Bosna Hersek’in en önemli ikinci şehri olan Mostar’a kaç kez gittiğimi hatırlamıyorum. Osmanlı mimarisini en güzel temsil eden yerleşim yerlerinden biri olan bu şehirde, kendimi, evimde gibi hissediyorum. Özellikle eski şehir ve çevresi, tam bir Türk şehri görünümündedir.
Belki de bu sebeple, 1992-95 Bosna Savaşı’nda, en ağır yara alan şehirlerden birisi olmuştur. Öyle ki Mostar’da, kurşun değmemiş bir yer yok gibidir. Namlu doğrultulan, sadece askeri hedefler ve sivillerin yaşadığı evler değildir. Hastaneler, okullar ve özellikle mabetler de Sırp ve Hırvat saldırganların hedefi olmuştur. 1907 yılında askeri postadan geçmiş olan bu kartpostalı süsleyen Koski Mehmet Paşa Camii, onlardan bir tanesidir.
Mostar’a ister tren veya otobüsle, ister özel aracınızla gidin. Her halükârda, şehre girişten sonra, ilk karşılaşacağınız mekânlardan birisi Koski Mehmet Paşa Camii olacaktır. Eski şehir üzerinden Mostar Köprüsü’ne uzanan yol üzerinde, gözü ve gönlü rahatlatan bir mekândır. Özellikle yaz aylarında, dünyanın dört bir yanından Mostar’a gelen, turistlerin uğrak noktalarındandır.
Koski Mehmet Paşa Camii, şehirdeki birkaç kubbeli camiden bir tanesidir. Ancak kubbesi, 1993 yılında atılan havan mermileri ile beş ayrı yerden delinmiştir. Caminin ikinci girişi tamamen tahrip olmuş, mihrap, minber ve mahfil hasar görmüş ve minaresi kaidesine kadar yıkılmıştır. Cami duvarları ve duvar süslemeleri ise korunmuştur. Rahmetli Aliya İzetbegoviç’in talebi doğrultusunda, Türkiye tarafından restore edilerek, 2001 yılında yeniden ibadete açılmıştır.
1618 yılında şehri ortadan ikiye ayıran Neretva Nehri’nin kayalıkları üzerine inşa edilen bu camii, Koski Mehmet Paşa tarafından yaptırılmıştır. Ancak camiyi bitirmek, Şeyh Mahmud Baba’ya nasip olmuştur.
Koski Mehmet Paşa Camii, Neretva’nın sol kıyısındadır. Mimarisi ve süslemelerinin yanı sıra, konumu itibariyle de şehrin en güzel ve en çok ziyaretçi çeken mekânlarındandır. Caminin avlusunda türbe, medrese, şadırvan ve küçük bir hazire yer almaktadır. Caminin ince işçilik mihrap, minber, mahfil ve pencere üstü kalem işleri büyüleyicidir.
Kemerli kapıdan geçerek avluya adım attığınızda, dünyanın tüm keşmekeşini ardınızda bırakırsınız. Avluda cami ile aynı dönemde inşa edilen ve bugün hediyelik eşya dükkânı ve müftülük olarak kullanılan, eski medrese odaları vardır. Onun yanında, 1737’de inşa edilen, Şeyh İshak Efendi’nin medfun olduğu türbe bulunmaktadır. Avlunun ortasındaki şadırvandan akan suyun şırıltısı ile kuşların cıvıltısı ve gürül gürül akan Neretva’nın çağıltısı birbirine karışır.
Mostar Köprüsü’nü en iyi seyredebileceğiniz yerlerden birisi, bu caminin yan avlusudur. Neretva Nehri’nin insana huzur veren melodisine kulak kesilebileceğiniz en güzel yerlerden birisi, yine burasıdır. Eğer bu da size yeterli gelmediyse, yaklaşık 30 metre yükseklikteki, minareye çıkmanız yeterlidir. Buradan, tüm şehri, ayaklarınızın altına alıp, üç yüz altmış derece seyredebilirsiniz.