‘Sevdiğini Al’ Yeterli Değil: Sanat Koleksiyonu Yapmanın Yeni Kuralları

04:008/06/2025, Pazar
G: 8/06/2025, Pazar
Samed Karagöz

Sanat koleksiyonculuğu, uzun zamandır “kalbin sesini dinle” ilkesiyle şekillenen bir alan olarak görülür. Koleksiyonculara çoğu zaman verilen ilk tavsiye, “sevdiğini al” olur. Ancak günümüz sanat dünyasında bu yaklaşım artık yeterli değil. Zira sanat piyasası, yalnızca duygularla değil, aynı zamanda bilgiyle, stratejiyle ve kültürel sorumlulukla da şekilleniyor. Art Basel’in UBS ile birlikte yayımladığı 2024 Küresel Koleksiyonculuk Anketi, bu dönüşümün en güncel izlerini gösteriyor. Anket, yaklaşık

Sanat koleksiyonculuğu, uzun zamandır “kalbin sesini dinle” ilkesiyle şekillenen bir alan olarak görülür. Koleksiyonculara çoğu zaman verilen ilk tavsiye, “sevdiğini al” olur. Ancak günümüz sanat dünyasında bu yaklaşım artık yeterli değil. Zira sanat piyasası, yalnızca duygularla değil, aynı zamanda bilgiyle, stratejiyle ve kültürel sorumlulukla da şekilleniyor.

Art Basel’in UBS ile birlikte yayımladığı 2024 Küresel Koleksiyonculuk Anketi, bu dönüşümün en güncel izlerini gösteriyor. Anket, yaklaşık 3000 yüksek gelirli koleksiyoncuyla yapılan görüşmelerin sonucunda, sanatın sadece bir estetik beğeni alanı olmadığını, aynı zamanda stratejik ve etik bir yatırım aracına dönüştüğünü ortaya koyuyor. Koleksiyoncular, artık sadece “ne”yi aldıklarıyla değil, “neden”, “nereden” ve “ne zaman” aldıklarıyla da ilgileniyor.

UBS Sanat Danışmanı Carola Wiese’ye göre iyi bir koleksiyon, rastgele beğenilerden değil, anlamlı ve sürdürülebilir bir stratejiden doğar. Wiese, bu süreci “görsel arkeoloji” olarak tanımlıyor. Koleksiyonerin geçmişi, çocukluğundaki müze deneyimleri, kültürel kökenleri ve yaşam biçimi; tüm bu unsurlar koleksiyonun yönünü belirliyor. Bu nedenle “sevdiğini al” tavsiyesi artık bir başlangıç noktası olarak kabul edilse de, tek başına bir koleksiyon inşa etmeye yetmiyor.

Örneğin; Zürih merkezli girişimci Ryan Zurrer, koleksiyonculuk yolculuğuna dijital sanatla başlamış biri. Sanatçı Beeple’ın eserlerini erken dönemde toplayan Zurrer, koleksiyonunu yalnızca yatırım için değil, dijital çağın sanatsal hafızasını kurmak için oluşturduğunu söylüyor. Bu yaklaşım, koleksiyonculuğun bir tür kamusal sorumluluk haline geldiğini de gösteriyor.

Ankete göre koleksiyonerlerin yüzde 52’si harcamalarını yeni ve yükselen sanatçılara yönlendiriyor. Orta kariyer sanatçılar için bu oran yüzde 21; köklü, müze temsiline sahip sanatçılar için ise yüzde 26. Bu da sanat koleksiyonculuğunda artık geçmişten ziyade geleceğe yatırım yapma eğiliminin ağır bastığını gösteriyor. Özellikle genç Asyalı koleksiyonerlerin sanat eserlerini evlerinde değil, müzelerde veya kurumlarda sergilemeyi tercih etmesi, koleksiyonun kamusal bir anlatı aracı hâline geldiğine işaret ediyor.

Sanat piyasasında cinsiyet eşitsizliğinin kırıldığı bir başka döneme tanıklık ediyoruz. 2018 yılında koleksiyonlara giren kadın sanatçı oranı yüzde 33 iken bu rakam 2024’te yüzde 44’e çıkmış. Üstelik bu artış, yalnızca etik bir hassasiyet değil; estetik ve değer açısından da bir yönelim değişikliğini temsil ediyor. Kadın sanatçıların eserleri yalnızca temsili değil, aynı zamanda piyasa değeri açısından da dikkat çekici bir ivme yakaladı.

2024 raporuna göre koleksiyonerlerin yüzde 88’i yeni galerilerden alışveriş yapıyor. Bu oran, sanat piyasasında hâlâ keşif heyecanının diri olduğunu gösteriyor. Koleksiyonerler sadece güvenli limanlarda dolaşmak istemiyor; yeni üretim biçimlerini, genç galerileri, farklı coğrafyalardan sanatçıları da koleksiyonlarına dahil etmek istiyor.

Sanat koleksiyonu yapmak, artık sadece “ne güzelmiş” demekle sınırlı değil. Anlamlı, stratejik ve sorumluluk taşıyan bir koleksiyon oluşturmak; geçmişle bağ kuran, bugünü belgeleyen ve geleceğe yön veren bir eylem. “Sevdiğini al” hâlâ önemli. Ama sevdiğin şeyi neden sevdiğini, bu sevgiyi nasıl sürdüreceğini ve bu sevginin topluma nasıl katkı sunacağını bilmek çok daha önemli.

#aktüel
#sanat
#Samed Karagöz