ABD Merkez Bankası (Fed), küresel ekonominin en çok izlenen kurumlarından biri.
ABD Merkez Bankası Fed’in çifte görevi var: enflasyonu kontrol altında tutarken istihdamı desteklemek.
Ancak son dönemde Fed, ekonomi politikalarını belirlerken yalnızca piyasa dinamikleriyle değil, aynı zamanda siyasal kararların yarattığı şoklarla da mücadele ediyor.
Özellikle Donald Trump’ın göçmen karşıtı politikaları ve yaygın ithalat tarifeleri, Fed’in “ayarlarını” bozdu.
TCMB’nin de aralarında olduğu çoğu merkez bankası yalnızca fiyat istikrarını gözetirken, Fed kanun gereği aynı anda hem enflasyonu hem de istihdamı dengelemek zorunda. Trump’ın kararları bu iki hedefi birbirine karşı çalışır hale getirdi:
* Göçmen kısıtlamaları, işgücünü daralttı; ücretlerin yükselmesine ve enflasyonist baskıların artmasına yol açtı. Aynı zamanda tüketici sayısını azaltarak büyüme dinamiklerini zayıflattı.
* İthalat tarifeleri, maliyetleri artırdı ve fiyatların yükselmesini hızlandırdı; öte yandan küresel ticareti yavaşlatarak büyümeyi sınırladı.
Bu çifte etki Fed’in elini zayıflattı: Faiz indirse enflasyonu alevlendirme riski var; faizleri sabit tutsa işsizlik yükseliyor.
FED’in eskiden kullandığı oranlar bu dönemde yanlış reçete olabilir.
Örneğin;
Doğal İşsizlik Oranı (NAIRU) Belirsizliği:
Ekonomide “sürdürülebilir işsizlik oranı” ya da teknik adıyla NAIRU (Non-Accelerating Inflation Rate of Unemployment), enflasyonu artırmadan ekonominin tolere edebileceği işsizlik seviyesini ifade eder.
Göçmen arzının azalmasıyla birlikte işgücü piyasası daralıyor. Dolayısıyla eskiden enflasyonu tetiklemeyen bir işsizlik oranı, artık daha hızlı fiyat artışlarına yol açabilir.
Bu da Fed’in hangi işsizlik seviyesini “sağlıklı” kabul edeceğini belirsiz hale getiriyor.
17 Eylül’de Fed, politika faizini çeyrek puan indirerek Aralık 2024’ten sonra ilk kez gevşemeye gitti. Bu kararın ardında:
* İstihdam piyasasındaki bozulma (işsizlik oranı %4,3’e çıkması, işe alımların durması),
* Revize edilen verilerle ortaya çıkan düşük iş yaratma temposu var.
Trump’ın politikaları, enflasyon ile işsizlik arasındaki ince çizgiyi daha da bulanıklaştırdı. Bu yüzden Fed’in attığı her adım, “siyasi şokların gölgesinde” değerlendiriliyor.
Trump’ın göçmen kısıtlamaları ve ithalat tarifeleri, Fed’in çifte hedefini adeta “çifte kıskaca” çevirdi. Merkez Bankası, artık sadece piyasanın değil, Beyaz Saray’ın siyasi kararlarının yarattığı dalgalanmalarla da boğuşuyor.
Şunu da ekleyelim; sanki önümüzdeki dönemde, Fed’in en büyük sınavı, bu siyasi-ekonomik karışıklık içinde hem fiyat istikrarını hem de istihdamı koruyabilmek olmayacak, buna ek olarak uzun vadeli bono piyasasının etkinliği de eklenebilir.
Çünkü, ABD hükümetinin borçlanma ihtiyacı her geçen ay artıyor. Tarifeler ile gelir yaratma amacındaki hükümetin planı işe yaramazsa gelecekte daha sihirli iş ve işlemlere kapı aralanması zaruri hale gelecektir.
Eskiden “Ortodoks” ekonomi politikasına aykırı olan Merkez Bankası tarafından hükümet Bonolarının satın alınması işlemi, FED için ihtimal dahilinde değilken, bugünlerde konuşulur hale geldi. Bu ve buna benzer hamleler ABD’nin finansal mayasını bozabilir.
Çok kompleks bir yapıya sahip olan ABD finansal varlıkları bu zorluklardan ağır krizler üretme potansiyeline sahip.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.