Son yılların en çok izlenen dizileri, en popüler müzik grupları Güney Kore’den çıkıyor. İster dizi, isterse de müzik çalışmaları Türk gençlerini etkisi altına almış durumda. Aile mefhumunun hayli hırpalandığı hatta bir ölçüde tarumar olduğu günümüz dünyasında gençlerin sığınağı olan bu faaliyetler, İmam hatip liseli (İHL) çocukların bile elden çıkmasına yol açtı.
Biz de Necmettin Erbakan Üniversitesi Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü Din Eğitimi Ana Bilim Dalından Fatma Özturhan’ın hazırladığı yüksek lisans tezini merkeze alarak konunun iki mütehassısının görüşlerine müracaat ettik. Batıdan gelen tehlikeye karşı kısmen dirençli olan bağışıklık sistemimizin doğuya karşı son derece zayıf olduğu gerçeğiyle karşılaştık. Dosyamızı okuyunca siz de aynı kanaate varacaksınız.
Necmettin Erbakan Üniversitesi Felsefe ve Din Bilimleri bölümü Din Eğitimi Ana Bilim Dalından Fatma Özturhan’ın hazırladığı yüksek lisans tezinde odak, imam hatip lisesindeki kız öğrencilerin “Kore özentiliği.” imam hatip lisesi ve Kore fanı olan kız öğrencilerle yapılan görüşmeler sonucunda hazırlanan tezde ilginç tespitler var. Anlaşılmadığını düşünen öğrenciler aynı zamanda daha ahlâkî bulduğu için bu kültürün içeriklerini tercih ediyor. Fanlar, Kore dizilerini izleme nedeni olarak, içeriklerin “cinsellikten uzak” ve “aile bireyleriyle beraber izlenecek türden” olmasını gösteriyor.
Tez danışmanı Prof. Dr. Muhiddin Okumuşlar, bunun aslında bir proje olduğunu ve yaklaşık 6 yıl önce bir imam hatip lisesi öğretmeninin uyarısıyla haberdar olduklarını söylüyor. Hocamız, "Çocuklar Kore dizilerini çok seyrediyor” dedi. Bir yerlerde bu konunun yayınlanmasını istiyordum, öğrencimiz Fatma da bunu teze dönüştürmek istedi. Süreç böyle başladı. Herkes konuşuyor ama literatüre girmediği için pek fazla kişinin haberi yok ya da birçok kişi vahametin farkında değil. Daha sonra inceledik ve kızlarda, özellikle de imam hatip öğrencilerinde yaygın olduğunu gördük.”
Güvenilir kurumların Kore dizilerini yayınlaması muhafazakâr ailelerin çocuklarının Kore kültürü ile büyümesine neden oluyor. Bu diziler aslında ailesiyle iletişim sorunları yaşayan, acılarını bir şekilde yenmeye çalışan insanlara hitap ediyor. Dinleyenlerin yüzde 90’ı 10-20 yaş arasındaki kızlar. Özellikle 25-26 yaşındaki fanlar, artık evliliğe sıcak bakmadıklarını ve bu gruplarla Kore’ye gitmek istediklerini söylüyor.”
Tezdeki en ilginç noktalardan birisi de “Kore dizi ve filmlerine her yaş grubundan, hatta anne tavsiyesiyle bile başlayanların olduğunu yapmış olduğumuz görüşmeler sonucu belirtmekte yarar vardır” ifadesinden anlaşıldığı üzere dizi ve filmlerin birçoğunun gençlere ailesi tarafından tavsiye edilmesi. Yani gençlere bu dizileri aileleri tavsiye etmiş. Teze katkı sağlayan imam hatipli fanlar, Kore dizilerini izleme nedenini şu sözlerle aktarıyor: “Ben de gencim… Amerikan dizisi izleyince modern oluyorsun. Kore, Japon dizisi deyince burun büküyorlar. Bizi kimse anlamıyor.”
Tezin içeriği her ne kadar imam hatip lisesi öğrencileri olsa da Güney Koreli misyonerler, dizi ve filmlerin etkisiyle tüm gençlerin üzerinde bir hayranlık oluşturup, internet üzerinden etkinliklerini yürütüyor. Etkinliklerle öğrencileri Güney Kore dil kursları, Kültür Dernekleri gibi yerlerde bir araya getirmeyi hedefliyorlar. Güney Koreli misyonerler, dizi ve filmlerle başlattığı hayranlığı, Güney Kore müzik gruplarıyla devam ettiriyor. Arkadaşlarından dışlanma korkusu da gençleri bu içeriklere itiyor.
K-Pop sektörünün aykırı bir sektör olduğunu dile getiren Said Ercan, Kore eğlence sektörünü şöyle anlatıyor, “Kore’nin 10 yaşındaki dezavantajlı çocuklarının toplanıp 12-13 yaşına kadar yetiştirilip bir yarışa sokulması ve 14 yaşına geldiğinde de ağır sözleşmeler altına alınarak hayatlarının ipotek altına alınması onu aykırı bir sektör yapıyor. BTS grubunun 7 üyesi aynı evde yaşıyor, arkadaş edinmeleri yasak ve aileleriyle kısıtlı olarak görüşüyorlar. Bunlar, eğlence dünyası için uzun saatlerce çalıştırılan çocuklar. ‘Sasaeng’ ismindeki uç fanlar bu kişileri taciz ediyor, nefret yorumları yapıyor. Fanlar bu grupları insandan ziyade bir eğlence malzemesi olarak görüyor. Onlar da bu krizden çıkamıyor.”
Güney Koreli misyonerlerin müziği araç olarak kullandıklarının örneğini katılımcılardan birisi tezde şöyle anlatıyor, “SS501 diye bir grup var. Allah kolyesi takıp çıkıyorlar o kanala. Ama o çok katı bir Hristiyan kanalı. Hayatta izin vermez. Amaç orada biz sizin dininize sempatiliyiz, sempatiyle yaklaşıyoruz bakın demek istiyorlar.”
Muhiddin Okumuşlar, FETÖ’nün imam hatip liselerine Kore dizilerini hatta Koreli kişileri soktuğunu ifade ediyor, “Koreli Jan Deui Kim isimli Koreli bir kadın, Türkiye’de katıldığı televizyon programında ‘Kore dalgasının arkasında çok detaylı inşa edilmiş politikalar var’ dedi. En ilginci, FETÖ’nün de en güçlü olduğu ülkelerinden birisi Kore’ydi. Bu da bunları aynı merkezin yönettiği ihtimalini güçlendiriyor. Mesela 2012-2013 yıllarında Konya’ya Koreli bir grup getiriyorlar. Korelilerin geldiğini duyan öğrenciler okulu yıkıyor, herkes hayran. Düşünün, siz çok ünlü bir sanatçıyı istediğiniz bir okula konsere getirebilir misiniz? Bunun gibi bir şey benim gözümde. Getirenler de FETÖ. Orada da güçlüler aslında. Onlarla bağlantılı şeyler de olabilir.”
İmam hatip lisesinde okuyan tez katılımcısı bir fan, “Dil kursunda dil öğretiyormuş gibi yapsalar da esasen yaptıkları misyonerlik. Önce samimi yaklaşıyorlar, ardından evlerinde dahi ağırlayacak kadar muhabbet kuruyorlar. Hatta en sonunda samimiyetine güvendikleri kişileri ayine davet ediyorlar veya Noel kutlamalarına çağırıyorlar” ifadesiyle yapılanın bir misyonerlik faaliyeti olduğunu doğruluyor.
Piyasada onlarca K-Pop dergisi ve BTS ürünü olduğunu söyleyen Ercan, Bu ürünlerin Türkiye’yi istila ettiğini de ifade ediyor. Ürünleri alan gençlerin bir statü elde ettiğini de aktaran Ercan, “Ne kadar çok ürün alırsan fan seviyen o kadar artıyor. Hatta bu ürünleri almayan çocukların büyükler tarafından dışlandığı ve aralarına bu kişileri almaması söz konusu olabiliyor” diyerek aileleri bu konuda uyanık olması konusunda uyarıyor.