller Nârına (Hikâye, 2025) ve Biz hep Çiçek Açarken (Hikâye, 2025). Yazarın Biz Hep Çiçek Açarken adlı hikâye kitabı Klaros Yayınlarından çıktı. Kitapta, Alışma Talimleri, Saadet Ocağı, Zamana Karışanlar, Azize’nin Baharla İmtihanı, Bir Patikada, Biz Hep Çiçek Açarken, Muhabbeti Mayalar gibi, Sessiz Film, Yasemin Sen de Haklısın, Kiraz Ağacı ve Küçük Hesaplar başlıklı on bir öykü yer alıyor. Peki neler var Biz Hep Çiçek Açarken’de?

Yazar, bu kitabında hayatın içinden gözlemledikleriyle, olayların, gerçeklerin ve durumların yazıya aktarılışları yanında bunlara uygun kendine özgü bakış açıları geliştiriyor. Anlattıklarına hakimiyet kuruyor. Hikayelerde işlenen temalar, gözlem gücü, karakterler, insan ilişkileri ve şiirsel anlatım öne çıkıyor.

“Alışma Talimleri” adlı ilk hikayesinde anlatıcı, bir dükkânda dalgınlıkla unuttuğu telefonunu almak için AVM’nin açılmasını bekliyor. Eski zamanlara gidiyor, içindeki zamanı yaşıyor. Özlüyor, sorguluyor, konuşuyor, seyrediyor. Kâh cümlelerini tamamlıyor kâh eksiltili bırakıyor. Hayatın yalnızca kendi kurallarıyla bir yerin ve bir zamanın içinde işleyişine şiirsel bir dil ile dikkat çekerken de “Her adım başka bir koşuya doğru hamle midir?” diye sormadan da edemiyor. Anlatıcı burada anlatılanın içinde yer almıyor, anlattığı olayın dışında, gören durumundadır. Gördüklerini anlatırken üçüncü tekil kişi ağzıyla konuşuyor. Tabiata bakışıyla tamamlıyor öyküsünü.


DÜNYAYI YENİDEN ANLAMAK

İkinci hikâye “Saadet Ocağı”nda geçmiş, şimdi ve zamansızlık kavramları etrafında ailesinden uzak düşen, yetiştirme yurdunda büyüyen, sonra başka bir aileye evlatlık verilen bir gencin dramı işleniyor. Toplumsal bir yaraya işaret ediyor. Cevo, zihninde tuz buz olmuş aile imgesinden hareketle geçmişini sorguluyor. Evlatlık gittiği ailenin arka çıkmasıyla zorluklara rağmen işini kuruyor. İşinin yolunda gitmesi sayesinde de çevresindeki muhtaçları, sahipsiz gençleri koruyup kolluyor. Daha ilk iki hikâye iyi kurgusu, dili ve anlatımıyla okura geçiyor.

Yaşanmışlıklar da her şey gibi zamana karışıyor. Gerçeklikten aldığı temalarını iyi bir gözlemle sahici bir biçimde içselleştirerek işliyor. Bunlar hikayelerin başlı başına özelliklerinden.

“İnsanın insana ettiğini kim eder bu dünyada?” sorusuyla devam ediyor “Azize’nin Baharla İmtihanı”na. Sonra Azize adına sorgular, sorgular… Kadınların günlük hayat içinde yapıp ettikleri. “Bir Patikada”, bir duyguya, hatta duruma en baştan yeni bir enerjiyle başlama kolaylığı konuşularak ilerleme söz konusu… Hikayeyle verilen mesaj da anlamlı: “Hayat, gerçekliğini yaşadığını sanan, sağa sola sataşan, gücünü hasetlikten yana kullanıp, her şeyi solduranla ayrı bir hesaplaşma içinde.” Ama rızkının peşinde koşan insan için bir parça da olsa iyiliğin yolunu kesmesi esastır. Kedere, hüzne düşkün insan güllere inancını yitirir mi?

Bu öykülerin deneme, şiir ve anlatı denilen ara tür ile bağı sıkı. Bazıları oldukça yoğun bir anlatıma sahip. Kitaba adını veren “Biz Hep Çiçek Açarken” peşine düşülmüş öykü izlenimini veriyor. Tabiatın çiçeklenmesiyle anlatıcının içinin şenliği örtüştürülmüş. Ayrıca öyküde dilin zenginliğinden habersiz, yerli yersiz kullanılan “aynen”cilere de bir iğneleme var. “İnsan yüzleşmelerini kafasında bitirip net bir fotoğrafta karar kılıyor” dediği “Muhabbeti Mayalar Gibi” adlı öyküde ev yapımı ürünlerinin mahallede satılmasına karşı çıkanlara karşı sınavı işleniyor. Öykünün kahramanı, çirkeflik çıkaranlarla dalaşma yerine “Ağaçların nefes aldıran serinliğine sığınıyor.” Ve arkadaşı Kadife Hanımın umut aşısıyla yoluna devam ediyor. “Sessiz Film” öyküsü film, kadınlar, oğullar, iş güç derken bir film gibi kayıp gidiyor.


HAYATA DAİR ÖYKÜLER

Şu ana kadar okuduklarımdan anladığım şu: Bunlar, insanın içini gösteren insandan insana geçen öyküler. Bazen, okuduğunuz hikâyenin birinde, herhangi bir anda, içiniz bir durumun ayrıntısında görünebiliyor. Ya sizi de güzelleştirip şenlendiriyor ya bir sebep olmadan içiniz acıyor. Üçüncüsü de hayatın neresinde ne olup biteceğini kestirememenin zorluğu ile karşı karşıya kalıyorsunuz.

Meral Afacan Bayrak, “Biz Hep Çiçek Açarken” kitabındaki öykülerde anlatıcısını günlük hayatın içinden seçtiği insanların sesi, dili olarak okurun karşısına çıkıyor. Öykülerinde sıradan olay ve durumlarda genellikle acı çeken, maişeti için çalışan yorulan, kendine, dostuna konuşan açılan insanları, kadınları ustaca işleyerek iyi bir anlatıcıya, öykü kahramanlarına ya da tiplerine dönüştürüyor. Yazar, anlatıcı yahut öykülerdeki kişilerin yaşadıkları ve kırılganlıklarıyla birlikte okuru da bu yaşanmışlıklar üzerinden hayatı sorgulamaya davet ediyor. Hayatı yeniden kurma çabası veriyor. Bunu arı duru, şiirsel bir dil ve anlatımla yapıyor. Hiçbir şey yersiz ve zamansız değil. Genellikle kısa veya eksiltili cümleleri tercih ediyor. Betimlemeler de öyküler gibi kısa ama nefes aldırıcı, yerli yerinde. İnsan, “Gölgesini bile götüremeyeceği yerlerin hasretiyle günlerini geçiriyor.”


#Okumalar
#dergi
#gazete
#kitap