Türkiye henüz COVID-19 pandemisini tam anlamıyla atlatamamışken, son yıllarda yaz mevsiminin korkulu rüyası olan Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) bu yıl önceki yıllara göre daha erken ortaya çıktı.
KKKA hastalığının İç Anadolu Bölgesi’nde yaygın olarak görüldüğünü belirten Akgül, “Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA), keneler vektörlüğünde taşınan Crimean-Congohaemorrhagic fever virüsünün neden olduğu infeksiyon hastalığıdır. Hayvanlardan insanlara bulaşan bu hastalıkta ateş, halsizlik, iştahsızlık, kas ağrısı, baş ağrısı, bulantı, kusma, ishal gibi spesifik olmayan belirtiler ile ağır vakalarda kanama gibi bulgular görülerek ölümler oluşabilmektedir. Ülkemizde ilk kez Tokat ve çevresinde görülen bu hastalığın kesin tanısı ilk olarak 2003 yılında konmuştur” ifadelerini kullandı.
Hastalığa karşı etkin bir aşının henüz geliştirilemediğini söyleyen Akgül, “Ne yazık ki hastalığa karşı koruyan etkin bir aşı ve tedavisinde kullanılan bir ilaç bulunmamaktadır. KKKA olduğu belirlenen kişilerin tedavi temelini destekleyici tedaviler oluşturmaktadır. Ülkemiz yıllık KKKA olgu sayısının en fazla olduğu ülke konumundadır. Sağlık Bakanlığı verilerine göre, ülkemizde 2002 ile 2017 yılları arasında 10 bin 562 KKKA olgusu görülmüş 501 kişi bu hastalık nedeniyle hayatını kaybetmiştir. Sevindirici olan şudur ki, KKKA’nın insandan insana bulaşma riski bulunmamaktadır” dedi.
Hastalığın durdurulması için aşı geliştirme çalışmalarının devam ettiğini belirten Dr. Özer Akgül, “Özellikle yaz aylarında kenelerin canlanması ile yüksek olgu sayıları görülmekte ve ölümlere neden olan bu virüse karşı etkin ve güvenilir bir aşı henüz üretilememiştir. Her ne kadar Bulgaristan ve Rusya gibi Doğu Avrupa ülkelerinde KKKA’ya karşı ölü bir aşı geliştirilmiş ve kullanılmış olsa da şu anda insan kullanımı için yaygın olarak kullanılan güvenli ve etkili bir aşı yoktur. 2017 yılı içerisinde Türkiye’den araştırmacıların da bulunduğu İsveç merkezli KKKA aşı projesi bu konuda çalışmalarını sürdürmektedir. Ülkemizde KKKA ile mücadele için yerli aşı çalışmaları da devam etmektedir” diye konuştu.
Kene tutunmasında yapılması gerekenleri anlatan Dr. Özer Akgül, “KKKA’nın esas bulaştırıcısı Hyalomma marginatum adı verilen ve ülkemizde de bulunan bir kene türüdür. Hastalığın en sık görülen bulaş yolu bu virüsü taşıyan kenenin insanlara tutunmasıdır. Bununla birlikte virüsü taşıyan kene ile temas veya hasta hayvan/kişilerin kan, doku, vücut sıvıları ile korunmasız olarak temas sonucunda nadir de olsa bulaşma görülebilmektedir” ifadelerini kullandı.
Tarla, bağ, bahçe, orman ve piknik alanları gibi kene yönünden riskli alanlara gidilirken, mümkün olduğu kadar vücudu örten giysiler giymek, pantolon paçalarını çorapların içerisine sokmak ve ayrıca kenelerin elbise üzerinde rahat görülebilmesi için açık renkli kıyafetler tercih etmek gerektiğini söyleyen Dr. Akgül, “Kene yönünden riskli alanlardan dönüldüğünde vücutta kene olup olmadığını kontrol etmek, kene varsa tutunmuş keneyi mümkün olan en kısa sürede ve keneye zarar vermeden çıkartmak bu virüsün bulaşmasını engelleyen en önemli yöntemlerdendir. Bunun için vücuda tutunan keneye çıplak elle dokunmadan; eldiven, bez ya da poşet ile çıkartmak ardından bölgeyi tentürdiyot, alkol gibi antiseptiklerle temizlemek gerekmektedir. Kene çıkartma işlemi yapılamıyorsa vakit kaybetmeden en yakın sağlık kuruluşuna gidilmelidir” dedi.