Enflasyon beklentileri, politika faizi ve reel sektör

04:0028/06/2025, Cumartesi
G: 28/06/2025, Cumartesi
Levent Yılmaz

Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’nun (PPK) Haziran ayı toplantısını pas geçmesinin ardından oluşan iklimde gözler bir yandan enflasyon beklentilerine diğer yandan da reel sektörün durumuna çevrildi. Zira Merkez Bankası’nın dezenflasyon programını katı bir şekilde uygulamaya devam ediyor olması nedeni ile görece oldukça yüksek kalan reel faizin reel sektör üzerindeki olumsuz etkileri de gün geçtikçe daha yoğun hissediliyor. Elbette enflasyonla mücadeleden kesinlikle taviz verilmemeli. Bugün

Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’nun (PPK) Haziran ayı toplantısını pas geçmesinin ardından oluşan iklimde gözler bir yandan enflasyon beklentilerine diğer yandan da reel sektörün durumuna çevrildi. Zira Merkez Bankası’nın dezenflasyon programını katı bir şekilde uygulamaya devam ediyor olması nedeni ile görece oldukça yüksek kalan reel faizin reel sektör üzerindeki olumsuz etkileri de gün geçtikçe daha yoğun hissediliyor.

Elbette enflasyonla mücadeleden kesinlikle taviz verilmemeli. Bugün yaşadığımız pek çok sorunun temelinde de yüksek enflasyon ve yüksek enflasyona neden olan adımlar yatıyor. Bu gerçekliği bir kenara bırakmak bize hata yaptırır. Ancak diğer yandan yüksek faizin de belirli yan etkileri olduğu ve bu yan etkilerin dozunun son günlerde giderek yoğunlaştığı da başka bir gerçek. Bu bakımdan ara bir noktada reel sektörün kalıcı hasar görme riskini en aza indirgeyecek bazı adımların da elzem olduğu aşikar. Bu konuda evvelki yazılarımda dile getirdiği çözüm önerisini tekrarlayacağım ancak onun öncesinde hızlıca enflasyon beklentilerine bir göz atalım.

Haziran ayı itibariyle 12 ay sonrası için profesyonellerin enflasyon beklentisi 0,5 puan azalarak %24,6 seviyesine düştü. Bu beklenti reel sektör tarafında 1,2 puan düşüşle %39,8 olurken tüketicilerin beklentisinde 6,9 puanlık çok ciddi bir düşüş var. Tüketiciler 12 ay sonrası için %53 oranında bir enflasyon beklentisine sahip. Bu oranlar dezenflasyon programı için oldukça kıymetli. Zira hem 19 Mart sonrası piyasalarda yaşanan dalgalanmalar hem İsrail-İran savaşı hem de buna bağlı olarak hızla artan petrol fiyatlarının olduğu bir dönemde tüm çevrelerin enflasyon beklentisinin düşüyor olması kayda değer bir gelişme.

Gelelim politika faizi tarafına. Artık tüm beklentiler çok ciddi bir “içsel ve dışsal şok” olmazsa Temmuz ayındaki PPK’da Merkez Bankası’nın politika faizini indireceği yönünde. Hatta hafta içinde bir televizyon kanalına mülakat veren Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran da önümüzdeki PPK’da 350 baz puan faiz indirimi beklediğini ifade etti. Hakan Aran’ın tespitlerine ve önerilerine neden çok ciddi bir şekilde önem verdiğimi evvelki yazılarımda defalarca belirttiğim için bugün yeniden yazmayacağım. Ancak çok kısa şunu ifade edeyim: Aran, Türkiye’de reel sektörü en iyi bilen bankacılardan birisidir.

Son olarak sürece ilişkin kendi önerimi ifade edeyim. Öncelikle Temmuz ayında 350 baz puan faiz indirimi gelse bile bunun kredi faizlerine yansımasının aynı oranda olmayacağını not edelim. Bu bakımdan faiz indirimi rahatlama anlamına gelmiyor çünkü TL ticari kredilerdeki aylık büyüme sınırı halen %1,5 olarak uygulanıyor. Bu denli düşük bir oran hem finansmana erişimi zorlaştırıyor hem de faiz indirimlerine rağmen finansman maliyetlerinin düşmesinin önüne geçiyor. Bu bakımdan reel sektörün kalıcı hasar görmemesi için ivedilikle TLREF’e endeksli, 6-12 ay ödemesiz 36-48 ay vadeli bir plan ile mevcut yüksek faizli ve kısa vadeli kredilerin yapısının değiştirilmesi gerekiyor. Bu adımı atarken firmaların kredi limitlerini yükseltmeye de gerek olmayacağı için hem kredi büyümesine neden olmayan hem de reel sektörün kalıcı hasar görmesini engelleyen bir süreç de başlatılmış olur.

#Merkez Bankası
#Ekonomi
#Levent Yılmaz