Türkiye-Macaristan Dostluk Anlaşması’nın 100’üncü yıl dönümü vesilesiyle 2024 yılı Türkiye Macaristan Kültür Yılı ilân edildi. Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de temaslarda bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Macaristan Cumhurbaşkanı Katalin Novak ve Başbakan Viktor Orban ile birlikte Türkiye-Macaristan Kültür Yılı Açılış Programı’na katıldı. Budapeşte MÜPA Bela Bartok Ulusal Konser Salonu’nda gerçekleşen programda, Macar ve Türk müzikleri seslendirildi. 2024 yılı boyunca Türkiye ve Macaristan’da gerçekleştirilecek çeşitli etkinliklerle Türk ve Macar halklarının birbirlerine daha da yakınlaşması amaçlanıyor.
2024 yılında Yüz Yıllık Dostluk ve İşbirliği temasıyla kutlanacak Türkiye-Macaristan Kültür Yılı vesilesiyle Türk-Macar dostluğunun simgelerinden Gül Baba ve Osmanlı Macaristan’ından Manevî Mîras isimli kitap okuyucuyla buluştu. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile TİKA’nın desteğiyle yayınlanan çalışma Gül Baba Türbesi ve Osmanlı Macaristanı’nda yer alan manevi mirasın kapsamlı bir envanterini içeriyor. Yüksek Mimar Mehmet Emin Yılmaz’ın uzun süre titizlikle yürüttüğü çalışmaların neticesinde kaleme aldığı kitap Gül Baba hakkında yazılan en hacimli Türkçe ve İngilizce eser olmasıyla dikkat çekiyor. Gül Baba’nın hatırasının yaşatmak ve öğretisini gelecek nesillere aktarmak üzere hazırlanan eserde arşiv belgeleri, fotoğraflar, gravürler, haritalar, mimari çizimlerle iki ülke arasındaki tarihi ve kültürel birikim ortaya koyuluyor.
16. yüzyılda yaşamış bir Bektaşi dervişi olan Gül Baba, Amasya’nın Merzifon ilçesinde doğmuş, Fâtih Sultan Mehmed, II. Bayezid, Yavuz Sultan Selim ve Kanûnî Sultan Süleyman dönemlerindeki birçok sefere katılmıştır. Isparta’daki Veli bab dergahına mensup olan ve asıl adı Cafer olan Gül Baba’nın tâcında devamlı gül taşıdığı için bu ismi aldığı söylenmektedir.
Budin Kalesi’nin teslim olmasından sonra kaledeki Matyas Kilisesi Kanuni Sultan Süleyman adına camiye çevrilmiş ve ilk cuma namazı 2 Eylül 1521’de kılınmıştır. Cuma namazı esnasında Gül Baba vefat etmiş ve vasiyeti üzerine bugün türbesinin olduğu tepeye defnedilmiştir. Sultan Süleyman tabutunu taşımış, devrin Rumeli Kazaskeri Ebussuud Efendi cenaze namazını kıldırmıştır. Budin’de Gül Baba’nın defnedildiği tepe zamanla Gül Tepe (Rózsadomb) ismiyle anılmış, 1543-1548 yılları arasında Budin Beylerbeyi Yahya Paşazade Mehmed Paşa tarafından Gül Baba türbesi ve tekkesi inşa ettirilmiştir. Tekkenin kurucu şeyhi ve sonra vazife yapanlar hakkında bilgiler sınırlıdır. Günümüze ulaşmayan tekke Evliya Çelebi’ye göre Macaristan’daki tekkeler içinde en büyüğüdür.
Budin gazileri vefat ettiklerinde Gül Baba türbenin etrafına defnedilmiştir. Böylelikle türbe etrafında bir haziresi teşekkül etmiştir. Osmanlı asırlarında Budin’in en büyük Müslüman mezarlığı Gülbaba Türbesi’nin çevresindeydi.
Gül Baba türbesi klasik Osmanlı mimari üslubunda sekizgen planlı olup kesme taştan inşa edilmiştir. Üzeri kasnaksız kubbeyle örtülü türbenin giriş kapısı kıble yönündedir. Evliya Çelebi, 1663’te ziyaret ettiği Gül Baba Türbesi’nin iç mekânını şöyle anlatmaktadır: “Bizzat Gül Baba da bir çiçekli bahçe içinde kurşun örtülü bir kubbede gömülüdür. Sandukası yeşil çuha ile örtülü olup, mübarek başlarında Bektaşi tacı bulunur. Etrafı çeşitli Arap harfli Kur’an ayetleri ile süslüdür. Çeşitli beyitleri yazdıktan sonra mübarek ruhları için bir Yâsin-i Şerif okudum.”
1686’da Budin’deki Türk hâkimiyetinin sona ermesiyle tekke yıktırılmış Gül Baba Türbesi ise Avusturyalılar tarafından Cizvit papazlarına tahsis edilerek kiliseye dönüştürüldü. Türbe, kiliseye çevrilince iç mekândaki sanduka ve tüm tefrişat kaldırılmış, kubbenin üstüne ahşap iskelet kurulup ikinci bir çatı yapılmış ve işlevsiz bir aydınlık feneri eklenmiştir. Yaklaşık bir asır boyunca türbe bu şekilde varlığını sürdürdü. 1773’te Cizvitlerin dağılmasından sonra türbe özel mülkiyete geçmiş, türbenin de içinde bulunduğu arazi türbeye gelen ziyaretçilere izin vermesi şartıyla 1861’de mimar János Wagner tarafından satın alınmıştır. Mimar Wagner, türbeyi yıkmadan avlusunda kalacak şekilde kendi villasını inşa etmiştir. Wagner villasının türbeyi çevreleyerek kapatması 2. Dünya Savaşı döneminde türbeyi yıkılmaktan korunmuştur. Savaş esnasında bombardımana uğrayan Wagner villası ağır hasar görürken Gül Baba Türbesi küçük hasarlarla savaşı atlatmıştır.
Gül Baba Türbesi tarih boyunca birçok kez onarım görmüştür. Türbe, inşa edildikten yaklaşık yirmi yıl sonra 1566’da ilk tamiri gerçekleşti. 1867’de Sultan Abdülaziz’in Avrupa seyahati esnasında Peşte ziyaretiyle birlikte Gül Baba Türbesi tekrar gündeme gelmiştir. 19. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin Viyana ve Peşte’deki sefirleri ve şehbenderleri Gül Baba Türbesi’yle yakından ilgilenmişlerdir. Bir dönem şapel olarak kullanılan türbe, 1884’de mimar Lajos Grill tarafından yapılan onarımla asli fonksiyonuna dönüştürülmüştür. 1914’de Gül Baba Türbesi tarihi eser olarak tescil edilmiş ve Macar hükümeti tarafından istimlak edilmiştir. 1915-1918 yılları arasında türbenin esaslı bir onarımı için Mimar Kemaleddin Bey ve Istvan Möller görevlendirilmiştir. Türbenin iç düzenlemesi için İstanbul’dan şamdan, rahle, sehpa ve buhurdan gibi eşyalar hazırlanarak gönderilmiş ayrıca Hereke Fabrikası’nda halı dokunmuştur. Yapılan bu onarımdan sonra Gül Baba Türbesi, Budapeşte’deki Müslümanların da merkezi olmuş, bayram namazları burada kılınmıştır.
1923 yılı sonrasında Budapeşte’de vefat eden Osmanlı hanedanından Rukiye Sultan, Bidar Sultan ve Osman Efendi Gül Baba türbesine defnedilmiştir.
Cumhuriyet döneminde 1943, 1963, 1973 ve 1996’da Gül Baba Türbesi çeşitli onarımlardan geçmiştir. 1962-1963’teki onarımla barok çatının kaldırılıp Türk üslubuna döndürülmesiyle türbe barok kilise görünümünden çıkıp özgün haline kavuşmuştur. Wagner villasının ise 1972’de yıktırılmıştır.
Gül Baba Türbesi asırlar içinde sadece Macaristan’daki Türklerin ve değil dünyanın çeşitli coğrafyalarından Müslümanların ve yabancı seyyahların da ziyaret ettiği manevi bir merkez olmuştur. Orta Avrupa’da Türk kültürünün ayakta kalabilmiş en önemli eseri olan Gül Baba Türbesi Türk-Macar dostluğunun nişânesi olarak ziyaretçilerini selamlıyor. Osmanlı Macaristanı’nda manevi mirasımız olan Gül Baba Türbesi’nden başka pek çok tekke, türbe, zaviye ve şehitlik bulunmaktaydı. Osmanlı Macaristan’ı olarak isimlendirilen coğrafya günümüzde Macaristan’ın tamamı ile Slovakya, Hırvatistan, Sırbistan ve Romanya’nın bir kısmını kapsamaktadır. Bölgedeki Türk hâkimiyetinin sona ermesiyle yerleşik büyük bir İslam nüfusu olmadığı için geride kalan mimarî eserler yok olmuştur. Cami, tekke, türbe gibi eserlerle mezar taşlarının az bir kısmı bugüne ulaşabilmiştir. Gül Baba ve Osmanlı Macaristan’ından Manevî Mîras isimli eserde Osmanlı Macaristanı’ndaki ayakta kalmış ya da zamanla kaybolmuş tekke, türbe ve şehitliklerle ilgili tarihi kaynaklardan ve yapılan saha araştırmalarından hareketle ayrıntılı bilgiler verilmektedir.
2017’de Macar Devleti tarafından Gül Baba Türbesi Mirasının Koruma Vakfı kurulmuştur. Son olarak 2013-2018 yılları arasında Türk ve Macar mimarların hazırladığı ortak proje ile TİKA tarafından kapsamlı restorasyon gerçekleştirilmiştir. Türbenin onarımı, iç mekân tefrişi ve çevre tanzimi ile Gül Baba Müzesi düzenlenmiş, Ekim 2018’de iki ülke Cumhurbaşkanlarının katıldığı törenle yeniden ziyarete açılmıştır. Gül Baba türbesinde hat levhaları, derviş keşkülü, teber, nefir, tesbih, teslim taşı, gülabdan, şamdan, buhurdan, Halveti tacı, cilbend, rahle, duvar halısı, keçe seccade, yazma Kur’an-ı Kerim gibi çeşitli zamanlarda hediye edilen muhtelif eşyalar (teberrukat) bulunmaktadır. Türbenin geçirdiği onarımlar esnasında bu eşyalar depolara kaldırılmış ve korunmaya alınmıştır 20218’de türbenin son onarımıyla birlikte bu eserler Gül Baba Müzesi’nde sergilenmektedir.