Yerlilik, millilik ve “Haydi Bismillah” rahatsızlığı

12:256/10/2015, Salı
G: 13/09/2019, Cuma
Cemile Bayraktar

Eğer yapıcı değil de yıkıcı bir tercihte bulunuyorsanız, emin olun malzemeniz boldur. Ve ekmek yediğiniz yegâne kaynak “kavramları tekelleştirmek ve tarumar” etmektir. Türkiye, bir süredir bunu tecrübe ediyor.Ak Parti'nin 2002 yılında iktidar olması ve sonrasındaki gelişmeleri hatırlayın…Ak Parti iktidar olur olmaz, ülkenin köklü sorunlarına, demokrasi eksiğine, faşist uygulamalara yönelik iyileştirme politikalarına eğildi. Uzlaşmacı bir siyâset izledi. Yalnızca bununla kalmayarak, ekonomik anlamda,

Eğer yapıcı değil de yıkıcı bir tercihte bulunuyorsanız, emin olun malzemeniz boldur. Ve ekmek yediğiniz yegâne kaynak “kavramları tekelleştirmek ve tarumar” etmektir. Türkiye, bir süredir bunu tecrübe ediyor.

Ak Parti'nin 2002 yılında iktidar olması ve sonrasındaki gelişmeleri hatırlayın…

Ak Parti iktidar olur olmaz, ülkenin köklü sorunlarına, demokrasi eksiğine, faşist uygulamalara yönelik iyileştirme politikalarına eğildi. Uzlaşmacı bir siyâset izledi. Yalnızca bununla kalmayarak, ekonomik anlamda, hizmet konusunda birçok iyileştirmeye imza attı.

İlerleyen yıllarda, özellikle Taraf gazetesi ve Cemaat'in ciddi bir aktör oluşu dönemlerinde, Ak Parti öncesi Türkiye'de tarumar edilmiş “devletçilik, millilik, vatan hainliği, dinin siyâsete alet edilmesi, vatanseverlik” gibi kavramlar/klişeler, eski Türkiye arzusunda olup, demokratik açılımlara karşı olanlara karşı, Ak Parti'yi savunan kesimlerce, bir takım liberallerce çokça kullanıldı. Eski Türkiye'nin, antidemokratik tüm uygulamalarını halka benimsetmek için kullandığı bu kavramlar, onlarla hakiki bir demokrasi mücadelesine giren kesimlerce hafife alınarak, muhalefet argümanı olarak kullanıldı. Bu o dönem benim de yapmış olduğum bir hataydı.

Açıkçası, bu kavramları tarumar etmek, yok saymak, hafife almak yerine bu kavramların altını doldurmak gerekiyordu. Yahut, bu kavramların eski darbeci ve vesayetçi Türkiye aktörlerince kullanıldığını, bu kavramları hafife almadan ve bu kavramlar ile arayı açmadan ifade etmek gerekiyordu. Öyle olsaydı bugün işimiz bu kadar zor olmazdı.

Örneğin, bu ülkedeki resmi ideolojiyi ayakta tutmak için tüm Kürtleri, Ermenileri, dindar Müslümanları, “vatan haini” ilân edenlere karşı, kavramı koruyarak, kavramın değil bu kavramı kullananların sorunlu olduğunu, bu ülkeye asıl ihanet edip, bölünmelere sebep olanların kendilerini olduğunu vurgulamak gerekiyordu. Ancak bir takım dikkatsizlikler nedeniyle, kişilerin tutumlarıyla birlikte kavramlar da tarumar edildi.

Bugüne geldiğimizde, Gezi ile başlayan süreç, 17-25 Aralık süreciyle doruğa ulaşıp, HDP'ye destek veren kesimlerce bayrak dikilip, Suriye gündemiyle de karıştırılınca bahsettiğim “milli, yerli, vatan haini, vatansever, milliyetçi” kavramlarının kıymetini anladık. Zira, düne kadar bu kavramları kullanıp bununla “terör sorununu” oluşturan, darbeye gerekçe bulan kesimler, bu ülkenin vatandaşı olup hakları gasp edilmiş kesimlerin hak mücadelelerini susturmak için bu kavramları kullanıyor ve tarumar ediyordu. Aynı kesim bugün demokrasi ve hakların iâdesi sürecinde bu kavramları kullananları tarumar ediyor. Millilik, yerlilik kavramlarına karşı muhalif (?) bir dil üretiyorlar.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın “Yerli ve milli vekil” sözlerinden rahatsızlık duyan kesimler, terör örgütüyle bağlarını koparmamış, terörü kınamamış HDP vekillerinin avukatlığına soyunmuş durumdalar. Aslında aynı kesim, düne kadar “yerli ve milli” kavramları üzerinden tüm Kürtleri ve HDP'lileri vatan haini ilan eden, teröre kısmen sebebiyet veren kesimlerdi. Bu kesimler şimdilerde çılgınca sarıldıkları Ak Parti nefreti siyâsetlerine destek olarak terörden, teröristten, vatan haininden medet umuyorlar. Ve bu kavramların hakkını veren kesimlere karşı bu kavramlardan duydukları rahatsızlıkları muhalefet argümanı olarak kullanıyorlar.

“Milli ve yerli” demek, ırkı, dini, mezhebi, siyâsi duruşu ne olursa olsun bu coğrafyaya savaş açmayan demek. Misal, bu durumda bir Kürt, bir Ermeni bu ülkenin en yerli ve en milli unsuru olabilirken, bir “beyaz Türk” bu ülkenin gayr-ı milli, gayr-ı yerli ve hain unsuru olabiliyor. Aslını isterseniz, düne kadar “yerli ve milli” olduğunu iddia edip, bu ülkedeki “yerli ve milli” unsurları hain ilan ederek bu ülkede ayrılık çıkaran kesimler, bugün yine bu ülkedeki “yerli ve milli” unsurlara/kesimlere savaş açarak, ihanet edenlere destek vererek bu ülkede sorun ve ayrılık çıkarmak istiyorlar.

Ak Parti'nin “Haydi Bismillah” sloganından rahatsız olanlara, bu sloganın dinin siyâsete alet edilmesi olduğunu iddia edenlere bakalım, bunlar bu ülkedeki yerli, milli, geleneksel, özgün kavramlardan o kadar uzaklar ki bu ülkede yerliliğin, milliliğin, dini olanın bu ülkenin gerçeği olduğundan bîhaberler, dahası bu gerçeği inkâr etmekte ısrarcılar. “Haydi Bismillah” bu ülkede sabaha kalkan, işine gücüne koyulan herkesin ama herkesin özgün, geleneksel kavramıdır. Ve hatta ırk, din, mezhep farklı olsa da Türkiyeli olan herkes bu kavram altında “bir” olur. CHP ve türevlerinin anlamadığı, anladığı halde anlamamak konusunda ısrarcı olduğu durum budur. Çünkü bu zihniyet ve türevleri, medet umdukları Aydın Doğan siyâseti, Paralel Örgüt söylemi, HDP terörü ile el ele verip “bir” olmak yerine “ayrı ve düşman” olmak üzerinden var olmaktadırlar.

Eğer yapıcı değil de yıkıcı bir tercihte bulunuyorsanız, emin olun malzemeniz boldur. Ve ekmek yediğiniz yegâne kaynak “kavramları tekelleştirmek ve tarumar” etmektir. Türkiye, bir süredir bunu tecrübe ediyor. O yüzden, Türkiye'nin bugünkü sorunlarının müsebbibi kesimler “yerli, milli, vatansever” olandan rahatsız oluyor, bu ülkeyi ileriye taşımak için “Haydi Bismillah” diyenlere savaş açıyor, şimdilerde tüm gayr-ı milli unsurları da yanlarına alarak, bir olanlara karşı “birlikte bu ülkeyi sallamaya” kalkıyorlar. Sallamaya devam lütfen, tüm çürükler dökülsün diye, sallamaya devam.


#cemile bayraktar
#ak parti seçim
#haydi bismillah