Yaşayan en önemli hikâyecilerimizden Mustafa Kutlu’nun tek çocuk kitabı “Yıldız Tozu”nun filmi 22 Eylül’de vizyona girecek. Yönetmenliğini Ahmet Sönmez’in yaptığı film, Erzincan’ın Kemaliye ilçesinde geçiyor. Aile ilişkilerinin ve kardeşlik bağının önemini anlatan film, Kemaliye kazasının bütün güzelliğini de gözler önüne seriyor. Geçtiğimiz günlerde filmi özel bir gösterimde seyreden Kutlu’yla ilk izlenimlerini ve filmin hikâyesini konuştuk.
Mustafa Kutlu’nun neredeyse bütün hikâyeleri sinemaya aktarılabilecek bir dile sahip. Bunlardan bazılarının filmi de çekildi. Hikâyeleri film yapılırken hiç müdahale etmediğini söyleyen Kutlu, Yıldız Tozu’nu da tamamen yönetmene teslim ettiğini, yönetmenin de çok güzel yorumladığını belirterek şu ifadeleri kullandı: “Hikâyenin geçtiği Erzincan’ın Kemaliye ilçesi, Doğu Anadolu’da eşine rastlanmayacak bir yer. Osmanlı’nın et ihtiyacını karşılayan bir yer olduğu için herkes kasaptır orada. Şimdi iş adamı oldular. Ama Kemaliye’yi hiç terk etmediler. Oradaki evler, konaklar, sokaklar hep bakımlıdır. Ahmet de filmi Kemaliye’nin Akçalı köyünde çekti. Çocuklarla film çekmek zordur, daha önce çektiğim için biliyorum. Aksayan tarafları var, ama her şey dört dörtlük olmayabilir. Ahmet’le de konuştuk bunu zaten. Benim yazdığım hikâye küçüktü, Ahmet onu genişletmiş, araya bir aşk hikâyesi de yerleştirmiş. Güzel de olmuş.”
Hikâyeyi yazarken ister istemez kendi çocukluğunu hatırladığını dile getiren Kutlu, “Tabii ki birebir kendi başımdan geçen veya gördüklerim değil, ama oradan ipuçları taşıyor. Ben Kemaliyeli değilim, hatta Kemaliye Erzincan’a biraz uzak. Harput’a bağlıymış eskiden, oranın kültürünü taşır. İstanbul’la alışverişi çok olduğu için, medeni bir yerdir. Yeme içmeleri, temizlikleri, evleri, sokaklarını görsen, köy demezsin. Dere taşından parkelerle yapılmış sokaklar. Bu güzelliği filme aksettirmiş olmalarından çok memnun kaldım. Hikâye, abi kardeş ilişkisinin ne kadar merhamet, sevgi ve fedakârlık dolu olduğunu gösteriyor. Anadolu’nun birçok yerinde sıcak yaz günlerinde insanlar damda yatar. Yıldızlar o kadar aşağı iner ki, elle tutulacak gibi olur. Herkesin gökyüzünde bir yıldızı olduğuna inanılır ve birisi öldüğünde o yıldızın sahibinin öldüğü anlamına gelir. Hepimizin çocukluğundan bildiği bir hikâyeye dayanıyor. Hiç yıldız görmeyen şehir çocuklarına üzülüyorum. Allah onları kurtarsın. Tabiatla içli dışlı olmak, bir çocuğa verilebilecek en güzel şey. Tabiatın içinden geçilmemiş bir çocukluk bence çok eksik” ifadelerini kullandı.
Mustafa abiye başka hikâyesinin sinemaya aktarılmasını isteyip istemediğini sorduğumda, “İstemem mi kardeşim, yarama dokunuyorsun” diye cevap verdi. Ve filme çekilmesini arzu ettiği hikâyelerini şöyle sıraladı: “Benim bütün yazdıklarım sinematografiktir. Uzun Hikâye’ye kadar olanlar değil de ondan sonrası dizi veya film olabilir. ‘Mavi Kuş’u Halit Refiğ senaryo olmadan çekiyordu. ‘Tufan’dan Önce’ harika bir dizi olur. ‘Beyhude Ömrüm’ çekilebilir. ‘Kapıları Açmak’ hikâyemi Osman Sınav hem film yaptı hem de dizi. Dizi dört bölüm oynadı, sonra anlaşmazlıklar olmuş. Osman biraz rahatsız, artık yapamaz, ama keşke birisi yeniden dizi olarak çekse. “Nur” kitabı da çok güzel film olur. Diğerlerini saymaya gerek yok, hemen hemen yazdıklarımın hepsi sinemaya aktarılabilir.”
Çocukların filme gitmeden önce kitabı okumalarını tavsiye eden Mustafa Kutlu, bu şekilde filmi de seyrettiklerinde bir zenginlik olacağını vurguladı. 15 yıl sonra ilk kez sinemaya gittiğini aktaran Kutlu, “Uzun zamandır evden de pek dışarı çıkamadığım için sinemaya gitmek benim için de sürpriz oldu. Sinemada film izlerken ses düzeneği rahatsız etti. Bas bas bağırıyor, çocukların konuşması anlaşılmıyor. Müzik çok fena. Meğer artık sinemaların ses sistemi böyleymiş. Çocukluğumdan beri sinema aşığı biriyim, sinema bana büyülü fener gibi gelir. Bütün diğer sanatları bir arada veriyor, çok olağan üstü bir şey” açıklamasını yaptı.