Obezite yani şişmanlık hastalığı dünyada giderek yaygınlaşarak, en önemli sağlık sorunlarından biri haline gelen önlenebilir bir sağlık problemi. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre dünyada her 3 kişiden biri obez. Dünya Obezite Federasyonu da geçtiğimiz günlerde bir araştırma yayınladı. Obezitenin çocuklarda hızla arttığına vurgu yapılan araştırmada, 2030’da obez çocuk sayısının dünya genelinde 100 milyon artarak 250 milyona ulaşılacağı duyuruldu.
Bugün dünya genelinde 39 milyon obez çocuk sayısıyla en yüksek rakama sahip olan Çin'de herhangi bir önlem alınmaması durumunda 2030 yılında obez çocuk sayısının 62 milyona ulaşacağı uyarısında bulunan araştırmada ayrıca şu detaylar dikkati çekti: 14 milyon obez çocuğa sahip ABD'de bu sayının 2030 yılında 17 milyon, 11 milyon obez çocuğun yaşadığı Hindistan'da 27 milyona çıkabileceği öngörüsünde bulunuldu.
Fetal hayattan çocukluğa kadar uzanan ilk bin günün obezite üzerine etkisi olduğuna değinen Doç. Dr. Murat Çağ, şu şekilde konuştu: “Annelerin hamile kalmadan önceki beslenme süreci bebeklerin tüm hayatını etkiler. Ayrıca sağlıklı beslenen annelerin ürettiği 'anne sütü', bebeğin obez olup olmayacağını da belirler. Annelerin emzirme sürecinde, bebeklerinin verdiği sinyalleri iyi gözlemesi gerekir. Bebekler, karınlarının doyduğunu, rahat uyumalarıyla, mutluluğuyla söyler. Bebekler acıktığını belli etmiyorsa gereğinden fazla beslemeye gerek olmaz.
Fast food türü yiyeceklerin beyindeki ödül ve zevk merkezlerinde bulunan opiat ve dopamin reseptörlerini uyararak bağımlılığı artırdığını belirten Çağ, “Beyinde artan dopamin nedeniyle kişi kendisine ödül vermiş gibi görünür ve bu tür gıdaları yaşadığı mutlulukla birlikte daha çok tüketmek ister. Çocukluktan gelen ödül alışkanlığı da mutluluğun yemekle eşit olduğu algısını oluşturur. Oysa gerçekte olan yenilen gıdanın mutluluk vermesi değil; çocukluktan gelen ve hormonları etkileyen madde etkisiyle mutlu olunduğu zannedilir” ifadelerini kullandı.