İran-İsrail savaşının anatomisi

Mahmut Osmanoğlu
04:0020/08/2025, Çarşamba
G: 20/08/2025, Çarşamba
Yeni Şafak
İran İsrail arasındaki savaşta Tahran’da Şehit Çemran sitesi saldırılarda büyük hasar görmüştü. 13 Haziran’da hedef alınan Şehit Çemran sitesindeki bina tamamen çöktü ve aralarında onlarca çocuk 60 kişi hayatını kaybetmişti.
İran İsrail arasındaki savaşta Tahran’da Şehit Çemran sitesi saldırılarda büyük hasar görmüştü. 13 Haziran’da hedef alınan Şehit Çemran sitesindeki bina tamamen çöktü ve aralarında onlarca çocuk 60 kişi hayatını kaybetmişti.

İran İslam Cumhuriyeti ile kurulduğundan beri İsrail'le arasında yaşanan restleşmede 13 Haziran bir dönüm noktası oldu. Yıllarca ‘yıpratma savaşı’ veren iki ülke karşı karşıya geldi. Savaşa sebep olarak, İran’ın ‘İslam Devrimi’ sonrasındaki en zayıf konumuna düşmüş olması gösterilebilir. İsrail ve ABD, bu altın fırsattan faydalanmak istemiştir. İsrail, savaşı ‘daha işin başında düşmanını felç etmeye’ yönelik olarak başlattı. İsrail’in savaşta on yılların hazırlığının karşılığını aldığı anlaşılsa da İran’ın füzeleri, hem İsrail'i hem de ABD’yi yıprattı. Savaşın başlangıcının kazananı İsrail, bitişinin ya da ABD tarafından bitirilmeye zorlanmasının kazananı ise İran’dır.

Restleşme İran İslam Cumhuriyeti kurulduğundan beri sürüyordu ama 13 Haziran bir dönüm noktası oldu. Uzun yıllar uzaktan birbirine karşı yıpratma savaşı veren iki ülke karşı karşıya gelmişlerdi. Ama, İran’ın ‘Direniş Ekseni’ üzerinden İsrail’i yıpratma çabalarına rağmen uzun yıllar İsrail, savaşı İran’a yıkmıştı dersek hata etmiş olmayız.

ARKA PLAN

İran’ın kurduğu caydırıcılık sistemi, kendi tabiri ile ‘Direniş Ekseni’ çökmeye başlayınca savaş İran’a yaklaşmaya başlamıştı. İran zaten bunu bildiği için ‘Direniş Ekseni’ üzerinden savaşı kendi topraklarından uzakta tutmaya gayret gösteriyor, bunun için milyarlarca dolar para harcıyordu. Vekalet güçleri üzerinden İsrail’i kuşatmaya çalışıyor, İsrail ile mücadelesi ile çevre ülkelerine gözdağı veriyordu.

Hikâye aslında 1979 İran İslam Devrimi ile başlamıştı.

Şah döneminde İsrail ve Mossad’ın ilişkileri İran ile çok iyi idi. ‘İslam Devrimi’ ile birlikte, ABD, İsrail ve Mossad İran’dan kovuldu. Üstelik yeni İran yönetimi İsrail’in ‘haritadan silinmesini’ istiyordu.

Yeni durumda Mossad strateji değiştirdi. İran ile ilgili uzun bir planlamaya girişti. İran artık İsrail için en büyük ‘Ulusal Güvenlik’ meselesi idi.

İki ülke arasında karşılıklı olarak başlayan istihbarat, sabotaj ve suikastlar savaşı, kontrollü bir gerginliktir ve çatışma on yıllarca sürmüştür.

DEVRİM KİBRİ VE YALNIZLAŞMA

Şah’a karşı devrimin başarıya ulaşması İran’da bir devrim kibri oluşturdu. Özellikle Sünni ülkeleri ve hatta kendilerini devrim esnasında destekleyen Amerikan karşıtı Sünni hareket ve partileri bile Amerikancı olarak yaftalayıp kendilerinden uzaklaşmalarına sebep oldular. Bu uluslararası alanda yalnızlaşma manasına geliyordu.

İkinci yalnızlaşma içeride başladı. Devrimin ilk dönemlerinde belli bir ‘zıddı inkılap’ (Karşı Devrimci) kitle zaten vardı. Ama onlar önce solcuları, milliyetçileri, liberalleri, devrimin ilk Cumhurbaşkanı Beni Sadr ve Halkın Mücahitleri’ni uzaklaştırdılar. Ardından kendi içlerinde muhafazakâr ve reformist olarak bölündüler. Reformistleri de baskıladılar, yönetimden uzak tutmaya çalıştılar.

24 Haziran’da İran’dan atılan balistik füzelerden biri, İsrail’in güneyindeki Birüssebi kentinde 7 katlı bir binaya isabet etmişti. Saldırıda ölü ve yaralıların olduğu bildirilmişti.

‘DİRENİŞ EKSENİ’ VE YÜKSELEN CAYDIRICILIK

Batı tarafından ‘devrim ihracı’ ile suçlanan İran’ın durdurulması için, ‘Arabistan’ bahanesi ile Irak sahneye sürüldü. Irak, başlattığı saldırının başlarında İran topraklarında yüz kilometre kadar ilerlese de savaşta kendisini toparlayan İran, sonra Irak topraklarına girdi, ülkenin ikinci büyük şehri Basra ve en önemli limanını kuşatma altına aldı.

Savaşın kaderini Batı’nın Saddam Hüseyin’e verdiği kimyasal silahlar belirleyecekti. Irak kimyasal silahları kullanmaya başlayınca, İran Devrim Lider Ayetullah Humeyni Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nin ateşkese çağıran kararını kabul ettiğini duyurmuş ve bunu ‘zehir içmeye’ benzetmişti.

DİRENİŞ EKSENİ’NİN YOLUNU ABD AÇTI

İran’ın sekiz yıllık savaşta yıkamadığı Saddam Hüseyin’i ABD yıkınca Irak adeta altın tepside İran’a sunulmuş ve ‘Direniş Ekseni’nin yolu açılmıştı. Suriye ile Baba Esed döneminden beri iyi olan ilişkiler ve Lübnan’da Hizbullah’ın kurulup ilerleyen dönemde Lübnan’da önemli bir askeri/siyasi aktör haline gelmesi ile İran karadan Akdeniz’e ulaşır olmuş, Suriye ve Hizbullah üzerinden İsrail ile komşu olmuştu.

Bu dönem İran nüfuzu ve dolayısıyla da caydırıcılığının zirveye çıktığı bir dönemdir.

İran’ın ‘Direniş Ekseni’nin sadece İsrail ve onun iyi günde, kötü günde ve hatta soykırımda bile destekçisi olan ABD’ye karşı olduğunu düşünmek meseleyi eksik anlamaktır. ‘Direniş Ekseni’ aynı zamanda Körfez ülkeleri ve bölgedeki İran’la rekabet halindeki ülkelere karşı da oluşturulmuştur.

DİRENİŞ EKSENİ’NDE GERİLEME VE ÇÖKÜŞ

Kanımızca ‘Eksen’deki gerileme Kasım Süleymani’nin öldürülmesiyle başlamıştır. Çöküş ise ‘kilit taşı’ Hizbullah’ın İsrail tarafından, Genel Sekreter Hasan Nasrallah dahil üst kadrosunun tasfiyesi ve silah gücünün zayıflatılmasıyla gelmiştir. Hizbullah’ın İsrail karşısındaki büyük istihbarat zaafı dikkat çekmiştir ve bu zaaf çöküşü getirmiştir.

Suriye’de Esed’in düşürülmesiyle İran’ın, çatışmayı kendi topraklarından uzak tutmak için, milyarlarca dolar harcadığı eksen, lojistik koridoru çökmüş, İran’ın bölge ile doğrudan kara ilişkisi kesilmiştir. Dolayısıyla, İran’ın caydırıcılığı da çok büyük yara almıştır.

12 GÜN SAVAŞI

Savaşa sebep olarak, İran’ın ‘İslam Devrimi’ sonrasındaki en zayıf konumuna düşmüş olması gösterilebilir. ‘Direniş Ekseni’ çökmüş, Husiler dışındaki vekil güçler baskılanmış, İran’ın bölge ile irtibatı, lojistik hattı kesilmiştir. İsrail ve ABD, İran’ın toparlanmasına fırsat vermemek ve bu altın fırsattan faydalanmak istemiştir, yıllardır bekledikleri fırsat ayaklarına gelmiştir.

İSTİHBARAT ZAAFI

İsrail savaşı istihbarata dayalı olarak ve daha işin başında düşmanını felç etmeye yönelik olarak başlatmış, ilk gün birçok komutan ve bilim adamını adeta nokta atışlarla saf dışı bırakmıştır.

Yazılan çizilenlerden, İran Dini Lideri Ali Hamaney ve Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan’a yönelik suikastların başarılı olmadığı ve dolayısıyla da bir yerde İran’ın kaderinin döndüğünü ve karşılık vermeye başladığını söyleyebiliriz. İsrail’in bunları gündeme getirmemesi operasyonlarının başarısız olmasından dolayıdır.

İsrail’in savaşta on yılların hazırlığının karşılığını aldığı anlaşılsa da İran’ın füzeleri, İran’ın ayakta kalmasını sağladığı gibi hem İsrail'i hem de ABD’yi yıpratmıştır. İsrail, ABD, Fransa, Birleşik Krallık ve henüz isimlerini bilemediğimiz ülkelerin hava savunma sistemleri İsrail’i korumaya yetmemiştir.

PSİKOLOJİK SAVAŞ

Savaşın başından itibaren büyük bir psikolojik savaş yaşandığını da unutmamak gerekir. Dünyadaki etkili haber ajanslarını arkasına alan ve büyük bir dezenformasyon yapan İsrail bu savaşta da etkili olmuştur. Büyük bir propaganda/dezenformasyon savaşı da yürütmüştür.

Dolayısıyla, her şey İsrail ve uluslararası ajansların bize gösterdiği gibi değildir. Toz duman yatıştıkça her iki ülkenin kayıpları ve aldıkları darbeler yavaş yavaş ortaya çıkacaktır. Aldığı darbe konusunda büyük karartmayı yapanın İsrail olduğunu söyleyelim.

KAZANANLAR KAYBEDENLER

Savaşın başlangıcının kazananı İsrail, bitişinin ya da ABD tarafından bitirilmeye zorlanmasının kazananı ise İran’dır. Tek taraflı bir zafer söz konusu değildir.

İran’a karşı ‘Yükselen Aslan’ operasyonunu başlatan İsrail’in temel hedefleri, ‘İran’ın siyasi, askeri ve bilimsel beynini yok etmek, nükleer ve füze programlarına önemli ve uzun vadeli zarar vermek, kendileri için daha uygun bir nükleer anlaşmaya zorlamak, İran’ı zayıflatarak aynı zamanda bölgesel vekil ağını da zayıflatmaktı. Ayrıca, saldırının İran rejimini istikrarsızlaştıracağını ve potansiyel olarak çöküşünü kolaylaştıracağını umuyordu.’

BAŞARISIZ SUİKASTLAR

Savaşın başlangıcında, istihbarat gücünü de gösteren İsrail, bazı üst düzey komutanlar ve bilim adamlarını tasfiye etse de, teşebbüs etmesine rağmen lider Ali Hamaney ve Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan’ı öldürmede de başarısız oldu. Bu da İran’ın hem ilk şoktan sonra kendisini toparlamasına ve karşılık vermesine fırsat verdi. Dolayısıyla da rejimi istikrarsızlaştırma ve çökertme planları boşa çıktı.

İsrail’in başarılı olduğu bir diğer husus ise, ABD’nin lojistik desteği ve bizzat katılımı ile İran’ın nükleer tesislerine zarar verilmesi ve kendi tabirleri ile nükleer programını birkaç yıl geriye atmaları idi. %60 zenginleştirilmiş 400 kg uranyumun kaderi ise muhtemelen ilerleyen zamanda anlaşılacaktır.

İsrail aynı şekilde İran’ın hava savunma sistemlerini felç etmiş, göklerde operasyonel bir üstünlük sağlamıştır.

İRAN AYAKTA KALABİLDİ

İran savaştaki en büyük kaybı prestijidir, kaba tabiri ile façası çizilse de ayakta kalabildiğini, direnebildiğini göstermiştir.

Savaşın başında İsrail’in çok katmanlı, hibrit sürpriz saldırısı ile büyük şok yaşayan ve birçok önemli komutanını kaybeden İran, yirmi saat içerisinde kendisini toparlayıp karşı saldırıya geçebilmiştir.

İran, İsrail saldırısının ilk şokunu absorbe etme yeteneğini göstermiş ve İsrail saldırıları başlandıktan yaklaşık 20 saat sonra İsrail’e yönelik 11 kere füze ve SİHA saldırısı düzenlemiştir. İsrail’in yaptığı büyük karartmadan dolayı füzelerin verdiği gerçek tahribatı bilemiyoruz ama kritik altyapının da büyük hasar gördüğü yazılıp çiziliyor.

İRAN FÜZELERİ HAVA SAVUNMA SİSTEMLERİNİ YORDU

İran, savaşın başında ağır bir darbe almış olmasına rağmen ayakta kalmış, füzeleri ile Çelik Kubbe dahil İsrail ve destekçisi (ABD, Birleşik Krallık, Fransa ve diğerleri) diğer bütün hava savunma sistemlerini delmiş ve yormuştur.

Amerikan gazetesi The Wall Street Journal’e göre ABD’nin yedi adet üst düzey Thaad füze savunma sisteminden ikisi İran ile yaşanan 12 günlük savaş sırasında İsrail’e konuşlandırılmış ama o da yeterli olmamıştır. İsrail’in 12 günlük savaşı, Amerika’nın savunma füze stokundaki endişe verici açığı ortaya çıkarmıştır. Savaş boyunca Thaad operatörleri, Pentagon tarafından şimdiye kadar tedarik edilmiş önleme füzelerinin neredeyse dörtte birini tüketmiştir.

Buradan bakınca, İran füze yağmurunun ABD ve İsrail’i zorda bıraktığı ve savaşı durdurmak zorunda kaldıkları anlaşılmaktadır.

Bu İran açısından, başını kaybettiği savaşın sonundan başarı ile çıkması manasınadır.

KISA VE ORTA ERİMDE POLİTİKALAR

İsrail ve İran barış değil ateşkes anlaşması yapmışlardır ve İsrail’in doğası ve sorumsuzluğu icabı kırılgandır. Dolayısıyla ‘ne savaş ne barış’ durumu sürecektir.

İRAN

İran savaş sonrası UAEA ile ilişkileri askıya almış, aynen İsrail gibi, nükleer müphemlik politikası izlemeye başlamıştır. Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşmasından çekilmeyi bir seçenek olarak düşünebilir. Yani Kuzey Körleşme yönünde bir adım atabilir.

Bu, biraz da Batı ile yapılacak müzakerelerin neticesine bağlı olacaktır. İran müzakerelerle ilgili kafa karıştırıcı mesajlar vermektedir.

İRAN’IN KISA ERİMDE YAPMAK İSTEDİKLERİ

İran, kısa erimde, istihbaratının zafiyetlerini azaltma, füze ve hava savunma kabiliyetlerini yeniden inşa etme, kendisine dayatılan gelişmiş hibrit savaşa uyum sağlamaya öncelik verecektir. Ayrıca, tekrar saldırıya uğraması durumunda daha etkili misilleme seçenekleri de hazırlayabilir.

İran Avrasya Bloku ile ilişkilerini daha da güçlendireceği sinyalini vermiştir ve o tarafa stratejik dönüşünü büyük oranda tamamlayacaktır.

İSRAİL

İsrail, Orta Doğu’da yeni beyefendi yapılmaya çalışılmaktadır.

Yeni Orta Doğu’da, ABD, Birleşik Krallık ve AB gibi işbirlikçilerinin de desteği ile, her geçen gün, daha da dayatmacı bir hale gelen bir İsrail vardır. İsrail yeni bölgesel güç yapılmaya çalışılıyor, hatta yapıldı da diyebiliriz.

İsrailli kaynaklar İran savaşı sonrasını, ABD ile birlikte, yeni bir bölgesel düzen kurmak, yeni bir bölgesel mimari oluşturmak için nadir bir

fırsat olarak değerlendiriyorlar. Bu yönde kısa erimde adımlar da atacaklardır.

Bölgemiz, 13–25 Haziran 2025 tarihleri arasında önemli bir savaş yaşadı. İsrail ve ABD tam istediğini alamasa da İran’a ağır bir darbe indirdiler. Bu savaş İsrail açısından bölge ülkelerine bir göz dağı özelliği taşımaktadır. ABD–İsrail ikilisi ‘İbrahim Anlaşmaları’nın kapsamını genişletmek için büyük hazırlık yapmaktadırlar. Ancak, Gazze’deki soykırım durmadan bu girişim başarılı olmayacaktır.

İran ile İsrail arasındaki ‘ne savaş ne barış durumu’ ve ateşkes kırılgan olarak sürecek, İran’ı zayıf yakalamışken İsrail ateşkese aldırmadan, İran’a karşı yıpratma savaşını sürdürecek, her fırsatta vuracaktır. İstihbarat operasyonları, siber saldırılar, suikastlar, devam edecektir.

Son olarak, bu ‘yeni nesil’ savaştan ders alacakların başında Türkiye gelmektedir.



#İran
#İsrail
#Analiz