Kutlu Hocamız felsefî bir eğitime sahipti ancak Hüsn-i hat sanatkarlığı onu Müslüman sanatlarının icrası ve ifası esasında –doğal olarak– İslam zihniyetinin içinde tutuyordu. Hocamızın felsefeciliğini zikretmemin nedeni, bu bahiste felsefenin zihniyet farklılığının ilk zeminini oluşturmasındadır.
Şöyle ki hemen her felsefeci Batı’da modern sanatın, dinin geriye itilmesiyle doğan boşluğa yerleştirildiğini, yeni sanat tarihinin de onu “her şey için bir mülkiyet unvanı kaydetmek adına her şeyi törensiz bir şekilde sanat olarak ilan” ettiğini bildiği gibi, Roma mirasına sahip bir devlete din olması bakımından Hıristiyanlığın inanç ve kültür olarak sanatının pagan imgelerini de kendi içine çektiğini, bu manada Kibele ve İsis ile Meryem kült ve imgelerindeki sürekliliği sağlaması nedeniyle inanç açısından bir kırılmayı ifade etmediğini ve bunun sekülerleşme sürecinde ilgililerince tepe tepe kullanıldığını da bilir.
Kutlu Hocamız’ın felsefeciliği nedeniyle, İslam zihniyet ve temeddününe tabi bir hattat olarak kendi zihniyetiyle Batı sanat zihniyeti arasında önemli bir mesafe oluşturduğunu –aynı bakış açısını paylaşıyor olmakla– bizler bildiğimize göre, söz kendisinin ve ekibinin müşterek eseri olan İstanbul Mushafı’na geldiğinde onun Kur’an’ın sergiye konu olması ihtimaline karşı çok özel bir hassasiyeti yüklendiğini de biliyoruz.
Son tahlilde Kutlu Hocamız, İstanbul Mushafı’nı aynı zamanda bir sanat eseri olarak gerçekleştirmede yaşadığı teknik problemlerin çok çok fevkinde bizzat zihniyete taalluk eden büyük bir problemle baş başa kalmıştı. Yoksa mesele İstanbul Mushafı’nın –daha önce de bilgilendirdiğimiz üzere– şu ya da bu şekilde sergilenmesi meselesi değildi zira gerekiyorsa o öyle de yapılabilirdi.
Ama asıl mesele Batılı usulde sergilemenin neden olduğu zihniyet çatışmasını, İstanbul Mushafı’nı da teşhire ve dikizlenmeye açık bir sanat nesnesine dönüştürmesi ihtimaliyle dert edinmekti.
İslam’ın idol, suret/ikon ve teşhir karşıtı olarak görmeyi salt retinal görmenin ötesinde nazar, basiret ve kalp ile tahkim etmekle kalmayıp, okumayı da yine retinal okumanın ötesinde idrak, şuur, akletme, tefehhüm, tezekkür, tecessüs… ile hakikatin keşfine tahsis ederek onu tüm zamanlara ve nesillere yayması, böylece Hıristiyanlığın aksine, kendinden önceki arketiplere, idollere, ikonlara ve imgelere göre gerçek bir kırılmayı gerçekleştirmesi, Kurlu Hocamızın mezkur derdini daha da yoğunlaştırıyordu.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.