2019 yerel seçimlerinde temeli atılan CHP-HDP iş birliği 14 Mayıs öncesinde pekişirken, bu ortaklık Türkiye için kritik önemdeki tezkere oylamalarına da yansıdı. Önceki yıl TBMM’de görüşülen Suriye ve Irak’a 2 yıllığına sınır ötesi operasyon yetkisi veren tezkereye CHP, gizli ortağı HDP’den gelen baskı üzerine “Hayır” oyu kullandı. CHP’nin bu tutumu, HDP’den olumlu tepki aldı. Terör soruşturmalarından cezaevinde bulunan Selahattin Demirtaş’ın PKK’lı kardeşi Nurettin Demirtaş da CHP’nin tezkereye “Hayır” demesinin örgütte destek gördüğünü söyledi.
Oysa 2014’ten bu yana çıkarılan tüm tezkerelere destek veren CHP, bu tezkerelerde “yabancı askerlerin Türkiye’de bulunması” ifadesinin yer aldığını bilerek “Evet” oyu kullandı. Ancak sürpriz şekilde Ekim 2021’de yapılan süre uzatımında bu ifadeyi
tezkereye “Hayır” oyu vermenin gerekçesi olarak açıkladı.
CHP’nin tezkerelere karşı “hayır”cı politikası Libya ve Doğu Akdeniz’de dengeleri değiştiren Libya Anlaşması’na da yansıdı. Ocak 2020’de CHP ve İYİ Parti, başta ABD, Fransa ve Yunanistan olmak üzere ABD’nin etkilediği ülkelerin karşı çıktığı Libya’ya asker göndermeye ilişkin tezkereyi HDP ile birlikte reddetmişti. TSK’nın Libya’da bulunmasına ilişkin yetkiyi
18 ay uzatan tezkere Haziran 2022’de TBMM’de kabul edilirken, daha önce aynı nitelikteki tezkere için “Hayır” oyu kullanan İYİ Parti tutumunu değiştirerek “Evet” oyu verdi. Suriye ve Irak’ta asker bulundurulması süresinin uzatılmasına yönelik tezkere için de İYİ Parti “Evet” oyu kullanırken, CHP “Hayır” demişti.
Tezkere süresinin 2 yıl olarak belirlenmesi, Türkiye’nin, Suriye sorununda denklemin içinde yer alma kararlığının göstergesi. Türkiye, bu tezkerelerle uluslararası kamuoyuna ve bölgedeki muhataplarına mesaj veriyor. Türkiye’nin kendi varlığını gösterebilmesi için Suriye’deki terör örgütlerinin bölgeden uzaklaştırılması, dörtlü mekanizmanın işlemesi için de TSK’nın Kuzey Irak ve Suriye’de caydırıcı unsur olduğunun bölge ülkelerine hatırlatılması gerek.
Libya’daki durum ise daha farklı. Ankara, Libya’daki iç savaş ve parçalı yönetim yapısı yüzünden ülkenin toprak bütünlüğünün Türkiye’nin ulusal çıkarları açısından da önemli olduğu kanısında. Bu durum tezkerenin ana gerekçesine de yansımıştı.