Sanat dünyasında bazı sergiler yalnızca bir sanatçının üretimini değil, aynı zamanda dönemin ruhunu, toplumsal kırılmalarını ve kültürel gerilimlerini de görünür kılar. Arter’de 11 Eylül’de açılan Nilbar Güreş’in “Kadife Bakış” sergisi tam da böyle bir sergi. Sanatçının yirmi beş yılı aşkın sanat pratiği, ilk kez Türkiye’de bir kurum çatısı altında böylesine kapsamlı şekilde izleyiciyle buluşuyor. Küratörlüğünü Emre Baykal’ın üstlendiği sergi, yalnızca Güreş’in erken dönem işlerini yeni yapıtlarıyla yan yana getirmekle kalmıyor; aynı zamanda sanatçının düşünsel haritasını da önümüze seriyor.
Nilbar Güreş’in sanatı, bildiğimiz anlamda temsilin sınırlarını sorgulayan, gerçek ile kurmaca arasındaki çizgiyi silikleştiren uzun bir yolculuk gibi. Onun resimlerinde, kolajlarında, heykellerinde ve videolarında insan, hayvan, bitki ve mitolojik öğeler birbirine karışıyor: renkli, ironik ve aynı zamanda rahatsız edici bir dünya çıkıyor karşımıza. “Kadife Bakış” tam da bu dünyanın katmanlarını açığa çıkarıyor. Serginin adı boşuna seçilmiş değil: Kadife, yumuşak bir dokunuşu, fakat aynı zamanda sert bir direnci barındırıyor. Güreş’in sanatına bakarken hissedilen de bu çelişki — şefkatle, incelikle işlenmiş imgeler, ama aynı zamanda normları bozan, yerleşik kalıpları aşındıran bir direniş tavrı.
Nilbar Güreş’in eserlerinde en belirgin temalardan biri, toplumsal cinsiyet rolleri. Kadınların ev içindeki görünmez emeği, göç deneyimleri, kültürel kimliklerin bastırılması ya da yeniden üretilmesi onun işlerinde farklı biçimlerde karşımıza çıkıyor. Ama Güreş’in yaklaşımı doğrudan sloganvari bir politik dil değil; aksine, ironiye, mizaha ve şiirselliğe yaslanıyor. Bir kolajında kadınların gündelik hayatta kullandıkları kumaş parçalarıyla hayali sahneler kuruyor; bir başka çalışmasında fotoğraf ile performansı iç içe geçirerek, bedeni bir anlatı aracına dönüştürüyor.
Bu noktada Güreş’in pratiğinin, dünyayı kavrayışımızı belirleyen karşıtlık ve çatışma temelli yapıları sorgulaması önem kazanıyor. Kadın/erkek, insan/hayvan, doğa/kültür gibi ikilikleri kırarak izleyiciyi yeni söz dağarcıkları keşfetmeye davet ediyor. Onun sanatında “öteki” olarak kodlanan her unsur bir aradalığın, melezliğin ve birlikte yaşamanın imkânını arıyor.
Serginin küratörlüğünü üstlenen Emre Baykal Türkiye çağdaş sanat dünyasının önemli isimlerinden. Baykal, bu sergide Güreş’in pratiğini lineer bir kronolojiye hapsetmek yerine, farklı dönemlerden işleri yan yana getirerek bir düşünsel süreklilik öneriyor. Böylece izleyici, Güreş’in sanatının yalnızca tematik değil, aynı zamanda malzeme ve teknik çeşitliliğini de deneyimleyebiliyor.
Resim, gravür, kolaj, fotoğraf, heykel ve video… Nilbar Güreş’in bu mecralar arasında özgürce dolaşması, onun sanatını tanımlayan temel niteliklerden biri. Baykal’ın sergide kurduğu bağlam, bu çeşitliliği dağınıklık gibi değil, tam tersine sanatçının dünyayı kavrayış biçimindeki bütüncüllüğün göstergesi olarak ön plana çıkarıyor.
Türkiye’de çağdaş sanat izleyicisi için bu serginin özel bir anlamı var. Nilbar Güreş, uzun yıllardır Viyana ve Napoli’de üretimini sürdürse de, işlerinde sürekli olarak Türkiye’ye ve buradaki toplumsal gerçekliğe göndermeler yaptı. Dolayısıyla “Kadife Bakış”, onun pratiğini yeniden kendi coğrafyasına yerleştirme fırsatı sunuyor. Bu, yalnızca geri dönüş değil; aynı zamanda farklı coğrafyalarda yoğrulan sanatçının bakışını, doğduğu şehre yeniden taşıması anlamına geliyor.
Sergiye eşlik eden kitabın varlığı da dikkate değer. Emre Baykal, Silvia Eiblmayr ve Lora Sarıaslan’ın yazılarıyla zenginleşen bu yayın, Güreş’in pratiğini akademik ve eleştirel bir çerçevede ele alıyor. Kitap, serginin ötesine geçerek sanatçının düşünsel dünyasına derinlemesine bir bakış sunuyor.
Nilbar Güreş’in pratiğini tanımlayan bir başka önemli unsur, ötekileştirmeye karşı geliştirdiği direnç biçimleri. Onun işlerinde direniş bağıran bir slogana dönüşmez; aksine, gündelik hayatın küçük ayrıntılarında, kumaşın dokusunda, bakışın yönünde, hayali sahnelerin mizahında kendini gösterir. Bu da sanatçıyı günümüzün en önemli feminist sanatçılarından biri haline getiriyor. Kadife Bakış, tam da bu yüzden yumuşak ama etkili bir politik tavrın adı oluyor.
Arter’de açılan bu sergi, yalnızca Nilbar Güreş’in pratiğini görünür kılmakla kalmıyor; aynı zamanda Türkiye’de çağdaş sanatın nasıl bir toplumsal bellek alanı inşa edebileceğine dair güçlü bir örnek sunuyor. Güreş’in kadifemsi bakışı, izleyiciyi hem düşündürüyor hem de başka türlü bir dünyanın mümkün olduğunu hatırlatıyor.
Sanatçının üretim pratiğine dair hiç bilgisi olmayan bir ziyaretçi sergide yer alan eserlerin farklı sanatçılar tarafından üretildiğini sanabilir. Güreş, sergi kitabında bu durumu şu sözlerle anlatıyor:
Kurumlar da, koleksiyonerler de sanatçının yapıt çeşitliliğinden pek hoşlanmıyor genelde. Daha kolay kategorize edebilmek için, eserlerin tek tip olmasını tercih ediyorlar. Ben de aksine istiyorum ki sergime gelenler, bir kişinin değil, birkaç kişinin sergisini geziyor gibi hissetsinler. Beklentilerle inatlaşmayı seviyorum.
Bu sergiyi ziyaret renkli, ironik, şiirsel ve muhalif dünyaya adım atmak, aslında kendi bakışımızı da dönüştürmek anlamına geliyor. Nilbar Güreş’in “Kadife Bakış”ı, bize sanatın en temel işlevlerinden birini hatırlatıyor: görmekten fazlasını görmeyi, bakışın ötesine geçmeyi.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.