Müminler olarak kenetlenmek

04:003/04/2023, Pazartesi
G: 3/04/2023, Pazartesi
Yeni Şafak
Arşiv.
Arşiv.

Her dönemde yaşadığımız çeşitli sıkıntılara rağmen çocuklarımızı gönderdiğimiz okullarımız, hastalarımızı tedavi ettirdiğimiz hastanelerimiz ve geçimlerimizi temin edebildiğimiz olanaklarımız var. Velhasıl bizlere yaşama alanı olan ve kendisine bağlayan bir yurdumuz var.

Enbiya Yıldırım

Aynı çatı altındaki insanların birbirleriyle geçinerek mutlu bir hayat sürmeleri için anlayışlı olmaları ve karşılarındakilere tolerans göstermeleri gerekir. Eşlerin bir takım ufak tefek şeyleri büyüterek problem haline getirmeleri, birbirlerinden yerine getiremeyecekleri isteklerde bulunmaları, kırıcı olmaları o evde huzur adına bir şey bırakmaz. Sonunda yuva dağılıp gider. Olan çocuklara olur ve anne baba sevgisini tadamadan içlerinde bir büyük hüzünle büyürler.

Ailelerin meydana getirdiği ülkeleri de büyük bir aile yuvası olarak düşünebiliriz. Bu yuvayı paylaşanlar, aynı ideal etrafında kenetlenmedikleri, birbirlerine gönüllerini sevgiyle açmadıkları, yaşanan her türlü sıkıntıya rağmen yurtlarına sahip çıkmadıkları takdirde, o memlekette huzurun olması, insanların kendilerini emniyette hissetmesi düşünülemez. Çok kritik bir noktada ve iştahlı ağızların gözlerini diktiği bir coğrafyada yer alan güzel ülkemiz zaman zaman bu noktaya getirilmek istenmiştir, istenmektedir. Biraz yaşı olanlar her gün onlarca insanın öldürüldüğü zamanları, hava karardıktan sonra sokağa çıkmanın mümkün olmadığı dönemleri çok iyi hatırlarlar. Keza ülkeyi bölmek isteyen etnik terörün katlettiği ve sakat bıraktığı binlerce yakınımızın acısı yüreklerimizdedir.

Ülkemizi şöyle bir göz önüne getirin. Bereketli toprakları, akarsuları ve etrafını kuşatan denizleriyle, Asya’yla Avrupa arasında geçiş yolu olması ve pek çok medeniyete beşiklik yapması nedeniyle çok özel bir coğrafyada bulunmaktayız. Zaman zaman yaşamış olduğumuz bazı olumsuzluklara ve ekonomik sıkıntılara rağmen böylesine güzel bir ülkede hayat sürmeyi ayrıcalık olarak kabul etmek gerekir. Bu nedenle de ülkemiz varsa günümüzün ve geleceğimizin de olacağını, ülkemiz yoksa hiçbir şeyimizin olmayacağını asla unutmamalıyız. Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız veya zaman zaman yurt dışına çıkan insanlarımız ülkelerinden uzakta kalmanın ne kadar zor olduğunu çok iyi bilirler. Tramvaylarda, gemilerde ve uçaklarda dillerini bilseniz bile bir başka millet içinde hissedilen yalnızlığın verdiği hüzün anlatılacak gibi değildir. Her türlü maddi imkana sahip olsalar bile altın kafesteki kuş misali ille de vatanım derler. Onların yurt dışındaki evlerine gittiğinizde duvarlarını ülkemizin haritalarının ve kendi şehirlerinin resimlerinin süslediğini görürsünüz. Vatan sevgisi ve özlemi iliklerine kadar işlemiştir. Onları teselli eden tek şey istedikleri zaman koşabilecekleri bir yurtlarının olmasıdır.

Çalışmak veya gezinmek için evimizden dışarı çıktığımızda, kendi ülkemizde bulunmanın verdiği huzuru, hiçbir endişe taşımadan özgürce gezinmenin sağladığı rahatlığı, buna alıştığımızdan dolayı pek düşünmeyiz veya aklımıza hiç gelmez bile. Kendilerini tanımasak bile caddelerde beraber yürüdüğümüz insanların arasına karışmanın ayrıcalık oluşunu vatanımızdan uzakta kaldığımızda anlarız. Her dönemde yaşadığımız çeşitli sıkıntılara rağmen çocuklarımızı gönderdiğimiz okullarımız, hastalarımızı tedavi ettirdiğimiz hastanelerimiz ve geçimlerimizi temin edebildiğimiz olanaklarımız var. Velhasıl bizlere yaşama alanı olan ve kendisine bağlayan bir yurdumuz var.

Bu gerçeğe rağmen aynı ideal etrafında birleşmeyen milletleri çeşitli tehlikeler bekler. Bölgesel farklılıklar bazıları tarafından kaşınarak insanlar birbirlerinden soğutulmaya çalışılır ve düşmanlaştırılır. Keza gelir farklılıkları bahane edilerek fakir-zengin çatışmaları çıkarılır. Bazı ülkeler idealize edilerek kendi memleketlerine olabildiğince zarar vermeleri istenir. Bu ve benzeri bütün nedenlerden sonra ortaya çıkan kargaşalar sonuçta bunlara destek veren ülkelerin ekmeğine yağ sürer ve birer piyon olduklarının farkına varmadan sonu olmayan ütopyalar için mücadele edenler hiçbir zaman hülyalarına erişemezler ve hem kendilerini hem de ailelerini perişan ederler, nihayetinde de ülkelerine zarar vermekten öteye geçemezler.

Tarihte sıçrama yapan ve vatandaşlarına üst seviyede refah sunan ülkeler, vatandaşlarının barışık yaşadığı ve aynı ülkü etrafında kilitlendiği ülkelerdir. Hz. Peygamber’in hayatı bu açıdan bizler için bulunmaz bir örnektir. Aynı ideal etrafında kenetlenen, birbirlerinin ufak tefek hatalarına takılıp kalmayan küçük bir topluluk akıl almaz başarılara imza atmış ve tarihte yeni bir sayfa açmıştır. Rasûlullah onları aynı ülkü etrafında öylesine kenetlemişti ki, ordunun hazırlanması veya başka ihtiyaçlar için yardım talep ettiğinde insanlar adeta yarışırlardı. Tüm malını getirip Kutlu Elçi’ye teslim etmek isteyenler olurdu. Buna imkânı olmayanlar da bedenleriyle bir şeyler yaparak yardımcı olurlardı. Hz. Peygamber asıl yurdu olan Mekke’yi terk edip Medine’ye gitmek zorunda kaldığında, kendisini ve arkadaşlarını karşılayan Medinelilerin göstermiş oldukları fedakarlıklar da Hz. Muhammed’in başarısının nerelerde yattığını göstermektedir. Medineliler onlara evlerini açmış, ellerindeki birikimleri ve tarlalarının bir kısmını hiçbir karşılık beklemeksizin mülteci muhacirlere sunmuşlardır. Bu kardeşlik dayanışmasının ardından da başarı gelmiştir.

Ülkemiz insanının kurtuluş savaşında gösterdiği kahramanlığı anımsayalım. Maddi imkanları tamamen tükenmiş bir millet, akıl almaz fedakarlıklar göstererek, aynı ülkü etrafında kenetlenerek kendisini tarihe altın harflerle yazdırdı. Binlerce insan bu uğurda canını verdi, anneler dul, çocuklar yetim kaldı. Kadınlar cephelere mermi taşıdılar, askerlere elbise diktiler. Yaşlı insanlar da titrek ellerini huzura açarak Allah katından geri çevrilmeyen dualarını göz yaşlarıyla süslediler. Silkinen millet adeta tekrardan doğdu.

İkinci Dünya Savaşı’nı kaybetmelerine rağmen kalkınmalarını gerçekleştiren Almanya ve Japonya’nın bu başarısının ardında, yurttaşlarının aynı bilinç etrafında kenetlenmeleri ve kendiliklerinden fedakârlık yapmaları yatmaktadır. İstiklal mücadelesi vermiş olan ülkemiz de atlattığı onca badireye rağmen bahsettiğimiz ülkelerle yarışabilecek potansiyeli barındırmaktadır. Ülkemizin sahip olduğu zenginlikler kalkınmış ülkelerin pek çoğundan daha fazladır. Sayısız yer altı ve yer üstü imkanlarını bize sunan yurdumuz, kıymetinin daha iyi anlaşılacağı günleri beklemektedir; yeter ki sahip olduklarımızın değerini ve birbirimize kenetlenmenin önemini bilelim.

Allah Teâlâ birlik içinde yaşamanın önemine Kur’an’da dikkat çekmekte ve bu birliğin kaybolmasının ardından gelecek muhtemel felaketleri haber vermektedir. Örneğin bir ayette şöyle buyurmaktadır: ‘İçinizde sadece zulmedenlerin başına gelmeyen fitneden sakının.’ (Enfal, 25) Bu ayet çok önemli bir hususa dikkat çekmektedir: Toplumda bazı insanların dirlik ve düzeni bozmaları sonucunda çıkacak kaos sadece buna neden olanları sarmayacak, herkesi etkisi altına alacak ve toplumun tamamında huzursuzluk ve anarşi çıkacaktır. Böylesi bir durumda huzur yurdu olan vatan, insanların hayatlarından endişe duydukları bir coğrafyaya dönüşecektir.

Hz. Peygamber de ümmetinin birliğine ve birbirlerine kenetlenmelerine çok önem verir ve bunu her fırsatta dile getirirdi. Birlik ve düzenlerinin bozulması durumunda dağılıp gideceklerini söyler ve muhtemel karışıklıklar söz konusu olduğunda bunlara karışmamayı öğütlerdi. Bir hadislerinde şöyle buyurmuşlardır: “Muhtemelen öyle karışıklıklar olacak ki, kim bunlara karışırsa, çıkan anarşi onu alıp yere çalacaktır. Herkes gücü yettiğince bunlardan kaçınmaya baksın.”



#Ramazan
#Birlik Beraberlik
#İslam
#Hz. Peygamber
#Enbiya Yıldırım