Osmanlı orman yangınlarıyla nasıl baş etti?

Mete Yavuz
04:0020/07/2025, Pazar
G: 20/07/2025, Pazar
Yeni Şafak
Arşiv.
Arşiv.

Ülkemizin dört bir yanından gelen orman yangını haberleri hepimizin içini yakıyor. Hem doğamızı hem de zaman zaman yerleşim yerlerini tehdit eden bu yangınlarla mücadelede Orman Genel Müdürlüğü’nün çabası kadar, toplumun genelinde oluşacak bilinç de büyük önem taşıyor.Tarihte yangınların çıkış sebepleri nelerdi? Osmanlı Devleti bu felaketlerle nasıl mücadele ediyordu? Yangına sebep olanlara ne gibi cezalar uygulanıyordu? Gelin, Osmanlı’da orman yangınlarına dair bu soruların cevaplarına birlikte göz atalım.

Yaz sıcaklarının etkisini iyice artırdığı bugünlerde, ülkemizin dört bir yanından gelen orman yangını haberleri hepimizin içini yakıyor. Hem doğamızı hem de zaman zaman yerleşim yerlerini tehdit eden bu yangınlarla mücadelede Orman Genel Müdürlüğü’nün çabası kadar, toplumun genelinde oluşacak bilinç de büyük önem taşıyor.

Aslında bu sorun yeni değil. Tarihe baktığımızda, Osmanlı döneminde de orman yangınlarının sıkça yaşandığını ve çoğunlukla insan kaynaklı olduğunu görüyoruz. Peki, tarihte yangınların çıkış sebepleri nelerdi? Osmanlı Devleti bu felaketlerle nasıl mücadele ediyordu? Yangına sebep olanlara ne gibi cezalar uygulanıyordu? Gelin, Osmanlı’da orman yangınlarına dair bu soruların cevaplarına birlikte göz atalım.

Tarihte orman yangınlarının sebepleri

Osmanlı dönemindeki yangınlar tıpkı bugün olduğu gibi çoğu zaman insan kaynaklıydı. Bu yangınlar bazen ormanlık alanlara yakın yaşayan halkın ihmali ve dikkatsizliğiyle başlarken bazen de ormanlar kasıtlı bir biçimde ateşe veriliyordu. Özellikle kasıtlı çıkarılan yangınların arkasında tarla açmak, hayvan otlatmak ya da odun kömürü elde etmek gibi sebepler yatmaktaydı. Orman içinde açılan tarlaların gözden uzak oluşu, öşür vergisinden kaçmayı kolaylaştırmaktaydı. Ayrıca bazı arşiv belgelerine yansıdığı üzere arsa edinme amacıyla orman yangını çıkarıldığı da vakiydi.

Bununla birlikte özellikle Birinci Cihan Harbi yıllarında asker kaçaklarının ve eşkıyaların da birçok yangının sorumlusu olduğu göze çarpıyor. Millî Mücadele döneminde ise mağlubiyet sonrası geri çekilen Yunan işgal kuvvetleri ormanları ateşe vermişti. Tüm bu örneklerde görülen, kasıtlı orman yangınlarının sadece maddi değil askeri ve siyasi amaçlarla da çıkarıldığı.

Kastın yanında elbette dikkatsizlik ve ihmal de pek çok yangının başlıca sebebiydi. Özellikle şehir ve köylerde başlayan yangınların ormana sıçraması büyük çaplı felaketlere yol açabiliyordu. Osmanlının son yıllarında henüz yeni yeni yaygınlaşan bir ulaşım aracı olan kömürle çalışan buharlı trenlerin bacalarından sıçrayan kıvılcımlar da zaman zaman güzergâh boyunca ormanları tutuşturabiliyordu.

Ormanda yolculuk edenlerin yemek pişirmek için yaktıkları ateşler ya da bugün de olduğu gibi sönmemiş sigara izmaritlerinin rastgele atılması da yangınlara davetiye çıkarıyordu. Hatta ilginç yangın nedenleri arasında avcıların, arıların ağaç kovuklarına yaptıkları balları almak için ateş yakmaları dahi bulunuyor.

Doğal sebepler ise genellikle yangınların çıkışından çok yayılmasında etkili olmaktaydı. Özellikle Akdeniz ikliminin hâkim olduğu Anadolu’da, tıpkı bugün olduğu gibi yaz aylarında görülen kuraklık ve aşırı sıcaklar, ormanlardaki ağaç ve çalıları kurutup yangına son derece elverişli bir ortam hazırlıyordu. Belirli dönemlerde artan rüzgârlar kıvılcım ve ateşleri yayıyordu. Ancak bu doğal koşullar genellikle ihmal ya da kasıtla birleştiğinde ortaya büyük yangınlar çıkmaktaydı. Arşive yansıyan belgelere göre orman yangınlarının büyük çoğunluğu sıcaklıkların düşüp kuraklığın had safhaya vardığı haziran ile ekim ayları arasında meydana gelmekteydi.

Osmanlı’da modern ormancılığın doğuşu

Osmanlı’da orman yangınlarıyla mücadele yöntemleri farklı dönemlerde farklı kurum ve imkanlarla yürütülmüştür. Yeniçeri Ocağı’nın faal olduğu dönemlerde ormanların korunması yeniçeriler ve onlara bağlı olan korucuların sorumluluğundaydı. Sultan II. Mahmud’un bürokrasiyi modernleştirerek giderek daha merkezi ve kurumsal bir yapıya büründürdüğü 1826 sonrasında ise ormancılık işlerinde de çeşitli gelişmeler yaşandı.

Bunlardan en önemlisi 1839 yılında Ticaret Nezaretine bağlı bir “Orman Müdürlüğü” kurulmasıydı. Ardından yürürlüğe giren 22 maddelik “Orman Layihası” orman yangınlarına ilişkin düzenlemeler de içermekteydi. Söz konusu layiha ile ormanların korunması, reisler ve özel görevlendirilen korucular eliyle sağlanmaya çalışıldı. Ayrıca yangına sebep olanların yakalanması için vilayetlerdeki tüm memurlara da geniş yetkiler verildi.

Bunun yanında 1857’de Fransa’dan getirtilen L. Tassy ve A. Stheme ismindeki iki orman mühendisinin öncülüğünde Orman Mektebi’nin açılması modern ormancılığın Osmanlı’daki gelişiminde mihenk taşıydı. Mektepte modern yöntemlerle ormanların korunup geliştirilmesi bağlamında orman yangınlarıyla mücadeleye ilişkin teorik ve pratik eğitimlerin de verildiği bilinmektedir. Bu mektepten yetişen orman müfettişleri yurdun dört bir yanında görev alarak bu yeni teknikleri sahada uygulama imkânı bulmuştur.

Tomruklar yük hayvanları ile taşınırken

Yangınlarla nasıl mücadele ediliyordu?

Yangınlarla mücadelede en büyük yükü orman köylüleri üstleniyordu. İletişim ve ulaşım imkanlarının kısıtlı olduğu dönemlerde mecburen köylülerin emeği ve çabası yangınlarla başa çıkmanın en önemli amiliydi. Daha büyük ve acil hallerde ise jandarma birlikleri de devreye sokuluyordu. Yangın söndürme çalışmalarında başarı gösterenler devletçe ödüllendirilerek teşvik ediliyor, yaz aylarında artan risk nedeniyle geçici yangın korucuları da görevlendiriliyordu.

Yangınla mücadelede dönemin şartlarına uygun etkin yöntemler de geliştirilmişti. Örneğin eğer yangın yerde ilerliyorsa, kuru otların, yaprakların ve dalların üzerine vurarak ya da toprak atarak alevler bastırılmaya çalışılıyordu. Yangının yayılmasını önlemek için yangın emniyet şeritleri açılıyor, yanıcı maddeler alevin ilerlediği yöne doğru uzaklaştırılıyordu. Özellikle koruluk alanlarda yangın tepeye sıçradığında ise bugün de kullanılan “karşı ateş” yöntemi devreye giriyordu. Yangın tamamen söndürüldükten sonra bile, yeniden tutuşma riskine karşı bölge bir süre gözetim altında tutulmaktaydı.

Orman yangınlarına müdahalede hız her şeyden önemliydi. Bu yüzden orman bekçilerine kazma, kürek ve çapa gibi temel aletler verilmiş, yangın anında bu araçlarla hemen müdahale etmeleri beklenmişti. Bekçibaşları ise yangınla mücadelenin yanında yangının sebebini araştırmak, zararı tespit etmek ve şüphelileri belirleyip suç tutanağı düzenlemekle yükümlüydü. Orman müfettişleri de yangın sırasında ara yollar ve açıklıklar oluşturulup oluşturulmadığı, bu alanların yeterince temiz tutulup tutulmadığını denetlemekle göreviydi. Köy muhtarları da yangın anında bekçi gelmeden halkı toplayıp yangın yerine sevk etmekle yükümlüydü. Sorumlu oldukları halde yangına müdahaleye gelmeyen köylüler hakkında ise yasal işlem başlatılabiliyordu.

Orman yangınına sebep olanlara ömür boyu kürek cezası

Bilindiği gibi günümüzde 6831 Sayılı Orman Kanunu’nun 110. maddesine göre kasten orman yakanlar için on yıldan fazla hapis cezası öngörülüyor. Ayrıca bu suçu işleyenler hiçbir şekilde af kapsamına dahil edilmiyor. Benzer şekilde tarihte de bu suç için ağır cezalar öngörülüyordu. Örneğin 1870’te yürürlüğe giren layihaya göre kasten orman yangınına sebep olmanın müeyyidesi ömür boyu kürek cezasıydı.

Orman yangınlarıyla ilgili hukuki düzenlemelerin farklı bir boyut kazandığı 1840 tarihli orman layihasına göre, ormanda yangın çıktığında reis ve korucular yangını söndürmekle resmen yükümlüydü. Gerekirse ağaç kesilerek alevlerin yayılması önlenecek, çevredeki halk da yardıma çağrılacaktı. Yangına sebep olanlar yakalanıp İstanbul’daki ilgili nazıra bildirilecek ve zararın tazmini için gerekli işlemler başlatılacaktı.

1889 tarihli bir talimata göre orman müfettişleri yangınların söndürülmesinin yanında çıkış nedenlerinin de detaylı şekilde araştırılmasıyla yükümlü tutulmuştu. Hazırlanan bir raporda, orman memurlarının sayıca yetersiz olduğu ve bazı köylülerin ya da mandıra sahiplerinin kendi çıkarları için bilinçli şekilde orman yaktığı da açıkça belirtilmişti. Bu nedenle yalnızca faillerin değil, köy ihtiyar heyeti ve mandıra sahiplerinin de müşterek sorumlu tutulması önerilmişti. Ayrıca ömür boyu kürek cezası gibi ağır yaptırımlar yerine, daha makul ama caydırıcı yeni cezaların uygulanması gerektiği vurgulanmaktaydı.

Kurtuluş Savaşı’nın devam ettiği günlerde dahi Ankara hükümeti tarafından orman yangınlarıyla mücadele için kanun tasarısı kaleme alınmıştı. 26 Haziran 1921 Tarihli Orman Harikleri [Yangınları] Kanun Tasarısı’na göre kasten orman yakmak yasaklanıyor, orman köylüleri ve ilgili memurlara yangınları söndürme sorumluluğu yükleniyordu. Kasten ya da istemeden yangına sebebiyet verenlerle, yangın söndürmedeki sorumluluğunu yerine getirmeyenlere çeşitli cezalar öngörülüyordu.

Yangın sonrası arazinin durumu

Günümüzde yaşanan orman yangınlarında yanan arazilerin rehabilitasyon ve yeniden ağaçlandırma çalışmalarına özellikle önem verildiği ve ilgili alanın farklı amaçlarla kullanılmasının kanunen imkânsız olduğu biliniyor. Osmanlı’da da yangın sonrası arazinin ne olacağı da en az yangının kendisi kadar önemli bir meseleydi. Çünkü birçok yangın, tarla açmak amacıyla kasıtlı olarak çıkarılıyordu.

Osmanlı Devleti, bu durumu engellemek için yanan ormanlık alanların boş arazi sayılarak el değiştirmesine izin vermemiş, bu tür yerlere senet verilmemesini emretmişti. Ancak bazı istisnai durumlarda, bu alanların göçmenlerin iskânı için kullanılması gündeme gelmişti. Aynı zamanda yanan bölgelerde yeniden ağaçlandırma çalışmaları da yapılmıştı. Yangınlardan zarar gören halka ise maddi yardım sağlanmış, evsiz kalanlar için yeni yerleşim imkânları sunulmuştu.

Ders alınacak bir tarih, korunacak bir gelecek

Tarihten bugüne uzanan tablonun gösterdiği gibi orman yangınları ne yazık ki çoğunlukla insan ihmaliyle başlayan ve büyüyen, ama aynı zamanda dayanışma ve planlı hareketle önlenebilecek felaketler. Osmanlı’dan günümüze uzanan mücadele örnekleri bugün alınabilecek tedbirler konusunda da ilham vermeye devam ediyor. Yangınların önlenmesinde en etkili yöntem ise tarihte de bugün de aynı; bilinçlenmiş vatandaş, tehlikenin boyutunun farkında olan dikkatli bir toplum ve kararlı bir kamu iradesi.

#Tarih
#Yangın
#Orman Yangını
#Osmanlı