Florida Üniversitesi’nde Bilgisayar Mühendisliği bölümünde dekan yardımcılığı görevini sürdüren ve Amerika’da 20 yıldır hocalık yapan Kahveci, rektör atamasına karşı gelen eylemci hocaların üniversitedeki “çeteleşmelerine” dikkat çekti.
Kahveci, "İntihal yaptıkları ortaya çıkan ya da eylemlerle ön planda olan şahısların hiçbirini tanımıyorum ama bakıyorum hepsi aynı şeyleri söylüyorlar. Aynı yanlış şeyleri söylüyorlar sonra merak ettim, bunlara baktım ya nereden mezun olmuşlar? YÖK'ün tez arşivinde Boğaziçi'nden mezun olmuşlar. Mezun oldukları sırada yazdıkları tezlere bakayım dedim. Baktım tezinin danışmanı olan hoca, o bilgi var orada tez künyesinde. O danışman orada hoca, ona bakıyorum hocasına bakıyorum, hocasının hocası da orada. Ondan sonra ya dedim bu çok ilginç geldi bana. Bilgisayar bölümü için bu şemayı çıkardım. Böyle kocaman bir ağaç çıktı. Bu hocanın şu üç tane öğrencisi, o öğrencinin sonraki gelen öğrencisi böyle taa bilmem kaç senedir, yani ben daha küçük bir çocukken ki zamandan beridir böyle bu sistem bu şekilde oraya hocaları yığmış" dedi.
Kahveci, "Sosyal medya hesabınızdan neden bu kadar sık Boğaziçi Üniversitesi'ndeki meselelere dair paylaşım yapıyorsunuz?" sorumuza şu sözlerle cevap verdi:
"Bunca sayısız konferanslara gittim her bir konferansa dünyanın değişik ülkelerinden, her yerden gelen profesörler öğrenciler oluyor. Hiç karşılaşmadım da açıkçası. İsimlerini bile bilmediğim şahıslar bunlar. Tabi o zaman aklınıza şu soru gelebilir, o zaman niye? O konularda yazıp o konularda fikir, yani hiç tanımadığınız kişiler hakkında konuşuyorsunuz gibi soru gelebilir. Ona cevap vermeye çalışayım. , iki sene kadar falan önce tesadüfen böyle denk geldim. Boğaziçi Üniversitesi'nde çok ciddi böyle olaylar, ayaklanmalar, gösteriler olmuş ve hatta bunlar şiddet boyutuna ulaşmış. Yani o kadar kötü bir hal almış ki ben gördüğümde yani ilk defa o olayı, tesadüfen internette gördüğümde Boğaziçi Üniversitesi'nin Rektörü Sayın Naci hocayı ki Naci hocanın kendisini de açıkçası tanımıyordum. Yani hiçbirisini o zamana kadar tanımıyordum ama önemli değil yani. Bu şahsın işte A şahsı ya da B şahsı olması. Naci Hoca'nın linç edilmesine, yani fiziksel olarak öldürülmesine teşebbüse kadar gitmiş olay. Büyük bir kalabalık orada bir kısmı öğrenci, belki bir kısmı öğrenci değil. Hani onları tek tek görüntüye resme bakarak benim buradan yani ayırt etmem mümkün değil. Büyük bir kalabalık toplanmış. Rektörün aracına saldırmış. Rektörün evinin adresini yanılmıyorsam CHP'li bir milletvekili internetten teşhir etmiş. Ondan sonra büyük bir kalabalıkla böyle gitmişler ve kalabalık saldırıyor rektörün arabasına. İki kişi, bir ya da iki kişi arabanın üzerine çıkmış zıplıyor. Bu olaylar bana Gezi olaylarını çağrıştırdı. Gezi olayları da bir şekilde olur olmaz bir sebepten yani bir çevre düzenlemesiyle ilgili bir sebepten dolayı başlamış hızla yayılmış ondan sonra artık sebebini bile kimsenin umursamadığı, hatırlamadığı büyük bir eylem olmuştu. Bakıyorum, hepsi aynı şeyleri söylüyorlar ve yanlış."
İntihal yaptığı ortaya çıkan ‘hocalara’ dair YÖK’ün harekete geçmesi gerektiğini söyleyen Kahveci, "Türkiye'deki YÖK'ün ve hocaların, çok ciddi irade göstermesi gerekiyor. Eğer irade gösteremiyorlarsa yani bununla ilgili benim bazı çözüm önerilerim var. Onları da yayınladım. Orada insan faktörü devreye giriyor. Yani istediğin insana şey bunun kopyası yoktur ya da vardır ama önemsizdir gibi böyle ne denir? Yorumlar getirmek yerine, yorumu getirmeden kopya vardır ve neticesi budur şeklinde uygulanması lazım. Yasal olan neyse onun ne bir fazlası ne bir eksiği, onun uygulanması lazım. " ifadelerini kullandı.
Eylemci hocaların, Boğaziçi Üniversitesi'ne yeni atanan 80 hocaya, "paraşütle indiler" diyerek 'liyakatsizlik' suçlamasında bulunulmasına dair de konuşan Prof. Dr. Tamer Kahveci, "Nasıl Rektör Naci hocaya kayyum diyerek, yani Rektör Naci hoca bir insan bir profesör olmaktan çıkartıp bir obje haline getiriyorlarsa insanların zihninde. Buradaki alınan hocaları da Profesör Ahmet, Profesör Mehmet neyse isimleri yani bu şahısları, şahıs olmaktan çıkartıp bir nefret edilebilir bir obje haline getirilmesi için bir sıfat takılması lazım. O sıfat da bunlara paraşüt demişler. Çok ayıp. Çok utanç verici bir şey. Paraşüt diyorlar yani yukarıdan tepeden inme. Yani hak etmediği halde burada olmuş demek istiyorlar. Yani bunu hangi kritere göre söylüyorlar, bunu anlaması çok zor. Şimdi bunun önde giden isimlerinden bir tanesi Boğaziçi Bilgisayar Bölümü'nde iki tane Cem var. Onlar karışmasın. Cem Say diye hani bölüm başkanı olmak için uğraşan bir şahıs. Şimdi bunun bakıyorum CV'sine. Yanlışsam düzeltsin ama kendi CV'sinde duruyor bu bilgiler. Bir de şey var Google Scholar diye bütün yayınların böyle indekslendiği bir sayfadır. Bakıyorum şahsa ne zaman yayın yapmış? İlk yayını 1993. CV'sine bakıyorum bu ne zaman Boğaziçi'nde hoca olmuş? 1992. Bu hani filojeni ağacı demiştim ya o ağacın içerisindeki ortalarda bir yerde bulunan bir şahıstan bahsediyoruz. Bu ne demek oluyor? 1992'de mezun olmuş. Henüz yayını yok. Daha yayını bir sene sonra olacak. O süre içerisinde yani sıfır yayını, kimin sıfır yayını var? Sıfır yayını olan Türkiye'de yani yoldan birini çevirseniz, yani bir kahveye girseniz orada birini çevirseniz. Onun da sıfır yayını var bunun da sıfır yayını var. Yani sıfır yayını olmasına rağmen bunun neresine bakarak almışlar hoca olarak. Henüz hiçbir yayın yapmadan. Hiçbir yurt dışı görmeden, Boğaziçi'nde okumuş. Orada master yapmış? Orada doktorasını yapmış. Doktorası bittiğinin ertesi günü de orada hoca olmuş sıfır yayınla ve diyor ki bu yeni alınan hocalara "Paraşüt" diyor. Paraşüt dediği hocaların sayısız yayınları var" dedi.