Türkiye; tarihi, coğrafyayı ve Batı’yı şah damarından yakaladı. İşte mucizenin adresi burası. Bu nehir bizi okyanuslara taşır. Tek bir engel var, o da aşılacak. YPG’nin “oyalaması” bitecek. “İsrail Garnizonu” kapanacak.

04:0027/05/2025, Salı
G: 27/05/2025, Salı
İbrahim Karagül

Israrla yazmaya, konuşmaya, Türkiye’yi bu geleceğe hazırlamaya, böyle bir tarih eşiğini en önemli konu olarak zihinde ve zinde tutmaya devam etmeliyiz. Günlük tartışmalar ne yönde seyrederse seyretsin, içeride ne tür kavgalar olursa olsun, Türkiye’yi oyalamaya dönük ne planlar yapılırsa yapılsın, tarih ve coğrafyanın yeni büyük yükselişine yatırıma, hiç değilse bir cümlelik katkı yapmaya devam etmeliyiz. Bizler; kişisel hesaplarımız, ömürlerimiz bu büyük tarih geçişinde bir teferruat olsa da bencilliğin

Israrla yazmaya, konuşmaya, Türkiye’yi bu geleceğe hazırlamaya, böyle bir tarih eşiğini en önemli konu olarak zihinde ve zinde tutmaya devam etmeliyiz.

Günlük tartışmalar ne yönde seyrederse seyretsin, içeride ne tür kavgalar olursa olsun, Türkiye’yi oyalamaya dönük ne planlar yapılırsa yapılsın, tarih ve coğrafyanın yeni büyük yükselişine yatırıma, hiç değilse bir cümlelik katkı yapmaya devam etmeliyiz.

Bizler; kişisel hesaplarımız, ömürlerimiz bu büyük tarih geçişinde bir teferruat olsa da bencilliğin ötesine geçip geleceği kuranlardan olma çabamızı sürdürmeliyiz. Devlete ve kurumlara yüklenen yükü paylaşmalı, bireysel anlamda da kendimizi tarihe, vatana ve millete karşı sorumlu hissetmeliyiz.


TÜRKİYE, TARİHİ, COĞRAFYAYI
ŞAH DAMARINDAN YAKALADI.

Türkiye; tarihi şah damarından yakaladı. Türkiye; yeni coğrafya geleceğini şah damarından yakaladı. Türkiye; iki yüz yıldır bölgemizi sömürüp paramparça eden Batı’yı şah damarından yakaladı.

Bugün Türkiye’nin tanık olduğu, bizzat içinde olduğu her şey; her trajedi, her başarı, her zafer ya da girişim bize şah damarımız kadar yakın oldu. Siyasi genetiğimizle bütünleşti.

Hiçbir şeyden uzak kalamayacağımız bir zaman başladı. Hiçbir şeye mesafe koyamayacağımız bir güç şekilleniyor. Bu dünyanın merkezinde yer alma dışında bir seçeneğimiz olmayacak.


TARİH VE COĞRAFYA DA TÜRKİYE’Yİ
ŞAH DAMARINDAN YAKALAMIŞTIR...

Bu dünyadan uzak durabilme, dışında kalabilme imkânımız olmayacak. “Bana ne” deme, “Beni ilgilendirmez” deme, ulusal harita ile sınırlı bir dünyaya inanma seçeneğimiz olmayacak.

Nasıl Türkiye bir güç alanına yöneldiyse, nasıl tarihi ve coğrafyayı şah damarından yakaladıysa, tarih ve coğrafya da Türkiye’yi şah damarından yakalamıştır. İşte mucizenin tam adresi burasıdır. İki nehrin buluşma yeri burasıdır. Milletlerin, şehirlerin, nehirlerin, ülkelerin hafızası aynı adreste buluşmuştur.


BİN YILDA ÜÇ BÜYÜK ŞOK YAŞANDI.
İKİ İMPARATORLUKLA CEVAP VERİLDİ.
ÜÇÜNCÜ DALGA BAŞLADI, ŞU AN OLAN BU!

Bu kavuşmanın çağları değiştirdiğine geçmişte tanık olduk. Bir kez daha tanık olacağız. Selçuklu kurulurken, Osmanlı kurulurken nasıl bir tarih kavşağı oluşmuşsa bugün üçüncü kez aynısı, adres birliği, kader birliği oluşuyor.

Bin yılda üç büyük şok yaşadık. Bunlara iki büyük imparatorlukla cevap verdik. İki büyük yükselişle cevap verdik. Ama üçüncü olanın zamanı gelmemişti, hep bunu bekledik.

Şimdi üçüncü büyük şoktan sonra üçüncü yükseliş döneminin başladığı zamandır. Belki de öncekilerden bile büyük bir güç sıçramasının zamanı gelmiştir. Siyasetin de devletin de ekonominin de, kurumların da, sermayenin de, kültürel çevrelerin de, topumun da buna hazır olmasının, bu yönde yığınak yapmasının zamanı gelmiştir.


EN BÜYÜĞÜ, EN SARSICI OLANI
21. YÜZYILDA YAŞANACAK…
İNSANLIK TARİHİNE BAKIN,
HER ŞEY ÇOK HIZLI OLUR.

Bunların hayal olduğunu, sadece bir ideal olduğunu sananlar hüsranla yüzleşecek. Gerçeklikten, tarihten, coğrafyadan kopmalar yaşayacak.

Böyle düşünenlerin; büyük savaşların nasıl başladığına, sonrasında nasıl düzenler kurulduğuna, her şeyin son derece basit sebeplerden nasıl büyüdüğüne, Birinci ve İkinci dünya savaşlarının çıktığı zamanlara, sonrasında imparatorlukların haritalardan çıkarıldığı zamanlara, sonrasında coğrafyaların nasıl paramparça edilmesine bakmaları gerekiyor. Asıl hamasette, hayalde, zihinsel körlükte rehin kalanlar onlar olacak.

İnsanlık tarihine bakanlar, yeryüzündeki güç sıkışmasının ne tür büyük patlamalara ne tür güç ortaklıklarına yol açtığını göreceklerdir. Tarihin sıkıştığı, stresin toplandığı, gücün yeni adresler aradığı büyük kırılma ve geçiş dönemlerinden belki de en büyüğünü, en sarsıcı olanını 21. yüzyılda yaşayacağız. Bunun bir adım sonrasını tahmin edebilenler geleceği kuranlar olacaktır. İşte biz, işte Türkiye, şu an, bunun tam merkezindeyiz.


TARİHİN AKIŞINA BARİ TESLİM OLUN.
O NEHİR SİZİ OKYANUSA ULAŞTIRIR…

Öyleyse toplumsal idraki, kitlesel mobilizasyonu, coğrafya ölçekli bir gelecek düşüncesini en üst alana, en ön sıraya çekmek zorundayız. Hiçbir şey yapamayanlar; bir söz, bir duruş, bir meydan okuma gösteremeyenler tarihin akışına teslim olmalı, direnmemeli. En azından bunu yapmalı, buna inanmalı. O nehir onları okyanuslara ulaştıracaktır.

İçerideki tartışmalar, gürültüler, küçük hesaplar bu büyük dönüşü durduramaz. Engelleyemez, yavaşlatamaz. İçeride tarihin akışına direnen ne varsa tasfiye olacaktır. Olmak zorundadır. Türkiye’nin bunlarla oyalanacak vakti yoktur.

Bugün Gazze’de yaşananlar bize şah damarımız kadar yakındır. Pakistan’ın Hindistan savaşı o kadar yakındır. Suriye’nin istikrara kavuşması bu büyük yolun en önemli eşiklerinden biridir ve bizim meselemizdir. Karadeniz’de olanlar, Basra Körfezi-Kızıldeniz arasında olanlar, Doğu Afrika’da olanlar bize şah damarımız kadar yakındır.


SON İKİ YÜZYILIMIZI ÇALAN BATI’NIN ARTIK O İMKANI YOK.
BİZE HARİTA ÇİZECEK GÜCÜ YOK.

Türkiye’ye giydirilen ve yüz yıl değiştirilmesi engellenen dar gömlek parçalanmıştır. O emanet zihin dağılmıştır. Sadece kendi önüne bakabilen akıl değişmiştir. “Savunmada kalalım hayatta kalalım”, düşüncesi artık anlamsızdır. O korku, o yılgınlık, o özgüven eksikliği, o tarihten ve siyasi genetikten kopukluk bitmiştir.


Son iki yüzyılımızı çalan Batı’nın artık bize dayatacak bir aklı yoktur. Bize çizecek bir haritası yoktur. Bizi dizayn edecek bir imkânı yoktur. 30 yıl önce 23 ülke için yeni harita çizenler bugün nerede, yoklar. Artık hiçbirinin rejim değiştirecek, iç savaş çıkaracak, işgallere girişecek, terörle terbiye edecek, 11 Eylül sonrası fırtınayı yeniden oluşturacak gücü yoktur.


BATI GÜÇ KAYBINI İLİKLERİNE KADAR HİSSETTİ.

Onlar bugünü gördüler, imkansızlıklarını fark ettiler, güç kaybını iliklerine kadar hissettiler, Türkiye ile yakınlaşıyorlar. Bugünü gördüler Suriye ile barıştılar. Birer birer ambargoyu kaldırdılar. Gücün hangi alanlarda yoğunlaştığının hesabını yaptılar.

Türkiye ile ortaklıklar üzerinden yürüyen ülkelerle yakınlaşmaya başladılar. Geleneksel dost ve düşman tanımlarını değiştirmeye başladılar. Başka da seçenekleri yok, olmayacak.

Dahası da olacak. İsrail’e de mesafe koymaya başlayacaklar. İsrail için Avrupa’nın geleceğini imha etmeyecekler. İsrail için dünyayı kaybetmek istemeyecekler. 20. yüzyılda ona ihtiyaçları vardı, artık ihtiyaçları olmayacak.


“İSRAİL GARNİZONU”NU KAPATMA ZAMANI GELDİ.
AŞILACAK TEK ENGEL KALDI.

Bu yüzden “İsrail Garnizonu”nu kapatma zamanları gelmiştir. Buna mecbur kalacaklar. O garnizon kapanınca ya da kontrol altına alınınca coğrafyamızın tamamında büyük bir güç ve refah sıçramasına tanık olacağız. Çünkü yetmiş yedi yıldır bu bölgedeki bütün savaşların kaynağı o “garnizon”du.

Aksi takdirde çok büyük kayıplar yaşayacaklar. Eğer akılları varsa, ki var, bunun hesabını yapacaklar.

İsrail varlığı ve Suriye savaşı coğrafyamızın eline ayağına vurulan zincirlerdi. Suriye savaşı bitti. Tamamlanmasına çok az kaldı, tek bir engel kaldı. Ama bu engel ortadan kalkmadan Suriye bütünlüğü olmayacak. Bu engel yok edilmeden İsrail için alan daralması olmayacak. Bu engel aşılmadan Gazze’de soykırım bitmeyecek.


YPG AYLARDIR TÜRKİYE VE SUREYİ’Yİ OYALIYOR.

PKK silah bırakma kararı aldı. Henüz yolun başındayız. Uygulama nasıl olacak bilmiyoruz. PKK 20. yüzyıl güç haritasının ürünüydü. İsrail gibi, ona da ihtiyaç kalmadı. Bunu fark ettiler ve örgütü feshetme kararı aldılar. Zaten savaşla artık hiçbir yere varılamayacağını da görmüşlerdi.

Ancak PYD-YPG yani Suriye PKK’sı aylardır hem Türkiye’yi hem Suriye’yi oyalıyor. Şam yönetimi ile anlaşma yaptılar uygulamadılar. Hâlâ tünel kazıp savaşa hazırlanıyorlar. Barışla, uzlaşma ile bu işin çözülemeyeceği artık ortada. Çünkü bu yönde hiçbir adım atmıyorlar.

Oysa, onlar da eski güç matematiğinin ürünüdür, bir varlık inşa etmeleri ve devam ettirmeleri artık mümkün olmayacak.

ABD desteği azaldı, Avrupa desteği bitti. Sadece İsrail desteği yetmeyecektir. Çünkü İsrail için de tehlikeli dönemler başlamıştır. Kendini savunma dışında bir seçeneği kalmayacak.


BU SORUN TEMELDEN ÇÖZÜLMEDEN
İSRAİL İLE HESAPLAŞMA YAPILAMAZ.

Öyleyse bu sorun temelden çözülmeli. Suriye bütünlüğü sağlanmalı. Coğrafyamızda, Türkiye ve bölge ülkelerini durduracak, ortak savunma ve ekonomik havzaları oluşturacak iradenin karşısında kalan son engel de ortadan kaldırılmalı.

Çünkü; Suriye huzura kavuşmadan, PKK terörü bu ülkede bitmeden İsrail’le hesaplaşma olamaz. Onlar da bunu biliyor ve bu hesaplaşmayı geciktirmeye çalışıyorlar. İsrail YPG, YPG de İsrail üzerindeki baskıyı azaltıyor. Şu an durum tam anlamıyla budur.


BU BİR TSUNAMİ VE HERKES BİR SINAVI GEÇMEK ZORUNDA.

Ama;

Kendi havzasına yönelen tarihin akışını artık hiçbir bölgesel ya da küresel gücün durdurması mümkün değil. Şu an yapabildikleri sadece yavaşlatmaya çalışmak, bundan ötesini zaten yapamıyorlar.

Öyleyse bize düşen bu akışı, bu coşkuyu hızlandırmak, bu aklı, bu bilgeliği yaymak, son bin yılda coğrafyamızın göreceği üçüncü büyük güç inşasına omuz vermektir.

Türkiye için en üst siyasi hesap, gelecek hesabı budur. Hiçbir siyasi parti ya da terör örgütü, bu tsunaminin önünde duramaz, duramayacak. Bu gelecek hareketiyle uyumlu olmayan hiçbir siyasi ve toplumsal dalga başarılı olamaz ve olamayacak.

Öyleyse, herkes hesabını buna göre yapmalı. Yolda olanlar ve yeni yola çıkanlar bu sınavı hasarsız atlatmalı.


#Politika
#Diplomasi
#Siyaset
#İbrahim Karagül